BIST 9.949
DOLAR 35,24
EURO 36,70
ALTIN 2.982,58
HABER /  POLİTİKA

Canlı yayında şarkı söyledi

Başbakan Erdoğan mikrofonu eline aldı ve en çok sevdiği şarkıyı söyledi... Kendi sesinden okuduğu şiir yayınlanınca da gözyaşlarını tutamadı...

Abone ol

İNTERNETHABER

Başbakan Erdoğan canlı yayında ilk kez siyaset konuşulmayan bir programla ekrana geldi. Ve ilk kez bir TV ekranında katıldığı canlı yayında şarkı söyledi...

atv'de yayınlanan Başbakan Özel programının sanatçı konukları da vardı.. Neşet Ertaş ve Zekai Tunca...

Fatih Çıplak'ın sunduğu program Neşet Ertaş'ın hem çalıp hem seslendirdiği  'Ana' türküsüyle açıldı... Kürt açılımı nedeniyle her fırsatta 'Anaların göz yaşı dinsin istiyoruz' diyen Başbakan Erdoğan'ın bu türküyü dinlerken gözleri doldu, kendisi de ''Beni duygulandırdınız'' diyerek Ertaş Usta'ya teşekkür etti.

Ramazan sohbetinin yapıldığı programda Başbakan çocukluğunu da anlattı. Erdoğan zengin bir aileden gelmediğini; yatılı okuduğunu; arkadaşlarına kartpostal satarak para kazandığını; yeri geldiğinde simit ve su sattığını; futbol oynarken aldığı transfer ücretleriyle evliliğini gerçekleştirdiğini, üniversite okuduğunu söyledi..

NECİP FAZIL USTA ''BEN YAZDIM O OKUDU'' DEDİ

Başbakan Erdoğan, programda,''Zindandan Mehmed'e Mektup'' şiirini okuduğu şair Necip Fazıl Kısakürek'in ''Ben yazdım, o okudu'' biçimindeki sözleriyle övgüsünü aldığı günü de şöyle anlattı:

''Tabii, ben şair değilim. Sadece şiiri okuma noktasında, siire yönelik bir sevgim var. Allah rahmet etsin, üstada olan muhabbetimiz de farklıydı. Onun Kendisiyle ilgili Yaptığımız bir jübilede ona takdim yapılacak. Tabii takdimini kim yapacak?. Bunun için seçme yapılıyor. Ve o seçmede o zaman birkaç arkadaş varız. Üstat da orada. Neticede benim üzerimde karar kıldılar. O zaman şimdiki Lütfi Kırdar, spor sergi sarayıydı, orada jübilesini yapacağız. Hazırlıklar yapıldı, her şey tamam. Ve o jübileyle ilgili olarak 'Hangi şiir Okunacak? " Derken, benden o zaman 'Zindandan Mehmed'e Mektup''şiirini okumamı istedi. Ben bunu jübilesinde okudum. Şiiri okuduktan sona da gerçekten çok ciddi bir ilgi ve alaka uyandırdı. Ertesi gün Milli Türk Talebe Birliği'nde genel başkanın Odasında oturuyoruz, soruyorlar üstada, Hanımefendi de Allah rahmet eylesin, o da orada,''Nasıl buldunuz, nasıl oldu, Konuşmalar nasıldı, gece nasıldı? Siire gelince şiiri nasıl buldunuz? " diye, Üstat, 'Ben yazdım, o okudu' dedi.''

KENDİ SESİNDEN ŞİİR KLİBİ YAYINLANDI AĞLADI

Başbakan Erdoğan'ın kendi sesinden okuduğu ''Sana Bana Vatanıma ve Ülkemin İnsanlarına Dair'' şiir, hazırlanan bir şiir klip eşliğinde ekrana getirildi...

Başbakan, Erdem Bayazıt imzalı şiir için hazırlanan klibi kendi sesinden dinlerken gözyaşlarını tutamadı.

BAŞBAKANI EN ÇOK KADINLAR AĞLATTI

Özellikle şiirin ''Kadınlar bilirim ülkeme ait, Yürekleri Akdeniz gibi geniş, soluğu Afrika gibi sıcak, Göğüsleri Çukurova gibi Münbit, Dağ gibi otururlar evlerinde..'' mısralarını okurken dayanamadı, sehpanın üzerinde duran kağıt mendile eğildi ve gözyaşlarını sildi..

Ardından Fatih Çıplak, Zekai Tunca'dan programı kapatmak için 'Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda' şarkısını söylemesini istedi... Ancak Başbakan Erdoğan araya girip, ''Neşet Ustamdam Gönül Dağı'nı dinlemeyecek miyiz'' deyince sözü sazı Neşet Ertaş aldı. Erdoğan da hafifce mırıldanarak türküye eşlik etti.

BERABER YÜRÜDÜK BİZ BU YOLLARDA'YI SÖYLEDİ

Programın finalinde ise Zekai Tunca, Başbakan Erdoğan'ın şarkısı 'Beraber Yürüdük Biz Bu Yolarda''yı söylemeye başladı... Erdoğan, ilk kez canlı yayında mikrofonu eline alarak bir şarkıyı seslendirmiş oldu... Başbakan, şarkının nakarat bölümlerini tek başına söyledi.

Şarkı Başbakan Erdoğan'ın hem en çok sevdiği şarkı hem de Kürt açılımı nedeniyle başlattığı kardeşlik projesi açısından manidardı...

BAŞBAKAN'IN CANLI YAYINDA SÖYLEDİĞİ ŞARKI İÇİN 2. SAYFAYA TIKLAYIN

KENDİ SESİNDEN OKUDUĞU ŞİİR... 3-9. sayfalarda

Erdem Bayazıt'a ait şiirin tam metni için 10. sayfaya tıklayın...

[PAGE]


[PAGE]


İŞTE ERDOĞAN'IN GÖZYAŞLARINA
BOĞULDUĞU AN TIKLAYIN

[PAGE] [PAGE] [PAGE] [PAGE] [PAGE] [PAGE] [PAGE]

Sana Bana Vatanıma ve Ülkemin İnsanlarına Dair

''Telgrafın tellerini kurşunlamalı"
Böyle değildi bu türkü bilirim
Bir de içime
-Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen-
Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek
Bazen gelmesi beklenen bazen ansızın çıkagelen
Haberler bilirim, mektuplar bilirim

Gamdan dağlar kurmalıyım
Kayaları kelimeler olan
Kırk ikindi saymalıyım
Kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma, saçlarıma
Saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından
Baştan ayağa ıslanmalıyım
Gam dağlarına çıkıp, naralar atmalıyım

İçimde kaynayan bir mahşer var
Bu mahşer bir de annelerin kalbinde kaynar
Çünkü onlar, yün örerken pencere önlerinde
Ya da çamaşır sererken bahçelerde
Birden alıverirler kara haberini
Okul dönüşü bir trafik kazasında
Can veren oğullarının

Bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim
Bir dolmuşta; yorgun şoförler için bestelenmiş
Bir şarkıdan bir kelime düşüverince içlerine
Karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin
Beton apartmanların sağır duvarlarını yumruklayan
Ya da melal denizi parkların ıssız yerlerinde
Örneğin hint okyanusu gibi derin
İsyanın kapkara sularına dalan

Nice akşamlar bilirim ki
Karanlığını
Bir millet hastanesinde
Dokuz kişilik kadınlar koğuşu koridorunda
Başını kalorifer borularına gömmüş
Beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiblerden
Haber sormaya korkan genç kızların yüreğinden almıştır

Bir de baharlar bilirim
Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği
bilemeyeceği
Anadolu bozkırlarında
İstanbuldan çıkıp, Diyarbekire doğru
Tekerleri
Yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğuyla içen
Cesur otobüs pencerelerinden
Bilinçsiz baş kaymasıyla görülen
Evrensel kadınların iki büklüm çapa yaptıkları
tarla kenarlarında
Çıplak ayakları yumuşak topraklara batmış
ırgat çocuklarının
Bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken
Diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen

Yazlar bilirim, memleketime özgü
Yiğit köy delikanlılarının
İncir çekirdeği meselelerle birbirlerini kurşunladıkları
Birinin ölü dudaklarından sızan kan daha kurumadan
Üstüne cehennem güneşlerde mor sinekler
konup kalkan
Diğeri kan-ter içinde yayla yollarında
Mavzerinin demirini alnına dayamış
Yüreği susuzluktan bunalan
İçinden mapushane çeşmeleri akan
Ansızın parlayan keklikleri jandarma baskını sanıp
Apansız silahına davranan
Nice delikanlılarin figuranlık yaptığı
Yazlar bilirim memleketime özgü

Güzler bilirim, ülkeme dair
Karşılıksız kalmış bir sevda gibi gelir
Kalakalmış bir kıyıda melul ve tenha
Kalbim gibi
Kaybolmuş daracık ceplerinde elleri
Titreyen kenar mahalle çocukları
Bir sıcak somun için
Yalın kat bir don için
Dökülürler bulvarlara yapraklar gibi

Kadınlar bilirim ülkeme ait
Yürekleri akdeniz gibi geniş
Soluğu afrika gibi sıcak
Göğüsleri çukurova gibi münbit
Dağ gibi otururlar evlerinde
Limanlar gemileri nasıl beklerse
Öyle beklerler erkeklerini
Yaslandınmı çınar gibidir onlar sardınmı umut gibi

İsyan şiirleri bilirim sonra
Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden
Harfler harp düzeni almıştır mısralarda
Kimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır
Kimi bir soygun sofrasında ışıklı salonlarda
Hırsızın gırtlağına tıkanmıştır

Müslüman yürekler bilirim daha
Kızdımı cehennem kesilir sevdimi cennet
Eller bilirim haşin, hoyrat, mert
Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır
Her kırışığı, sorulacak bir hesabı
Her çizgisi, tarihten bir yaprağı anlatır

Bütün bunların üstüne
Hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim
Vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim

Sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli
Adın kurtuluştur ama söylememeliyim
Cankuşum umudum canım sevgilim.

Erdem Bayazıt