Canlı canlı cilveleşme, canlı canlı denyo!
Ah şu reyting canavarı yok mu?
İnsanı böyle rezil de eder vezir de...
Programları rakipken gırtlak gırtlağa gelenler, "program
bitip, reyting gidince" muhteşem dostluklarını
hatırladılar...
Gözümüz yok dostluklarında...
Hele böylesinde...
Allah korusun...
Size dün akşam gördüklerimi anlatayım...
Bülent Ersoy, övgüler diziyor programına konuk olduğu
İbrahim Tatlıses'e... Hani şu 2 ay önce "millete
kurşun sıktırmakla" suçladığı adama...
Tatlıses, tatlı tatlı iltifatlar ediyor programına reyting katan
Ersoy'a...
Hani şu 2 ay önce ekrandan "ana-avrat" bir küfür etmediği
kalan insana...
Bu sırada alt yazıdan "Flaş...Flaş... Ersoy'a bomba
sürpriz..." yazısı akıp gidiyor...
"Ne ola ki" diye düşünmeye hiç gerek yok!
Armağan'ı, armağan edecektir reyting uğruna
diyorum içimden...
Az sonra da dediğim oluyor...
Bülent Ersoy, "kır saçlı" prensini görünce
şok geçiriyor...
Daha doğrusu aktristlere taş çıkartacak kadar "becerikli."
-"Senin ekstran yok muydu?" diye soruyor...
Armağan kirpiklerinin altından bir bakış atarak cevap veriyor;
-"İbrahim Abi'nin ekstrasına geldim işte"...
-"Nasıl yani?" diyor Ersoy, beni arayıp;
-"Sevgilim benim ekstram var' demedin mi? Bende sana iyi
başarılar o zaman, izleyenin bol olsun' dedim... Ne işin var ayol
burda!"
Armağan sessiz...
Tabii ki çocuk acemi...
Daha böyle
"yalancı sürpriz" meselelerini
kavrayamamış...
Tatlıses'in ise keyfine diyecek yok!
Ellerini ovuşturuyor reytingleri düşündükçe...
Kimsenin anlamadığı o garip esprilerinden yapıyor.
-"Sen şu tarafa otur bakayım... Daha nişanlısınız, yanyana
oturamazsınız... Biz erkek tarafıyız, nazlı oluruz..."
Ersoy cevap veriyor...
-"Demek erkek tarafısınız, o zaman ben gideyim"
deyip ayağa kalkıyor... İbo'dan yanıt geliyor;
-"Gidersen nişanı atarız"
Ersoy, Seda Sayan'ı kolundan tutup, koşarak gelip koltuğa
oturuyor... Cilveyle ekliyor;
-"Ayol ben delimiyim. Bırakır mıyım onu"
Ben de kendi kendime soruyorum...
-"Ayol ben delimiyim' ne diye izliyorum
bunları..."
Dur ya! Bakalım ne kadar ileri gidebilecekler...
Sınırları ne acaba...
"Biz ayrılamayız" şarkısı doluyor bir anda
kulağıma...
Ekranda cilveli aşıklar(!)
"Kır saçlı" damat adayımız,
"prensesine" sarılmış göz göze bu şarkıyı
okuyorlar... Altta bir yazı "Stüdyoda romantik
anlar" diye...
Ne romantizm ne romantizm...
Armağan'a her bakışımda aklımda aynı soru;
-"Bu çocuk gerçekten Bülent Ersoy'a aşık mı? Yoksa tamamen
"duygusal mı" aşkı diye...
Peki Bülent Ersoy
sormuyor mu acaba bu soruyu hiç kendine...
Program ilerliyor...
Ersoy coşmuş bir kere...
Arka arkaya "sevda" şarkıları
patlatıyor...
Arada "beyaz saçlı" prensini
kesiyor...
Programın kontrolünü de ele geçirmiş...
İbrahim Tatlıses'i bile konuşturmuyor...
Lafına karışmaya görsün... Basıyor küfürü...
-"Denyo!"
-"Konsolos köpeği"
-"Geri zekalı"
Sonuncuyu üstüme alınıyorum...
"Rezillikte son nokta nedir" sorusunun cevabı için
gece yarıma kadar ekrana sabitlenmiş kalmışım...
Kadın haklı "geri zekalı" kalk da yat!
Ben
yattım...
Bu sözü üstüne alınmayanlar ne kadar dayandı bilmem bu ekran
cilveleşmesine...