BIST 9.420
DOLAR 34,39
EURO 36,25
ALTIN 2.836,53
HABER /  GÜNCEL

Çankaya'da Gül, hükümette Tayyib-ül bülbül

28 Şubat'ın önemli aktörlerinden kapatılan RP'nin milletvekili Şevki Yılmaz, o döneme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Abone ol

Refah Partisi'nin (RP) kapatılmasıyla siyasi yasaklılar arasına giren dönemin Rize Milletvekili Şevki Yılmaz, 28 Şubat ile ilgili "Bugün Erbakan'ın diktiği çiçek Çankaya'da gül, hükümette Tayyib-ül bülbül oldu. Allah onları oyuna getirdi" ifadesini kullandı.

Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 28 Şubat sürecinin “bir avuç mutlu azınlığın, halkın idaresine hazımsızlığının bir darbesi” olduğunu savundu.

BÜTÇE 5-10 AİLEYE GİDİYORDU

Halkın iradesiyle kurulan Refah-Yol Hükümeti'nin “bu bozuk dengeyi ve gelir dağılımını düzeltmeye çalıştığını” belirten Yılmaz, kendilerinin millet adına kavga ettiğini söyledi. “Türkiye bütçesinin yüzde 90'na yakını faiz yoluyla 5-10 aileye gidiyordu. Bu taksimatı kurt yapar mı? 65 milyona yüzde 10, 10 kişiye yüzde 90 veriliyor. Biz buna mani olduk, suçumuz buydu” diyen Yılmaz, 10 Kasım 1994'de görüştüğü bir gazetecinin de kendisine 28 Şubat sürecinin yaşanacağını ima eden cümleler söylediğini ileri sürdü.

AĞZINIZLA KUŞ TUTACAKSINIZ

Yılmaz, “O gazeteci Bülent Arınç, Hasan Hüseyin Ceylan ve benim için, 'ağzınızla kuş tutsanız linç edileceksiniz. Siz, bu rejimin kuyusunu kazdınız' dedi. Hangi rejimin kuyusunu kazdık? Şişmanlanma rejiminin kuyusunu kazdık. Milletin sırtından beslenenler şişmanlamışlardı. Refah Yol, sömürü rejiminin kuyusunu kazdı. Onların Kemalist ve laik rejimle ilgisi yok. Onların altında şişmanlık rejimi vardır. Rahmetli Erbakan, onları perhize tabi tuttu” ifadelerini kullandı. Refah-Yol Hükümeti'nin sonunu getiren şeyin kendilerinin, millet adına uygulamaya koydukları bu politikaları olduğunu savunan Yılmaz, şöyle devam etti:

YA YA YA ŞA ŞA ŞA HER BANKAYA BİR PAŞA

“Biz kavgayı halkımızın adına yaptık. Rahmetli Menderes ve diğer dönemlerde olduğu gibi, bunların güvendiği iki şey var. Cübbeli profesörleri sokağa döküp, 'devlet elden gidiyor' diye bağırtacak ve ordumuz kandırılacak. Bir kısmı ile zaten ticari işbirliği var. Bir yazar 28 Şubat döneminden sonra “ya ya ya, şa şa şa, her bankaya bir paşa” diye başlık atmıştı. 28 Şubat sürecinin ardından bir çok paşa, Türkiye'deki önemli şirketlerin yönetim kurullarına alınmıştır. İhtilaller ekonomiye yapılır. Gelişmiş ülkelerde hiç ihtilal duydunuz mu? İhtilal sömürülen ülkelerde vardır. Avrupa'da ihtilal yok. ABD'de genelkurmay başkanın ismini bilen var mı? Erbakan Hoca ve 5 arkadaşı gitti de ne oldu bitti mi irtica?

Beş kişi ile bir ordu harekete geçer miydi? Biz Superman miyiz? 5 kişi ile orduyla kavga mı edecektik. Ordu bizim. Paşa hapishaneye atılmaz. Bu bizim örfümüzde yok. Onlar bizim göz bebeğimiz, içimiz yanıyor. Paşalar hapse girmedi, maşalar hapse girdi. Paşalar hapse atılmaz, sömürünün sermayenin maşası olanlar hapishaneye girdiler. Hepsinin suçlu olduğunu söylemek doğru değildir. Ergenekondan Silivri'de yatanlar arasında da aldatılmış olanlar var. Bütün bunların sorumlusu medyadır.”

DEMİREL ASKERE CESARET HOCAYA DESTEK VERİYORDU

28 Şubat sürecinde Demirel'in sorumlu olduğunu ileri süren Yılmaz, “Bu darbede baş figüran Demirel'dir. Figüran diyorum çünkü o müteahhit değildi. Müteahhit sermaye çevreleri, İsrail ve Amerika'dır” diye konuştu. “Hükümet kurulmasaydı RP muhalefette daha da güçlenecekti” diyen Yılmaz, şöyle konuştu:

“Yapılan istişareler ile hükümet kuruldu. Hocanın önüne iki tuzak kurdular. Ekonomi ve irtica tuzağı. Hoca, ekonomi politikalarıyla bu tuzağı bozdu. İşçi, memur ve esnaf sokağa dökülmedi. Yarasalar ve hortumcular hariç herkes memnundu. Kumar mafyası ve medya patronları bize savaş açtılar. İkinci tuzakta biz başarılı olamadık. Çünkü burada Demirel devreye girdi. Demirel askere cesaret, hocaya destek veriyordu. İkili oynuyordu. Erbakan hocam bir gün 'Ah Demirel ne zaman ıslah olacak' demişti. 'Demirel, Milli Güvenlik kurulunda bize nasihat ediyor, destek veriyor gibi gözüküyor, ardından Paşalara da siz saldırmaya devam edin arkanızda biz varız' diyordu.”

ÖZAL OLSAYDI 28 ŞUBAT OLMAZDI

RP'nin önünün 28 Şubat süreciyle kesildiğini aktaran Yılmaz, şöyle devam etti:

“Demirel yerine Rahmetli Özal Cumhurbaşkanlığında oturuyor olsaydı, 28 Şubat olmazdı. Bunlar o gece emekli edilirdi. Güçlü ve tek başına bir iktidar ve bugünkü gibi bir sivil irade uyumu olsaydı, 28 şubat olmazdı. Mesela Demirel yerine rahmetli Özal Cumhurbaşkanlığı makamında oturuyor olsaydı, bu maşalar o gece emekli edilirdi. Bu cesareti bulamazlardı. Sen savcıyı, hakimi Genelkurmay'a getiremezsin. Yetkin yok buna. Sen Susurluk Komisyonu için meclise çağrıldığında gelmeye mecbursun. Ben generalim, gelmem diyemezsin. Ama Demirel'den cesaret alırsan dersin. Sen bir asker olarak, bir milleti temsil eden ve bağlı bulunduğun bir başbakana küfür edemezsin. Bunlar tüm bu cesareti Demirel'in imza atmamasından alıyordu. Kanunsuz bir hukuk ihtilali yaptılar. Asker değil hukuk ihtilalidir bu. 12 Eylül silahla yapıldı, 28 Şubat ise hukuk iğfal edilerek yapıldı.”

Kendilerinin mahkeme tarafından dinlenmeden yargılama yapıldığını bildiren Yılmaz şunları kaydetti:

“Şevki Yılmaz'ı dinlediniz mi? Halil İbrahim Çelik'i dinlediniz mi?, Biz günah keçisi seçilmişiz. Kurban arıyorlardı. Bizi seçtiler ama ben bundan şeref duyuyorum. Neden? Refah Partisi bu kasetlerle iktidara geldi. Bizi başka şeyden de kapatabilirlerdi. 50 tane il başkanı hapse atılmış bir Refah Partisi seçime gitseydi 28 şubat yapmalarına gerek kalmazdı ki. Halk nazarında bitirirdiniz bizi. Bizi hırsızlık ve yolsuzluk iftiraları ile de kapatabilirlerdi. Ama Allah onları yanılttı. Bizim şeref tacı konuşmalarımızı bahane ettiler. Dava büyüdü. Bugün Erbakan'ın diktiği çiçek Çankaya'da gül, hükümette Tayyib-ül bülbül oldu. Allah onları oyuna getirdi.”

ORDUYU İHTİLALE MEDYA HAZIRLADI

Orduyu ihtilale medyanın hazırladığını savunan Yılmaz, “Dünyanın en zengin petrol ülkesi İran'da 1951 de, ülkesinin petrollerini millileştiren Musaddık isimli bir başbakan, idamla yargılandığı mahkeme salonununda hakimlere 'Hakimler heyeti, şimdi anladım ki emperyalizmin sömürdüğü üçüncü dünyanın köle halkları kendi silahlı cuntalarının işgali altındadır' diyor. Bu söz 28 Şubat'ı açıklayan en müthiş sözdür. Bu operasyon Türkiye'de cuntaların işgaline son veriyor” dedi. 28 Şubat süreci öncesinde ve sonrasında çeşitli şantaj ve tehditler aldıklarına dikkat çeken Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:

“O dönemde insanlar uygulanan baskılar sonucunda konuşmalarımızın bulunduğu kasetleri yakmaya kalktı. Elbette ki konuşmalarımızın içinde hatalı eksik ve yanlış olanlar da vardı. 'Keşke şunu yapmasaydım' dediklerimiz de oldu. Bu bir süreçtir. Sahaya çıkarken seyircinin, futbolcular hakkında ahkam kesmesi kolaydır.

Siz siyaset sahnesinde koşuyorsunuz, elbette hatalar olacak, yanlışlar olacak. Biz bu ülkede yıllardır pervasızca devam eden hırsızlıklara, yanlışlıklara, yolsuzluklara, hayasızlıklara ve sömürüye karşı en zor dönemlerde, kendi zamanımızın tanığı olarak karşı çıktık. Yanlışları haykırdık. Susarak 'bize dokunmayan yılan bin yıl yaşasın' diyerek, bildiğimiz gerçekleri halkımızdan gizleyerek bu millete ihanet içinde olmadık. Her insan gibi elbette ki hatalarımız olmuştur. Ama genel bir muhasebe yaptığımda, tarihin akışı içerisinde üzerimize düşen görevi yaptığımıza inanıyorum. Gaflet içinde olmadık ve insanlarımızı uyandırmaya çalıştık.”