Anayasa Mahkemesi'nin Can Dündar ve Erdem Gül’ün tahliyelerine yol açan kararının gerekçesi açıklandı. Gerekçede "Özgürlükten yoksun bırakmak için mevcut deliller yetersiz" denildi. ÖZGÜRLÜKTEN YOKSUN BIRAKMAK İÇİN MEVCUT DELİLLER YETERSİZ
Abone olAnayasa Mahkemesi'nin Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün tahliyelerine yol açan kararının gerekçesi açıklandı.
Gerekçeli kararda, "Siyasi casusluk yaptıklarına ilişkin somut bilgi yoktur" denildi. Kararda, "Kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılması için mevcut delil durumu yeterli değil. Dündar ve Gül'ün tutuklanmaları dışında anılan haber dışında herhangi bir somut delil yoktur. Siyasi casusluk yaptıklarına ilişkin somut bilgi yoktur" ifadelerine yer veril
"İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ RAHATSIZ EDEN DÜŞÜNCELER İÇİNDE GEÇERLİ"
İfade ve basın özgürlüğüne ilişkin gerekçeli kararda çarpıcı tespitler yer alıyor. Çok sayıda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına atıf yapılan gerekçeli kararda, basın ve ifade özgürlüğü geniş biçimde yorumlandı. Gerekçede, "İfade özgürlüğü, aynı zamanda devleti veya toplumun herhangi bir kesimini inciten, şoke eden veya rahatsız eden düşünceler için de geçerlidir" tespitine yer verildiği öğrenildi. Kararda, basın ve ifade özgürlüğünün geniş yorumlanmasının "esasa girildi" yönünde değerlendirilmemesi gerektiğine vurgu yapıldı.
"İÇ HUKUK YOLLARI TÜKETİLDİ"
Gerekçede, "İç hukuk yolları tüketilmedi" eleştirilerine de yanıt verildi. Tutukluluk incelemesi bağlamında, iç hukuk yollarının tutukluluğa yapılan itirazların reddedilip kesinleşmesinin ardından tükendiği tespitinde bulunuldu. Dündar ve Gül'ün tutuklanmalarına ilişkin yerel mahkemenin gerekçesinin yetersiz olduğu da vurgulanan kararda, tutuklama kararı veren mahkemenin "bariz takdir hatası"na düştüğü kaydedildi.
"MİLLİ GÜVENLİK VURGUSU"
Karara muhalefet şerhi yazan üç üyenin ise "milli güvenlik" vurgusu yaptığı öğrenildi. Milli güvenlik ve kamu düzeni ile ifade özgürlüğü sınırlarına ilişkin AİHM kararlarına işaret eden üç üye, özetle şu tespitleri yaptı: "Henüz iddianamesi yazılmayan, suç nitelemesi yapılmayan bir konuda AYM'nin ihlal kararı vermesi ilk derece mahkemesinin takdir yetkisine doğrudan müdahaledir. İç hukuk yolları tüketilmedi, yargılamanın sonucu beklenmeliydi. Bu kararla AYM kendini sulh ceza, asliye ceza mahkemeleri ile Yargıtay'ın yerine koydu. AYM, Yüce Divan yargılama yetkisini genel ceza yargılamalarına genişleterek, ceza mahkemesi sıfatına büründü. Bu hakkı bireysel başvuruda kullanmak Anayasa'ya aykırıdır."