BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Çamlak Çömlek Patladı!

Çamlak Çömlek Patladı!

Mısır'daki olayların en doğru ifadesi, dünkü Radikal gazetesinin manşetindeydi:
"Son Firavun Topun Ağzında"...

Mısır, bütün cafcaflı makyajına, burnundan kıl aldırmaz duruşuna karşın, sosyal adaletin iflas ettiği bir zulüm ülkesiydi.

Kahire'deki geniş bulvarlardan, lüks binalardan, turist avcısı pahalı mekânlardan sıyrılıp arka sokaklara saptığınızda fotoğraf değişiyor; yoksulluk ve pislik içerisindeki bakımsız mahalleler, ev demeye dilinizin varmayacağı barakalardaki çaresiz insanlar, ülkedeki derin uçurumu anlatıyordu size.

Bir belgesel çekimi için oradaydık.

Dönemin Başbakanı Atef Obeid, röportajdan sonra uzun uzun Türkiye'nin, İslam ülkelerinden koptuğunu ispatlamaya çalışmış, hatta Türk medyasının İsrail tarafından finanse edildiğine dair belgeleri off the record olarak gösterebileceğini söylemişti.

İlgilenmediğimi belirtmiş, "Türkiye'de yaşadığım içim çok mutluyum, Türk olmaktan da gurur duyuyorum" diyerek ofisinden ayrılmıştım.

Peşimize Dışişleri Bakanlığından bir görevliyi takıp "istenilmeyen" görüntüleri almamızı engellemeye çalışmışlardı ama biz, gizlice Mısır'ın diğer yüzünü; vitrin gerisindeki o korkunç fakirliği belgelemiştik bile.

Bundan tam dokuz yıl önce, o korkunç fakirlikte mayalanmaya başlayan isyanı görmüştük.

İsyan, katlanarak büyüdü ve son bir haftada patlayarak ülkeyi; ülkenin geleceğini tehdit etmeye başladı.

Ölenlerin sayısının 100'ü aştığı söyleniyor,

Ülkedeki elçilikler boşaltılıyor,

Halk müzeleri korumak için etten duvar örüyor ama işe yaramıyor,

Mahkûmlar kaçıyor, talanlar, tecavüzler yaşanıyor,

Askerle polis birbirine ateş açıyor.

80 milyonluk koca ülke, binlerce yıllık tarih, kültür, medeniyet alev alev...

Tam 30 yıldır koltuğuna yapışmış kalmış 82 yaşındaki son firavun, sıkışınca hükümetin kellesini verip kurtulmaya çalışıyor ama olmuyor; halk durmuyor.

Ve herkes biliyor ki; insan denen muhteşem, "isyan ahlakıyla" Ortadoğu'da, Arap âleminde yeni bir tarih yazıyor.

Tunus'ta bir seyyar satıcının kendisini yakması ile başlayan "Yasemin Devrimi"nin kıvılcımı bütün bölgeye yayılıyor, dengeleri alt üst ediyor.

Yüksek enflasyon, işsizlik ve yoksulluğa isyan eden binlerce Ürdünlü, sokağa dökülüyor.

"Ürdün sadece zenginlerin ülkesi değil. Ekmeğimizden elinizi çekin" diye feryat ediyor.

Yemen'deki gösterilerde de halk "açız" diye bağırıyor.

On binlerce kişi 32 yıldır iktidardaki Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih'e "Bin Ali 23 yıl sonra gitti, Yemen'de de 30 yıl yeter" pankartlarıyla başkaldırırken parlamento, Salih'e, ömür boyu başkanlık hakkı verecek yasa çıkarmaya çalışıyor.

Cezayir'de 11 yıllık Buteflika iktidarına karşı sokaklara dökülüyor.

41 yıldır başkanlık koltuğunda oturan astığı astık; kestiği kestik Libya lideri Kaddafi'nin dizleri titriyor.

Domino etkisiyle büyüyen tepki, Fas, Sudan, Suudi Arabistan, Suriye; bölgedeki bütün İslam ülkelerini tehdit ediyor.

Paylaşmayı, eşitliği, hakkı, adaleti emreden dinini şekilselliğe gömen; "komşusu açken, tok yatan bizden değildir" diyen Peygamberinin sözüne kulak asmayan tacirler, koltuğuna yapışıp kalan ihtiras hanedanlıkları bedel ödüyor.

Biz, Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet sayesinde bölgede istikrarın ve güvenin simgesi oluyoruz.

Ön plana çıkıyoruz.

Model ülke haline geliyoruz.

Başbakan Erdoğan'ın bölgesel liderliği tartışılıyor.

Yabancı sermaye Türkiye'ye kayıyor.

Tunus ve Cezayir'deki kargaşa; turizmde rotayı bize çeviriyor.

Tam 88 yıl önce koyduğumuz hedefin meyvelerini topluyoruz.

"Muhasır medeniyetler seviyesi"ne ulaşmak için çabalamanın bile ne büyük bir kazanım olduğunu görüyoruz.

Bu çabanın sonu olmadığını da biliyoruz.

Gerçekten ilerlemek; dünya çapında model ülke olmak istiyorsak daha demokratik ve eşitlikçi sistem arayışlarından vazgeçemeyiz.

İşte bu nedenle son süreçte tartışılan Başkanlık Sistemi'ni ciddi ciddi değerlendirmeliyiz.

Sağlıklı yapılandırabildiği takdirde yalnız bölgede değil; dünya coğrafyasında etkin olabilmemizin tek yolu, bu sistemden geçiyor çünkü.