BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Çakıcı'dan çarpıcı açıklamalar

Avusturya'da yakalanan Alaattin Çakıcı, Aksiyon Dergisi'nden Faruk Mercan'a çarpıcı açıklamalarda bulundu. Çakıcı'nın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle...

Abone ol

İşte Çakıcı'nın Aksiyon Dergisi'nde yayınlanan açıklamaları.... Alaattin Çakıcı ile birkaç ay önce İstanbul’da bir araya geldik. Yurt dışına çıkacağı zaman röportaj yapmayı kabul etti. Ancak mayıs ayında aniden yurt dışına çıkınca bize, ilk buluşmada kaydetmeme şartıyla yaptığımız uzun konuşmadan 'yazılabilecek' notlar kaldı. Avusturya gazeteleri, 15 Temmuz günü, “Yeraltı dünyasının kralı yakalandı” manşetleriyle çıkarken, Fransız Le Figaro gazetesi, “En büyük baba yakalandı” başlığını atmıştı. Figaro’nun deyimiyle, “Avrupa polisini bile küçümseyen” Çakıcı’nın yakalanması büyük olaydı. Tıpkı altı yıl önce Fransa’da yakalandığında üzerinden çıkan kırmızı diplomatik pasaport gibi, Avusturya’da, emekli bir Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubuna ait yeşil pasaportla yakalanması Türkiye’de yine büyük tartışmalara yol açtı. Pasaportunu Çakıcı’ya verdiği gerekçesiyle tutuklanıp cezaevine konulan MİT görevlisi Faik Meral ifadelerinde şöyle demekteydi: “MİT’te bir dönem Dış Operasyonlar Şefi olarak çalıştım. Dört yıl Paris’te görev yaptım. O dönemde Çakıcı ile Ermeni terör örgütü ASALA’ya karşı faaliyette bulunduk.” Röportajı yayınlayın; ama bir şartla Mayıs başında yurt dışına çıkmasından birkaç ay önce İstanbul’da Çakıcı ile röportaj yapmak üzere buluştuğumuzda, bizim de cevabını en çok merak ettiğimiz soru şuydu: “Acaba 1980’li yılların başından beri gizli bir devlet görevlisi miydi?” Diğer taraftan, 50 yaşındaki Çakıcı, hükümet düşüren Türkbank skandalındaki rolüyle doruğa çıkan son on yıldaki pek çok olayın da bir numaralı aktörüydü. Uzun bir kaçak hayatından sonra 1998’de Fransa’da yakalanmış, sadece iki hafif suçtan dolayı Türkiye’ye iade edildikten sonra, bir süre Kartal cezaevinde kalarak 2002 Kasım ayında tahliye olmuştu. O akşam buluştuğumuzda röportaj talebimizi kabul etti ve her sorumuza cevap vereceğini söyledi. Ancak bir şartı vardı. Bu röportaj kendisi yurt dışına çıktıktan sonra yayımlanmalıydı. İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi, Karagümrük’teki spor lokaline 2000 yılında yapılan silahlı baskının emrini verdiği gerekçesiyle kendisine beş yıl hapis cezası vermişti. Yargıtay’ın bu hapis cezasını onaylaması halinde, yurtdışına çıkacaktı. Ardından, saatler süren bir konuşma yaptık. Ama Yargıtay bu hapis cezasını onaylayınca Çakıcı apar topar yurt dışına çıktı ve televizyon çekiminin de yapılacağı o röportaj projemiz suya düştü. Geriye, Çakıcı ile ilk buluşmada yaptığımız konuşmanın “yazılabilecek” bölümlerinden aşağıdaki notlar kaldı. Beni Amerikalılar yakalattı Fransa’da yakalanması öncesinde uzun süre Amerika’da kalan Çakıcı, o günlerini şöyle anlattı: “Beni Amerikalılar yakaladı. Amerikalılara çok cazip geldim. Elinde telefonla hükümet düşüren bir adamdım. Peşimde hep FBI vardı, ama önceleri bana çok saygılıydılar. Sonra tavırları değişti. İslami bir terörist veya drug (uyuşturucu) işi yapan biri olabileceğimi düşündüler. Çünkü kullandığım bir pasaport, daha evvel Mısır’a giriş çıkışlarda kullanılmış. Ama benim kanun dışı bir durumum yoktu. Bütün harcamalarım yasal ve kredi kartı ileydi. Bana gelen para banka havalesi yoluylaydı ve açıktı. Herşeyim açıktı. Fransa’da, zamanın Başbakanı Mesut Yılmaz’ın açıkladığı gibi yakalanmadım. Dünyanın neresine gidersem gideyim Amerikalılar beni izledi. Fransa’da yakalandığım otelde, ters bir hareket yapsam beni öldüreceklerdi. Kafama silah dayadılar. Aslında o akşam yakalanacağımı hissettim. Aslı’ya (kız arkadaşı) otelden çıkalım dedim. Yorgunum dedi. Polisleri görünce pencereden atlamayı düşündüm. Ancak çok yüksekti ve karşısı denizdi. Böyle bir sahnesi olan bir film var. Kaçamayacaktım.” Ağca gibi olabilirdim Fransızlar cezaevinde ona nasıl muamele yaptı? “Fransızlar benim devlet görevlisi olup olmadığımı merak etmediler. Bu konunun üzerinde hiç durmadılar. Zaten kırmızı pasaport ile yakalanmışım. Altı kelimelik bir şey söyle, seni bırakalım dediler. Türkiye’de Kürtlere işkence yapılıyor dememi istediler. Üç defa bu anlaşmayı önüme sürdüler. Ama kabul etmedim. Fransız polisi beni elde etmek istedi. Belçika polisi beni cezaevi dışında 25 saat sorguladı. Altı ay tek başıma hücrede, yüksek voltajlı ışık altında kaldım. Parapsikolojik müdahaleler oldu. Cezaevinde bana çok müdahale yapıldı. Aklımı kaybedebilirdim. Allah korudu, yoksa Mehmet Ali Ağca gibi olacaktım.” Son yıllarda artık Alaattin Çakıcı denince insanların kafasında bir “devlet görevlisi” portresi beliriyor. Peki Çakıcı bütün bunlar için ne diyor? Örneğin, eski bir MİT yöneticisi olan Süleyman Seba’nın başkan seçildiği Beşiktaş spor kulübünün 1984’teki kongresinde salon güvenliğini onun sağladığı ve Seba’nın başkan seçilmesine katkısı olduğu doğru muydu? Tek cümleyle, “Beşiktaş kongresi olayı doğru” cevabını verdi. Beyrut’taki ASALA operasyonunda yokum Sadece tutuklanan MİT eski görevlisi Faik Meral değil, MİT eski yöneticileri Yavuz Ataç, Korkut Eken ve Mehmet Eymür de Çakıcı’nın teşkilatla ilişkisine dair açıklamalar yapmıştı. Örneğin MİT’in eski Dış Operasyonlar yöneticisi Yavuz Ataç, “1987 yılının temmuz ayında MİT’in Ankara’daki karargahında amirlerim beni Çakıcı ile tanıştırdı” demekteydi. MİT eski Kontr-terör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür ise, “Yavuz Ataç, Alaattin Çakıcı ve Tarık Ümit 1987 yılı ağustos ayının ilk günlerinde planlanan bir faaliyetle ilgili olarak yurt dışına yollandılar. Ancak son anda bu faaliyetten vazgeçildi ve ekip on gün sonra geri döndü” diyor. MİT’in eski Güvenlik Dairesi Başkanı Korkut Eken ise bu olayı anlatırken, “Her şey hazırdı, ama sebebi hiçbir zaman açıklanmayan bir nedenle dönemin başbakanı Turgut Özal, ani bir kararla operasyonu durdurdu” diyor. Acaba yurt dışındaki bu operasyonun iç yüzü neydi? Yaygın olarak bilinenin aksine bu olay, ASALA’ya yönelik değildi. Gidilen ülkenin Hollanda, hedefin ise muhtemelen DEV-SOL’un lideri Dursun Karataş olduğu söyleniyor. Peki Alaattin Çakıcı bu dönemde bir MİT elemanı mıydı? Çakıcı, “Hiç devlet görevlisi oldunuz mu?” soruma gayet kararlı bir ifadeyle, “Hiçbir zaman MİT elemanı olmadım” cevabını verdi. Pasaportu Çakıcı’nın üzerinden çıkan MİT görevlisi Faik Meral, “Onunla ASALA’ya karşı operasyon yaptık” diyor. Çakıcı’nın özellikle Beyrut’taki ASALA operasyonlarında görev aldığı yıllardır söylenir. Ancak bu soruma kesin bir dille, “Beyrut’ta yoktum” cevabını verdi. 1980’lerin başından itibaren Fransa, Yunanistan ve Beyrut’taki ASALA operasyonlarını yöneten, emekli olduktan sonra 1990’da İstanbul’da bir suikasta kurban giden MİT eski Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas’ı sorduğumuzda ise Çakıcı’nın cevabı şöyle oldu: “Türkiye’ye Bir Hiram Abas daha gelmez.” Sultan Abdülhamit çok büyük bir lider Bunun dışında Çakıcı neler anlattı? Dünyanın dört bir tarafını dolaşırken neler yaptığından bahsederken, “Ukrayna’da cami yaptım. Kiliselere ve yetimhanelere çok bağışlarda bulundum. Malezya’da kurban bayramında çok miktarda dana kestirip dağıttık. Ukrayna’da kestiğimiz koyunları dağıtırken veya yardım dağıtırken, Müslüman-Ortodoks ayırımı yapmadım” dedi. Hıristiyan dünyasında da çok saygı duyulan bir isim olduğunu belirtti ve “Ama din devletine karşıyım” eklemesini yaptı. Binlerce kitap okuduğunu anlatan Çakıcı bir ara, “Sultan Abdülhamit çok büyük bir insan” diye konuştu. Sadece Mesut Yılmaz hükümetini değil, Necmettin Erbakan liderliğindeki Refahyol hükümetini de kendisinin yıktığını öne süren Çakıcı, İstanbul DGM’de yargılanıp tahliye olduğu iki davayı anlatırken, “Mesut Yılmaz hükümeti iktidarda olsaydı en az 36 yıl ceza alacaktım. Böylece cezaevinden çıkmam mümkün olmazdı” dedi. “Beni Kartal cezaevinde öldürtmek istediler” diyen Çakıcı’nın yaklaşık on saat süren konuşmamızda çok açık yürekli bir itirafı oldu ve şu cümleyi kullandı: “Bizler topluma zararlı insanlarız.”