Çağımızın hastalığı
Çağımızın hastalığından bahsetmek istiyorum bugün... Sosyal paylaşım platformları...
Aslında farklı bir konu tasarlamıştım kafamda bu yazı
için...
Son iki haftadır hızını artırarak devam eden kadın
cinayetleri...
Elbette, kadın cinayetlerini sürekli yazıya dökmek, sorunun
derinliğini, aciliyetini her defasında üstüne basa basa ifade
etmek, işlenen cinayetleri durdurmayacaktır.
Ama durum bu kadar ciddiyken , bu konuya kayıtsız kalmayı
düşünemiyorum.
Çağımızın hastalığından bahsetmek istiyorum bugün...
Sosyal paylaşım platformları
Haftaya daha farklı bir konuyla giriş yapmak istiyorum.
Son dönemlerin post modern insanının(!) post modern alışkanlığı
olan sosyal paylaşım platformları ve orada yaratılan
imparatorluklardan bahsetmek istiyorum.
Abartmıyorum !
Sosyal paylaşım platformları (Facebook, Twitter v.s. ) yeni bir
insan türü yaratmıştır,bu tartışılmaz. Bu konu yazılı/sözlü medyada
popülerliğini artırmaya devam ediyor, hatta medyayı da
yönlendiriyor.
İnsanların buralarda ki mutasyonuna değinmek istiyorum...
Orada herkes filozof ! (en önemlisi)
Şimdi bunu açalım; Hikaye; ünlü düşünürlerin, şairlerin,
filozofların, v.s. derin sözlerini/filozofilerini profilde
paylaşarak başlıyor...
Büyük bir ihtimal, paylaşan kişinin ruh hali, o an ki durumu ile de
doğru orantıda oluyor.Paylaşılan sözler, sonra arkadaşlardan
yorumlar geliyor,cevaplar da yine şairlerin, filozofların sözleri
kullanılarak oluyor, bu böyle gidiyor....Müthiş bir ahenk...
Aynı şairin aynı sözü günde yirmi kere farklı yerlerde
paylaşılıyor, böyle bir döngü var bu platformlarda.
İnsanlar artık bu sözlerin içinde yaşıyorlar, inandıkları,
arkasında durdukları felsefi sözlerin içinde kayboluyorlar. Yüz
sene önce bir şairin söylediği, şimdiki hayatları kayıtsız/şartsız
etkileyebiliyor. Ben bu zamana kadar;
Aşk/kadın/erkek/sevgi/dostluk/düşmanlık/arkadaşlık üzerine bu kadar
güzel(!) sözler olduğunu, bu kadar cümle kurulduğunu
bilmiyordum.
''Kadın susarak gider(bilmem ne)'' sanki alt yazı olarak geçiyor,
sayfayı açtığım an ! Ve kadınlar onaylıyor, "evet evet susarak
gideriz" vari cevaplar v.s.
Oysa ki benim aklıma daha çok, giderken "dünyayı yerinden
oynatan" kadınlar geliyor.
Artık, günümüz insanını, bu platformlar yönetiyor. Hiç bir şeye
kafa yorulmuyor, analiz yapılmıyor, okuduğuna inanılıyor,
etkileniliyor. Düşündürücü...
Diğer taraftan; Sevdiği müzik, sevdiği sözlerle, sevdiği
videolarla, paylaştığı resimlerle, tarzıyla (!)arkadaşlarına
seslenen, orada ''ben buyum'' diyen bir profil çıkıyor
ortaya...
Adeta kendi imparatorluğunu kuruyor. Bu egosunu besliyor, ciddi
ciddi besliyor!
İnsanlara hitap etmenin (bir topluluğa) özgüvenini, gururunu
yaşıyor, kendini daha çok önemsiyor, hayranlarının oluştuğuna
inanıyor.(iyi yönleri de varmış)
Televizyonlarda reality show 'larda (izdivaç v.b. ) programın
konuğu/yarışmacısı v.s. mikrofonu eline aldığında, ''hazır mikrofon
elimdeyken, televizyondan seksen milyona mesajlar vereyim" diyen
kişinin yaşadığı an itibarı ile patlamış egoyla eşdeğer, sosyal
paylaşım sitelerinde yaşananlar...
Mevlana, Cemal Süreyya, Can Yücel, Yunus Emre, Küçük İskender v.b..
Bu paylaşım siteleri olmasaydı sorarım size, kaç kişi bu ünlü
kişilerin sözlerini bilecekti, ezber derecede?..
Artık günümüz insanı, düşünmeyi bırakmış, söylenmiş laflarla
yıkıyorlar kendilerini, ''onlar söylemişse doğrudur" la yola
çıkıyorlar, hayatlarını onlar yönetiyor.
Etraflıca düşünüldüğünde, insanın tembelleşmesidir bu, hazıra
konmasıdır, yeniliklere dur! demesidir.
Özellikle facebook kullanıcılarını tehdit eden diğer bir unsur,
özellikle sevgilisi olanlar, evli olanlar. Burada ki davranışlar
evliliği veya birlikteliği bitirici unsur da olabiliyor, tabii
arkadaşlıkları da...
Sonrasında, patlayan boşanma davaları ve yine sonrasında, ''neden
boşanmalar artıyor?" geyiği...
Ünlü Takım..
Twitter, cadı kazanı gibi kaynıyor. Magazin sanırım tam da burada
yaşanıyor. Burada ünlü/ünsüz karizma savaşları yaşanıyor. Herkes
politikacı, herkes ünlü düşünür, herkes bay/bayan merhamet...
Sanırım herhangi bir Twitter kullanıcısını yasal olarak da şikayet
edemiyorsunuz, böyle bir kanuni açığı varmış. Anlayacağınız, her
türlü hakaret, iftira için müsait bir platform aynı zamanda.
Gelelim bu platformlarda ki ünlü takımına...
Çok faal olanlar var, iki laf söyleyip terk edenler de var, aslında
onlar için özellikle Twitter, bir sahne.
İlk önce şunu belirtmek istiyorum; topluma mal olmuş çoğu
sanatçının, Türkçe'yi çok kötü kullanması itibarı ile, genelde
kafalarda ''gerçekten o mu?" izlenimi yaratıyor.
Ben hemen cevap vereyim; Evet kendileri kullanıyorlar ve
Türkçe'yi gerçekten kötü kullanıyorlar.
Özellikle benim dikkatimi çeken, son dönemin ünlü gazetecilerinden
ve sıkı twitter/facebook kullanıcısı şahsın bu platformlarda,
eğreti bir şekilde izlendiği, 24 saat attığı twit'lerin , kendi
kendine konuşuyor havası yarattığı, takipçilerine kayıtsız kaldığı
için gelen yorumları okumuyor diye tahmin edilen, ama en ufak bir
eleştiri yapıldığında , yapan kişiyi silen son imparator =)
Evet evet !çoğu çok saçmalıyorlar ! seyredenlere adı büyük geliyor
ama , gerçekte belki de ne kadar büyük olabildikleri su yüzüne
çıkıyor.
Günün her saatinde, konum ne olursa olsun, Twit'lere mutlaka cevap
veriliyor, bulunulan mekan belirtiliyor. Bu bir hastalık ! İnsanın
gerçekten yalnızlaşması. Evde/iş yerinde/toplantılarda/arkadaşlarla
beraberken/gece gezmelerinde, eldeki telefonla hala oradakilere
bilgi vermeye çalışmak hastalık değil de nedir ?
Çağın ciddi hastalığıdır!..