BIST 9.636
DOLAR 34,64
EURO 36,36
ALTIN 2.930,51

Çağımızın hastalığı

Çağımızın hastalığından bahsetmek istiyorum bugün... Sosyal paylaşım platformları...

Aslında farklı bir konu tasarlamıştım kafamda bu yazı için...
Son iki haftadır hızını artırarak devam eden kadın cinayetleri...
Elbette, kadın cinayetlerini sürekli yazıya dökmek, sorunun derinliğini, aciliyetini her defasında üstüne basa basa ifade etmek, işlenen cinayetleri durdurmayacaktır.
Ama durum bu kadar ciddiyken , bu konuya kayıtsız kalmayı düşünemiyorum.
Çağımızın hastalığından bahsetmek istiyorum bugün...
Sosyal paylaşım platformları
Haftaya daha farklı bir konuyla giriş yapmak istiyorum.
Son dönemlerin post modern insanının(!) post modern alışkanlığı olan sosyal paylaşım platformları ve orada yaratılan imparatorluklardan bahsetmek istiyorum.
Abartmıyorum !
Sosyal paylaşım platformları (Facebook, Twitter v.s. ) yeni bir insan türü yaratmıştır,bu tartışılmaz. Bu konu yazılı/sözlü medyada popülerliğini artırmaya devam ediyor, hatta medyayı da yönlendiriyor.
İnsanların buralarda ki mutasyonuna değinmek istiyorum...
Orada herkes filozof ! (en önemlisi)
Şimdi bunu açalım; Hikaye; ünlü düşünürlerin, şairlerin, filozofların, v.s. derin sözlerini/filozofilerini profilde paylaşarak başlıyor...
Büyük bir ihtimal, paylaşan kişinin ruh hali, o an ki durumu ile de doğru orantıda oluyor.Paylaşılan sözler, sonra arkadaşlardan yorumlar geliyor,cevaplar da yine şairlerin, filozofların sözleri kullanılarak oluyor, bu böyle gidiyor....Müthiş bir ahenk...
Aynı şairin aynı sözü günde yirmi kere farklı yerlerde paylaşılıyor, böyle bir döngü var bu platformlarda.
İnsanlar artık bu sözlerin içinde yaşıyorlar, inandıkları, arkasında durdukları felsefi sözlerin içinde kayboluyorlar. Yüz sene önce bir şairin söylediği, şimdiki hayatları kayıtsız/şartsız etkileyebiliyor. Ben bu zamana kadar; Aşk/kadın/erkek/sevgi/dostluk/düşmanlık/arkadaşlık üzerine bu kadar güzel(!) sözler olduğunu, bu kadar cümle kurulduğunu bilmiyordum.
''Kadın susarak gider(bilmem ne)'' sanki alt yazı olarak geçiyor, sayfayı açtığım an ! Ve kadınlar onaylıyor, "evet evet susarak gideriz" vari cevaplar v.s.
Oysa ki benim aklıma daha çok, giderken "dünyayı yerinden oynatan" kadınlar geliyor.
Artık, günümüz insanını, bu platformlar yönetiyor. Hiç bir şeye kafa yorulmuyor, analiz yapılmıyor, okuduğuna inanılıyor, etkileniliyor. Düşündürücü...
Diğer taraftan; Sevdiği müzik, sevdiği sözlerle, sevdiği videolarla, paylaştığı resimlerle, tarzıyla (!)arkadaşlarına seslenen, orada ''ben buyum'' diyen bir profil çıkıyor ortaya...
Adeta kendi imparatorluğunu kuruyor. Bu egosunu besliyor, ciddi ciddi besliyor!
İnsanlara hitap etmenin (bir topluluğa) özgüvenini, gururunu yaşıyor, kendini daha çok önemsiyor, hayranlarının oluştuğuna inanıyor.(iyi yönleri de varmış)
Televizyonlarda reality show 'larda (izdivaç v.b. ) programın konuğu/yarışmacısı v.s. mikrofonu eline aldığında, ''hazır mikrofon elimdeyken, televizyondan seksen milyona mesajlar vereyim" diyen kişinin yaşadığı an itibarı ile patlamış egoyla eşdeğer, sosyal paylaşım sitelerinde yaşananlar...
Mevlana, Cemal Süreyya, Can Yücel, Yunus Emre, Küçük İskender v.b.. Bu paylaşım siteleri olmasaydı sorarım size, kaç kişi bu ünlü kişilerin sözlerini bilecekti, ezber derecede?..
Artık günümüz insanı, düşünmeyi bırakmış, söylenmiş laflarla yıkıyorlar kendilerini, ''onlar söylemişse doğrudur" la yola çıkıyorlar, hayatlarını onlar yönetiyor.
Etraflıca düşünüldüğünde, insanın tembelleşmesidir bu, hazıra konmasıdır, yeniliklere dur! demesidir.
Özellikle facebook kullanıcılarını tehdit eden diğer bir unsur, özellikle sevgilisi olanlar, evli olanlar. Burada ki davranışlar evliliği veya birlikteliği bitirici unsur da olabiliyor, tabii arkadaşlıkları da...
Sonrasında, patlayan boşanma davaları ve yine sonrasında, ''neden boşanmalar artıyor?" geyiği...

Ünlü Takım..
Twitter, cadı kazanı gibi kaynıyor. Magazin sanırım tam da burada yaşanıyor. Burada ünlü/ünsüz karizma savaşları yaşanıyor. Herkes politikacı, herkes ünlü düşünür, herkes bay/bayan merhamet...
Sanırım herhangi bir Twitter kullanıcısını yasal olarak da şikayet edemiyorsunuz, böyle bir kanuni açığı varmış. Anlayacağınız, her türlü hakaret, iftira için müsait bir platform aynı zamanda.
Gelelim bu platformlarda ki ünlü takımına...
Çok faal olanlar var, iki laf söyleyip terk edenler de var, aslında onlar için özellikle Twitter, bir sahne.
İlk önce şunu belirtmek istiyorum; topluma mal olmuş çoğu sanatçının, Türkçe'yi çok kötü kullanması itibarı ile, genelde kafalarda ''gerçekten o mu?" izlenimi yaratıyor.
Ben hemen cevap vereyim; Evet kendileri kullanıyorlar ve Türkçe'yi gerçekten kötü kullanıyorlar.
Özellikle benim dikkatimi çeken, son dönemin ünlü gazetecilerinden ve sıkı twitter/facebook kullanıcısı şahsın bu platformlarda, eğreti bir şekilde izlendiği, 24 saat attığı twit'lerin , kendi kendine konuşuyor havası yarattığı, takipçilerine kayıtsız kaldığı için gelen yorumları okumuyor diye tahmin edilen, ama en ufak bir eleştiri yapıldığında , yapan kişiyi silen son imparator =)
Evet evet !çoğu çok saçmalıyorlar ! seyredenlere adı büyük geliyor ama , gerçekte belki de ne kadar büyük olabildikleri su yüzüne çıkıyor.
Günün her saatinde, konum ne olursa olsun, Twit'lere mutlaka cevap veriliyor, bulunulan mekan belirtiliyor. Bu bir hastalık ! İnsanın gerçekten yalnızlaşması. Evde/iş yerinde/toplantılarda/arkadaşlarla beraberken/gece gezmelerinde, eldeki telefonla hala oradakilere bilgi vermeye çalışmak hastalık değil de nedir ?
Çağın ciddi hastalığıdır!..