BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,35
HABER /  BİLİM - TEKNOLOJİ

Buzla kaplı göktaşının sırrı

Mars ile Jüpiter arasında bulunan donmuş su kaplı büyükçe bir göktaşının sırrı güneş sisteminin geçmişine ışık tutabilir.

Abone ol

Mars ile Jüpiter arasındaki yörüngede dolaşan kaya kütleleri arasında bulunan donmuş su kaplı büyükçe bir göktaşının, denizlerle kaplı gezegenler ve güneş sisteminin geçmişini daha iyi anlamaya yardımcı olması bekleniyor.

ABD'nin Johns Hopkins ve Tennessee üniversitelerinin Nature dergisinde yayımlanacak ortak araştırmalarında, Havai'deki Mauna Kea volkanının zirvesinde konuşlu kızılötesi teleskop sayesinde 480 milyon kilometre (Güneş ile Dünya arasındaki mesafenin 3,2 katı) uzaktaki 24 Themis adlı büyük göktaşının yansıttığı ışık incelendi.

İki üniversiteden ekipler, göktaşının yansıttığı ışığın 3 mikron civarındaki dalga boyunun, karbon temelli organik molekülleri içeren ince bir buz tabakasının varlığını işaret eden karakteristiğini buldu.

BUZUN KALICI ŞEKİLDE KALMASI MERAK KONUSU

Asteroidin dönüşü sırasında ışık spektrumunun sabit kalmasından buz ve organik materyallerin 200 km uzunluğundaki göktaşının tüm yüzeyini kapladığı sonucunu çıkaran araştırmacılar, makalelerinde, 24 Themis'in yüzeyinde buzun çokça bulunmasının biraz beklenmedik bir durum olduğunu, çünkü kayalık kütlelerden oluşan göktaşı kuşağının, ortalama eksi 70 ila eksi 120 derece arasında bir sıcaklık olsa bile buzun kalıcı şekilde muhafaza edilebilmesi için Güneş'ten çok uzak olduğuna dikkat çektiler. Bu kadar uzakta buzun kuyrukluyıldızlardaki gibi buharlaşması daha çok beklenen bir durum.

Göktaşının yüzeyinin altında güneş sisteminin oluşumuna tarihlenen bir donmuş su deposu olabileceğini ve bunun dıştaki buz tabakasını düzenli olarak besleyebileceğini belirten bilim adamları, 1853'te keşfedilen bu göktaşında geçmişin tanığı buzun varlığının ortaya çıkarılmasının astronomi açısından, paleontologlar için yaşayan tarih öncesi bir balık bulunmasına eşdeğer bir durum olduğuna işaret etti.

Astronomlar, bu sayede bir hidrojen izotopu olan deuterium bileşenine sahip denizlerin suyunun göktaşıyla aynı olup olmadığını bilmenin daha kolay olacağını kaydetti.