BIST 8.935
DOLAR 34,32
EURO 37,33
ALTIN 3.040,00

Büyük Turp kimin heybesindeydi?

Son dönemlerde Fethullah Gülen sustu, onun adına Osman Şimşek diyen yeni bir sözcü çıktı ortaya. Gülen'in hissiyatını, ruh halini, ne düşündüğünü, neyi istediğini yazıp çiziyor bu kardeşimiz.

Son dönemlerde Fethullah Gülen sustu, onun adına Osman Şimşek diyen yeni bir sözcü çıktı ortaya. Gülen'in hissiyatını, ruh halini, ne düşündüğünü, neyi istediğini yazıp çiziyor bu kardeşimiz.

Bazen ipin ucunu kaçırıp Gülen adına neredeyse racon kestiği zamanlar da olmuyor değil. Ortaya çıkan kasetlerden sonra hepimiz biliyoruz ki, Gülen'in izni olmadan camia içinde yaprak kımıldamıyor. Ananasların ve ihalelerin kime gitmesi gerektiğinden, dizi senaryolarına onay vermeye kadar herşeyde son karar verici bizzat Gülen'in kendisi.

Bu nedenle, yazan Osman Şimşek olsa da, "Sen şu dediklerimi yaz Osman" diyenin kim olduğu belli.

Sevgili Osman o onayı almış olacak ki, 4 Nisan tarihinde Herkul.org sitesinde kaleme aldığı "Büyük Turp operasyonu" başlıklı yazıda ismimi vermeden beni hedef almış.

Yazdıklarını aynen aktarıyorum:

"Geçtiğimiz aylarda özellikle sosyal medyada, bir kısım ses kayıtlarının yayımlanacağından bahsedilmiş; sonra bir İnternet habercisi, deşifre edilmesi beklenen kasetlerin içeriğine dair bir yazı yazmıştı. Nihayet hemen herkeste 25 Mart’ta ortaya çıkıp halkı dehşete düşürecek bir “büyük turp” beklentisi oluşmuştu.

Şimdilerde anlaşılıyor ki, o şayia maksatlı şekilde ortaya atılmış; böylelikle birkaç hedef gözetilerek bir operasyon yapılmış ve bu arada yine Camia zan altında bırakılmaya çalışılmış. O günlerde, ortaya çıkması muhtemel kasetleri anlatan bir köşe yazısını muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’ye birkaç cümleyle özetlemiştik. Hocamız anında “İnşaallah doğru değildir” deyip iki büklüm olmuş; hemen gözleri yaşlarla dolmuş ve nefis mahkûmlarına ağlamış ağlamıştı."

Osman kardeşime buradan cevap vermem gerekecek. Çünkü beni, cemaate yapılacak bir operasyonun zemin hazırlayıcısı olarak lanse edecek kadar raydan çıkmış gördüm kendisini...

Galiba, "Şunu meşhur etmeyelim" diye düşünmüş olacak ki benden "Bir internet habercisi" diye bahsetmiş ve ismimi vermemiş.

Neyse....

Hayatımın 14 yılı, Fethullah Gülen'i ve cemaati ölürcesine savunmakla geçti. Hatta bu yüzden gerek İnter, gerekse bir dönem sahibi olduğum sonsayfa.com isimli gazeteler de büyük bedeller ödedi.

Hala arşivde duruyor, dileyen gider okur.

O yazılar sadece bu sitelerde durmuyor. Mesela Osman Şimşek'in beni suçladığı herkul.org isimli sitenin arşivlerinde de bu yazılar mevcut. Öyle ki bu yazılardan dolayı cemaatten plaket almışlığım da vardır.

Keşke sevgili Osman yazmadan önce bunları araştırma zahmetine girse veya Gülen'e o yazıları da göstermiş olsaydı.

Düşünebiliyor musunuz?

Gülen'i öven yazılarım sitede sıra sıra yayınlanırken ben, "Cemaati bitirme operasyonunun zemin hazırlayıcısı" olarak aynı sitede suçlanıyorum.

Geçelim bunları da "Büyük Turp" meselesine gelelim.

Sevgili Osman öyle bir yazmış ki bilmeyen de, bu adamın dünyadan haberi yok der. Oysa ben yazmadan aylar önce cemaati savunan pek çok gazeteci yazar sosyal medyada "Büyük Turp" meselesini bir tehdit unsuru olarak kullanıyordu.

Benim yaptığım şey, o büyük turpun kimin heybesinde olduğunu bulmaktı ve buldum!

Meşhur bir gazeteci değilim ama iz sürmeyi iyi bilen bir gazeteci olduğum söylenebilir. Geçmişte twitter'da küçük bir izden yola çıkarak bulduğum kişiler buna şahittir.

Adına "Büyük Turp" denen kasetin kimin elinde olduğunu da böyle buldum! İnanın çok da mücadele etmedim bunun için. Kaseti yayınlayanlar, onları bulmam için çok büyük açıklar verdi.

Anlatayım.

Bu kasetleri yayınlayan "Başçalan" ve "Anatolia" hesaplarını belli bir süre takibe aldım. Yasadışı kasetler bu adresten yayınlanır yayınlanmaz ilk önce kim paylaşıyor ona dikkat ettim.

Karşıma hep aynı kişi çıktı.

Bu şahıs, daha kaset yayına verilir verilmez, neredeyse 4-5 saniye içinde hemen paylaşıyordu. Bu durum 4 kasetin yayını sırasında tekrar edince şüpheye kapıldım ve kendisini takibe aldım.

Maden misali, eşeledikçe önüme farklı bilgiler çıkmaya başladı. Mesela bu şahsın son dönemlerde kendisine ve ailesinin bazı fertlerine ait gayrımenkulleri cemaate hibe etmek için sattığını öğrendim.

Ayrıca bu şahsın 17 Aralık operasyonu sırasında çantasında 3 milyon TL para ile Makedonya'ya gittiğini, bu parayı hizmete ait bir okulun yapımı için götürdüğünü, Afrika'da yapımı devam eden bir okulun su sorununu çözmek için de para topladığı bilgisine ulaştım.

Sonra bu adamın aslında "Büyük abi" olmadığını, asıl "Büyük abi"nin emirlerini yerine getirenlerden sadece biri olduğu bilgisini o grupta yer alıp vicdan azabı çeken birinden öğrendim..

Kasetlerin kimin cep telefonuna gönderildiğini, bu kişilerin perşembe günleri hangi evde toplandığını an be an takip ettim. Hatta iş öyle bir hale geldi ki, kasetlerin kaç saat, kaç dakika sonra yayınlanacağını bile önceden sosyal medyada veyahut yazılarımda yazdım.

Bahsini ettiğim bu büyük abiye talimatların kimden geldiğini, kaset yayını sırasında yaşanan telefon trafiğini falan herşeyi bir bir tespit ettim.

Şimdi herkes "25 Mart'ta yayınlanacağını söylediğin kaset neden yayınlanmadı?" diye bana soruyor.

Onu da anlatayım!

25 Mart akşamı, haber kaynağım "Büyük turp"un heybeden çıktığını, yani büyük kasetin yayına verilmek üzere olduğunu bana bildirdi. İzlediği görüntüleri de tek tek anlattı. Twitter'da beni takip eden binlerce arkadaşım o kasetin ayrıntılarını tek tek verdiğime şahittir. Haber kaynağım ayrıca, "Kasetin düzmece ve montaj olduğunu, yayınlanması halinde ülkeyi birbirine katacak şeyler içerdiğini" anlattı.

Neydi o kasette yer alan korkunç şeyler?

Özetle, Abdullah Öcalan'ın özel bir jetle Oslo'ya götürülüp müzakere masasına oturduğu, Güneydoğu'nun Kürtler'e verilmesi şartının kabul edildiği falan anlatılıyordu.

Yani ülkeyi baştan sona yangın yerine çevirecek bir kasetti.

Bunun korkunç planın önüne geçmek amacıyla, "Ey o korkunç düzmece kaseti yayınlamaya hazırlanan zat! Sen o kaseti yayınladığın an ben de senin adını buradan ilan edeceğim" diye yazdım.

Üç dakika sonra haber kaynağım, "Sen isim mi verdin, apar topar mekanı terketmemiz emri verildi. Malum kişi deşifre olduğunu söyledi ve kasetin yayınını durdurdu" diye yazdı. Daha sonra ise o kişinin Kahramanmaraş'taki ailesinin yanına giderek, "Beni deşifre ettiler. Yakında gözaltına alınabilirim" diyerek helalleştiğini de biliyorum.

Mesele bundan ibaret.

Diğer detayları okumak isteyen kardeşlerim arşivden başlıklı yazımı okursa gerekli bilgileri elde edebilir.

Yani mesele Osman Şimşek'in öyle kuru kuruya attığı gibi değil. Çünkü o adamın neler yaptığı bilgisi sadece bende kayıtlı değil. devletin istihbarat birimleri zannedildiği kadar zayıf değil. Sinan S. isimli bu kişinin tüm ilişkilerini bilmesi gereken asıl kurumlar da biliyor ve yakında neyin ne olduğunu herkes öğrenecek!

Sen de öğreneceksin Osman kardeş!

Not: Erdoğan seçimlerden önce, "İnlerine gireceğiz" diyordu miting meydanlarında. Bu operasyonlar ne zaman ve hangi şekilde yapılacak diye herkes merak içinde bekliyor. Gelecek yazıda bu konuya değineceğiz inşallah...