Tüm dünya kamuoyun'nun kınadığı ABD Başkanı Bush'u dini kesim çok tutuyor. Kimine göre kutsal bir insan olan Bush'u dindar kesimin destekleme nedenleri çok şaşırtıcı.
Abone olDini örgütler, Bush'un zaferi için seferber oldu... Bush,kutsal bir misyonu olduğuna inanıyor... Dini dayanışmayla saldırgan milliyetçilik el ele ABD başkanlık seçiminde din faktörünün ve dini örgütlerin belirleyici bir rol oynayacağı iddiası ilk bakışta biraz yadırganabilir ama şu 2004 yılında böyle bir gerçekle karşı karşıyayız. Dindar Amerikalılar ve onların oluşturdukları örgütlenmeler Başkan Bush'un seçimdeki en büyük kozlarından birini oluşturuyor. Bush'un bu kozu nasıl eline geçirdiğini anlayabilmek için biraz geriye gitmek gerekiyor. Ünlü bir ailenin bekleneni veremeyen büyük oğlu olarak başarısızlıklarla dolu bir gençlik dönemi geçiren ve alkolizmin pençesine düşen George W. Bush, 1986 yılında, 40 yaşındayken "born again Christian" inancını benimseyerek "yeniden doğmuş". Hazret-i İsa'ya sarılarak alkolü bırakan George W. Bush, iş hayatından siyasetin zirvesine doğru tırmanırken de hep dini inancı kendisine rehberlik etmiş. George W. Bush'un Tanrı'nın isteğiyle ABD'nin başına getirildiğine inandığını belirten kaynaklar da var. Huntington'a göre George W. Bush kendi özel hayatında bu süreci yaşarken Amerikalıların dine yönelişinde de yeni bir aşamaya gelinmiş. "Uygarlıklar çatışması" teziyle üne kavuşan Amerikalı siyasal bilimci Samuel Huntington'a göre, 1980'lerden itibaren dinin Amerikalıların yaşamındaki önemi çarpıcı biçimde artmış ve dini duygular siyasette ve kültür yaşamında belirleyici bir rol oynamaya başlamış. Huntington'un bu yıl yayımlanan Who are We? (Biz Kimiz?) adlı kitabında yer alan bilgilere göre, muhafazakâr Protestanların ve onlarla işbirliği yapmaya başlayan diğer muhafazakâr Hıristiyanların siyasetteki etkisi giderek artıyor Amerika'da. 2000 yılındaki başkanlık seçiminde seçmenlerin yaklaşık % 40'ını oluşturan muhafazakâr Hıristiyanların ve "evangelist" Protestanların % 84'ü George W. Bush'a oy vermiş ve Beyaz Saray'a taşınmasını sağlamış. George W. Bush'un Beyaz Saray'a yerleştikten sonraki ilk icraatı ise sosyal hizmetler alanında etkinlik gösteren dini gruplara devlet yardımı sağlanmasını öngören bir programı ilan etmesi ve Beyaz Saray'da bu programı yürütecek bir büro (Office for Faith-Based and Charitable Initiatives) kurdurması olmuş. Secret World (Bush'un Gizli Dünyası) kitabının yazarı Eric Laurent'a göre de, dört yıllık başkanlık dönemi boyunca bir yandan dini kuruluşlara devlet desteği sağlamaya devam eden Bush, diğer yandan Yüksek Mahkeme de dahil olmak üzere yaptığı önemli atamalarda, dini inancını paylaştığı kişileri kayırmaktan geri durmamış. Savaş gibi önemli kararları Tanrı'dan aldığı ilham ve güçle verdiğini de her fırsatta tekrarlamış. Kutsal misyon Bush'a büyük destek veren Wall Street Journal gazetesinin 26 Mayıs 2004 tarihli sayısında yer alan ilginç bir değerlendirmede, "Evangelistlerle kısaca 'neo - con' denen yeni muhafazakârların yakınlığının 11 Eylül'den sonra daha da arttığı" belirtilerek şöyle deniyor: "Onlara göre, demokrasiyi ve dini özgürlüğü yaymak, manevi bir amaç olmanın ötesinde, ulusal güvenlik açısından da bir zorunluk haline gelmiştir. Yenilmesi gereken düşman ise militan İslamdır." Cumhuriyetçi Parti'nin seçim kampanyasında, Tanrı'nın desteğiyle "kötüler"i yenerek Amerika'yı yüceltecek olan inançlı başkomutan George W. Bush'un dört yıl daha görevde kalmasının önemi vurgulanırken dünya ve insanlık için de büyük bir kurtarıcı olarak sunuluyor ABD Başkanı. Dini inanca dayalı bir dayanışmayla ABD'nin dünya hakimiyeti hedefleyen saldırgan milliyetçiliğin içiçe geçtiği bir ideolojik platforma oturuyor Bush'un seçim kampanyası. Ancak başarılı bir ideolojik platformun bile seçimi kazanmaya yetmeyebileceğini çok iyi biliyor Bush'un seçim kurmayları. Bush sempatizanı seçmeni sandığa götürmenin, en az ideolojik platform kadar önemli olduğunu düşünen Bush kurmayları, dini inancı nedeniyle Bush'a yakın duran kilise cemaatlerini ve dini temalar etrafında kurulmuş olan diğer örgütleri seçim için seferber etmiş durumdalar. Dini örgütler göreve 3 Haziran 2004 tarihli USA Today gazetesine göre, Cumhuriyetçi Parti Ulusal Komitesi, dini inançlarını her şeyin üstünde tutan 56.800 evangelist Protestan ile 38.543 Katolik ve 6.311 Ortodoks Yahudi üyesini gönüllü ekip lideri olarak seçmiş. Bu kişilerin, kendi devam ettikleri kilise ve sinagog cemaatlerinden başlayıp tüm yakın çevrelerini kapsayacak biçimde Bush'u yeniden seçtirme kampanyasına katkıda bulunmaları öngörülüyor. Bugün Amerika'da dini inancına önem verdiği düşünülen milyonlarca potansiyel Bush seçmeninin seçmen kütüklerine kaydedilmesini de bu gönüllüler sağlıyor. Bush'un kampanya stratejisini çizen Karl Rove, bu seçimde potansiyel Bush seçmenlerini sandığa götürmenin, kararsız seçmenleri kazanmaktan daha önemli olduğunu düşünüyor ve tüm hesaplarını buna göre yapıyor. Karl Rove 2000 yılında oy kullanmayan muhafazakâr Hıristiyanların sayısını 5 milyon olarak hesaplıyor ve bunlardan en az 4 milyonunun potansiyel Bush seçmeni olduğuna inanıyor. Bu hesaba göre Bush'un seçimi kazanmak için, din motifini kullanarak 4 milyon dolayındaki potansiyel Bush seçmenini sandığa götürmesi büyük önem kazanıyor. (The Wall Street Journal, 30 Ağustos 2004) Evet, modern dünyanın öncüsü olduğunu iddia eden ABD, evrim teorisinin bile yeniden tartışma konusu haline geldiği, dinin etkisinin hemen her alana yayıldığı bir ülkeye dönüşmüş durumda. Hazret-i İsa'ya bağlanıp "yeniden doğan" George W. Bush, 2 Kasım'daki seçimi kazanıp başkanlık koltuğunu korursa bu zihniyetin Amerika'yı ve dünyayı bundan sonra nereye sürükleyeceğini hep birlikte göreceğiz herhalde. Dünya, Bush'u istemiyor ABD başkanı küresel bir oylamayla belirlenseydi John Kerry'nin seçimi kazanması hiç de zor olmayacaktı. Dünya kamuoyunun ABD'de başkanlık seçimindeki tercihini belirlemek amacıyla, 35 ülkede 34.330 kişiye ulaşılarak gerçekleştirilen geniş kapsamlı bir kamuoyu araştırması, Başkan Bush'un ve politikalarının dünyanın pek çok ülkesinde kabul görmediğini ve seçimi Kerry'nin kazanmasını isteyenlerin büyük çoğunlukta olduğunu ortaya koyuyor. Globe Scan adlı kamuoyu araştırmaları kuruluşu ile Maryland Üniversitesi tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen araştırmanın kapsadığı 35 ülkeden 31'inde seçimi Kerry'nin kazanmasını isteyenler ağır basıyor, Bush yalnızca 4 ülkede öne çıkabiliyor. Görüşü alınanlardan % 46'sının seçimi Kerry'nin kazanmasını tercih ettiği, Bush'u tercih edenlerin oranının ise % 20'de kaldığı görülüyor. Görüş belirtenlerden % 34'ü ise iki aday arasında bir tercih yapamamış. Bazı ülkelerde bu oranın hayli yüksek olduğu görülüyor. Norveç, Fransa ve Hollanda'da Kerry'yi destekleyenlerin oranı Bush'u destekleyenlerin on katını bulurken Almanya, İspanya, İtalya, Çin, Brezilya ve Arjantin gibi ülkelerde de Kerry'nin Bush'a büyük fark attığı görülüyor. Türkiye'de ise Kerry'yi destekleyenlerin oranı % 40'ı bulurken Bush'u destekleyenlerin oranı % 25'de kalıyor. Bush'a daha fazla destek veren ülkeler ise Tayland, Polonya, Nijerya ve Filipinler'den ibaret. MİLLİYET