BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Bush, Ankara’yı nasıl uyuttu?

Amerikan Başkanı Bush, savaşın başlamasından çok kısa bir süre önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdiği mektupta, bakın Ankara'yı nasıl uyutmuş.

Abone ol

Hürriyet'in Ankara Temsilcisi Sedat Ergin, Irak Savaşı'nın başlamasına ramak kala Başbakan Erdoğan'a gönderdiği bir mektubu köşesine taşıdı. Ergin'in yayınladığı bu mektup, nasıl uyutulduğumuzun en güzel örneği...

Bush, Ankara’yı nasıl uyuttu?

ABD Başkanı George Bush’un Irak’a savaş açma kararının en önemli gerekçelerinden biri ‘Irak’ın bir terör üssü olmaktan çıkartılması’ hedefiydi.

ABD yönetimi, her yıl açıkladığı terör örgütleri listesinde PKK’yı da sayıyor ve ayrıca bu örgütün Kuzey Irak’ta üslendiğini kabul ediyor.

Başkan Bush, 13 Mart 2003 tarihinde, yani savaşın başlamasından çok kısa bir süre önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdiği ve savaşta Türk hava sahasının kullanımı için talepte bulunduğu mektubunda, karşılık olarak şu taahhütte bulunmuştu:

‘Türkiye’nin Kuzey Irak’la ilgili hassasiyetlerini paylaşıyoruz. Kuzey Irak’ın, teröristlerin yeniden Türkiye’ye saldırı düzenleyebilecekleri bir barınak olmasını önlemek için Türkiye ile birlikte çalışacağız.’

Bush, bu güvenceyi verirken, o dönemde Ankara’daki Büyükelçisi Robert Pearson da bize yaptığı bir açıklamada (20 Temmuz 2003) şöyle demişti:

‘Ya teslim olacaklar ya da teslim olmamanın alternatifiyle karşı karşıya gelecekler. Bu alternatif, askeri güç kullanımıdır.’

HEPSİ OYALAMA TAKTİĞİ ÇIKTI

Amerikan tarafının benzer taahhütlerine ilişkin sayısız örnek verebiliriz. Şimdi uygulamaya bakalım:

Savaşın başlamasından bu yana neredeyse bir buçuk yıla yakın bir süre geçmiştir ve sahadaki duruma bakıldığında PKK’nın Kuzey Irak ‘barınağı’ndaki faaliyetinde değişen hiçbir şey olmamıştır.

Aksine, son dönemde sınırdan sızmaların artmasıyla birlikte PKK’nın Türkiye’deki terörist faaliyetinde gözle görülür bir artış söz konusudur.

Bush yönetiminin geçen süre içinde bu taahhüdünü yerine getirmek üzere ne yaptığı sorusunun yanıtı ise ‘uyutma’nın Washington açısından yeni bir diplomasi yöntemine dönüştüğünü göstermektedir.

Washington, geçen eylül ayından bu yana Ankara ile PKK konusunda bir dizi müzakere yürüterek, terör örgütüne karşı harekete geçmeye başladığı izlenimini yaratmış, ancak sonuçta bütün bu müzakerelerin oyalama taktiklerinden ibaret gayri samimi bir egzersiz olduğu anlaşılmıştır.

ANLAŞMA İÇİN İMZA OLURU ÇIKMADI

PKK tehdidinin ortadan kaldırılmasını görüşmek üzere Pentagon, CIA ve Dışişleri temsilcilerinden oluşan ilk Amerikan heyeti 12 Eylül 2003 tarihinde başkente gelmiş, görüşmeler tarihi Ankara Palas’ta basının huzurunda gösterişli bir hava içinde açılmıştır.

Ekim ayında ilk haftasında bu kez daha geniş bir heyet gelmiş ve Türk kamuoyu ve resmi makamlarında ‘ABD harekete geçiyor, bu iş tamam’ beklentisi yaratılmıştır.

ABD, bu arada ‘adım adım gidelim’ yaklaşımını getirerek, önceliğin PKK kadrolarının üslendiği Musul’un 70 km kadar güneyinde BM gözetimindeki Mahmur kampının boşaltılmasına verilmesini önermiştir.

Aylar süren müzakerelerden sonra Kürt bölgesi sınırlarının dışında kalan bu kamptaki PKK unsurlarının etkisiz hale getirilmesini öngören bir metin imzaya hazır hale getirilmiştir.

‘Kampın boşaltılması hususunda mutabakata varıldığına’ ilişkin basın açıklaması, 22 Ocak tarihinde Ankara’da ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Arthur Dewey tarafından yapılmıştır.

Gelgelelim, Dewey, anlaşmaya varıldığını söylemesine karşılık, masaya oturup saatlerce müzakere ettiği ‘Mutabakat Muhtırası’na imza atmadan Ankara’dan ayrılmış, gerekçe olarak Washington’dan beklenen ‘imza oluru’nun gelmemesini göstermiştir.

POWELL’IN MEKTUBU POSTADAN ÇIKMADI

Amerikan tarafı, daha sonra bazı hukuki ve bürokratik pürüzler nedeniyle bu olurun çıkamayacağını itiraf ederek, yeni bir öneri getirmiştir.

Bu öneriye göre, mutabakat muhtırasından vazgeçilecek, bunun yerine Amerikan yönetimi, metindeki taahhüdü ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell tarafından Abdullah Gül’e bir mektupla iletecekti.

Türk tarafı, her zamanki ‘iyi niyeti’ ile bu formülü de kabul etmiş, bu kez Powell’ın Gül’e göndereceği mektubun içeriği müzakere edilmiştir.

Sonuçta Powell’ın Gül’e, ABD yönetimini ‘Irak’taki PKK tehdidini bertaraf etme ve bu çerçevede Mahmur kampını boşaltma’ taahhüdüne kuvvetli ifadelerle bağladığı bir mektup göndermesi konusunda anlaşmaya varılmıştır.

Dün yaptığımız son kontrole göre, bu konuda varılan ilke anlaşmasından bu yana yaklaşık 4 ay kadar geçmiş olmasına rağmen söz konusu mektup henüz postadan çıkmış değildir.

ABD HANGİ TALEPLERİ GERİ ÇEVİRDİ?

Bütün bu gelişmeler yaşanırken, Türk tarafı Washington’a ısrarla bir dizi beklenti iletmiştir.

Bu beklentiler arasında, A) PKK’nın Kuzey Irak’taki lojistik yollarının kesilmesi, B) PKK’nın haberleşme sistemlerinin körleştirilmesi, C) teslim olmaları için baskı altına alınmaları, D) hiç olmazsa lider kadrolarının yakalanarak örgütün zaafa uğratılması gibi talepler sayılabilir.

ABD, bu taleplerin hiçbirini yerine getirmemiştir. ABD, uzun bir süre Pişmanlık Yasası’nın sonuç getirmesini bekleyerek zaman kazanmaya çalışmış, yasanın uygulama süresi şubat ayında bitince yine hareketsiz kalmıştır.

ABD’nin tek yaptığı, dolaylı kanallardan gönderdiği mesajlarla PKK’ya silahlarını bırakıp Türkiye’ye dönmeleri yolunda mesajlar vermek olmuştur.

Ancak ABD’nin mesaj göndermenin bir adım ilerisine giderek sahada harekete geçmediğini, daha doğrusu üzerine gelmekten çekindiğini gören PKK, herhangi bir baskı hissetmeyince bu çağrıları karşılıksız bırakmıştır.

Sorunun gerisinde, A) ABD’nin PKK ile çatışmaktan kaçınması ve B) Irak’taki genel asayiş sorunları nedeniyle PKK’ya öncelik vermemesi yatıyor.

BUSH, TOPU YENİ IRAK HÜKÜMETİNE ATIYOR

ABD’nin tutumundaki şu çelişki de Ankara açısından rahatsızlık verici:

Türk tarafının güvenlik endişelerini karşılamaya dönük sembolik adımlardan bile uzak duran ABD, Ankara’dan teröre karşı Afganistan’a yeni birlik göndermesini istemekten geri kalmıyor.

Ya da yeni küresel savunma doktrini çerçevesinde terörle mücadele için Türkiye’deki askeri imkánlardan daha esnek bir şekilde yararlanmak istiyor.

Üstelik, ABD, Irak’ın kuzeyindeki askeri gücünün başta akaryakıt olmak üzere pek çok ihtiyacını Türkiye’den karşılamaya devam ediyor.

Bu arada, Başkan Bush önceki gün NTV’ye mülakatında, ‘PKK ile mücadele için birlikte çalışacağız. Bir grubu terörist ilan ettiğimizde bu konuda samimi davranırız. Bu konuda hem Türk hükümeti ile hem de Irak hükümeti ile birlikte çalışacağız’ diyerek dilinin altındaki baklayı çıkarmış bulunuyor.

ABD önümüzdeki çarşamba günü Irak’ta yetkiyi BM desteğindeki geçici hükümete devredecek. Bush, galiba ‘artık top bizim sahamızdan çıkıyor, Irak’taki geçici hükümetin sorumluluğuna giriyor’ demeye getiriyor.

Türkiye’nin günlük olarak yaşamakta olduğu terör tehdidi konusunda basın açıklamaları hariç vurdumduymaz bir tavır takınmış olan Başkan Bush’un bugün Ankara’da Türk muhataplarıyla hangi samimiyet ölçüleriyle konuşacağı doğrusu ciddi bir merak konusudur.

Yazı: Sedat Ergin
Kaynak:

bus