Bunu ancak CHP başarabilirdi!..
Fırıncılar odası geceli gündüzlü çalışsa, Erdoğan için bu kadar ekmeği 2 ayda çıkaramazdı ama CHP çıkardı!
Habertürk canlı yayınında Didem Aslan Yılmaz "Sizce CHP
kimi Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterecek" diye
sorduğunda, "Akla en yatkın isim Muharrem İnce"
demiştim.
Ama, "Abdullah Gül olmayınca, el mahkum Muharrem İnce'yi
seçmek zorundalar" diye de eklemiştim.
Öyle de oldu...
Günlerdir, "Erdoğan'ı çıldırtacağız" diyerek
rüzgar yapan CHP'nin aday açıklama töreninde gerçek ve kusursuz bir
fırtına estireceğini bekliyordum doğrusu.
Ancak Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Gel bakalım Muharrem
İnce" demesi, tam bir rezaletti. Müsamere çocuğu gibi
sahneye koşan Muharrem İnce de bu hitabı fazlasıyla hakettiğini
gösterdi.
"Ben artık tarafsız biri olacağım için şu CHP rozetini size
emanet ediyorum" demeler, "Ben de Türk Bayrağı
rozetini sana takıyorum" diye karşılık vermeler falan.
Kabare görünümlü bir aday tanıtım toplantısı oldu
anlayacağınız.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun kullandığı üslüp, Muharrem İnce'den
zerre kadar hazzetmediğinin göstergesiydi adeta...
Bir parti lideri, kendi adayını ancak bu kadar küçük
düşürebilirdi.
"Dünün öğretmeni, bugünün yeni siyasetçisi"
diyerek Muharrem İnce'yi adeta gömdü. İnce'nin gerek bu
aşağılayıcı üslup karşısında ezik kalması ve sahneye çıktığı andan
itibaren sergilediği performans ayrı bir komediydi.
Kendisini CHP üyesi olarak görmüyor olacak ki "Sayın
Genel Başkanım. Hep söylediniz. Bir parti liderinden, bir parti
üyesinden Cumhurbaşkanı
olmaz dediniz" diyerek daha
konuşmasının başında gümledi!
Sonra, "Benim liderim, kendisine iki kez rakip olmama
rağmen 'Bu çocuktan Cumhurbaşkanı adayı
olur' dedi ve aday gösterdi" diyerek
ikinci kez gümledi.
Kendisine, "Dünün öğretmeni, bugünün yeni
siyasetçisi" diyerek çaylak muamelesi yapan Kemal
Kılıçdaroğlu'ydu. Ama o, sanki bu sözleri Erdoğan söylemiş gibi,
"Ben çaylak değilim, senden daha kıdemliyim"
diyerek saçmalamaya başladı.
"Siz bana iftira atarsanız, ben daniskasını
yaparım" diyerek saçmalamaya başladı.
Şimdi dönüp ortaya çıkan tabloya şöyle bir göz atalım.
Bir parti genel başkanı, ülkeyi yönetecek olan Cumhurbaşkanı
adayını, "Gel bakalım buraya" diye talimatla
yanına çağırıyor. Sonra da gözümüzün içine baka baka,
"Bakın bu adam tarafsız olacak" diyor.
Yersen!
Aylardır, "Cumhurbaşkanı bunların muhalif olduğu yerde
elini kolunu sallayarak kazanır" diyordum, bu iddiamı bir
kez daha tekrarlıyorum.
CHP'ye de "Millet İttifakı"na da geçmişler
ola...
24 Haziran, Meral Akşener'in de Kemal Kılıçdaroğlu'nun da Muharrem
İnce'nin de siyaset sahnesinden yok olup gittiği tarih olarak
kayıtlara geçecek.
CHP, Ege ve Akdeniz Bölgesi'ndeki oylarının hatırı sayılır bir
bölümünü İyi Parti'ye kaptıracak. İttifakta yer alan dört partinin
oyu 30 sınırında kalacak.
Kemal Kılıçdaroğlu seçmenini öyle bir cenderenin içine soktu ki
anlatamam. Milletvekili seçiminde Meral Akşener'e oy verseler,
olan CHP'ye olacak. "İki partiye birden oy
verelim" deseler, bu kez HDP baraj altına gidecek!
Kısacası tüm kapılar Erdoğan'a çıkacak.
Muhalefet, seçim öncesi yaptığı bu yanlış hamlelerle Erdoğan'ın
elini bir kez daha rahatlatmış oldu. Fırıncılar odası geceli
gündüzlü çalışsa, Erdoğan için bu kadar ekmeği 2 ayda çıkaramazdı
ama CHP çıkardı!
Zaten aksini beklemiyorduk!
Yani Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir siyaset fukarasına dahi
"Yenilmiş de yenilmiş, yetmemiş bir daha yenilmiş"
bir adamı, Erdoğan gibi bir siyaset dehasını yenmek için sahaya
sürmek...
"Sen CHP'yi yönetecek çapta değilsin ama Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'ni basbayağı
yönetebilirsin" demek...
Bunu ancak CHP başarabilirdi.
"Bunlar iktidar olmayı başaramıyor" diye
eleştiriyorduk. Görünen o ki artık ana muhalefet
olarak kalmayı da başaramayacaklar!