BIST 9.627
DOLAR 35,20
EURO 36,64
ALTIN 2.956,47
HABER /  GÜNCEL

Bumin türbanda kestirip attı

Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bümin türban uyarısını yineledi. Bumin, bu konuda yasal düzenleme yapılamayacağını ileri sürerek AİHM kararına vurgu yaptı.

Abone ol

Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin, Anayasa'daki laik düzenlemeler kaldığı sürece, türbanlı kızların yükseköğretim kurumlarına öğrenci sıfatıyla, öğrenimlerinden sonra da resmi dairelere kamu görevlisi olarak girmelerini sağlayacak tüm yasal düzenlemelerin Anayasa'ya aykırı olacağını belirterek, ''Hatta bu konuda Anayasa'ya kural konulsa bile bu kez Anayasa'nın bu yeni kuralı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uygun olmayacaktır'' dedi. Anayasa Mahkemesi'nin 43. kuruluş yıldönümü dolayısıyla düzenlenen törene, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, TBMM Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Yargıtay Başkanı Osman Aslan, Danıştay Başkanı Ender Çetinkaya, Sayıştay Başkanı Mehmet Damar, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok, Türk-İş Başkanı Salih Kılıç, YSK Başkanı Cengiz Erdoğan ve diğer davetliler katıldı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Bumin, Sezer, Arınç ve Erdoğan'ı mahkemenin girişinde karşıladı. Bumin, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından yaptığı konuşmada, yargının sorunları, Anayasa Mahkemesi'nin yeniden oluşumu, Anayasa Mahkemesi'ne kişisel başvuru hakkı tanınması ve uluslararası anlaşmaların iç hukuktaki yerine ilişkin görüşlerini açıkladı. ''Laiklik ilkesinin Türkiye için önemi'' başlığı altında yaptığı konuşmada Bumin, 25 Nisan 2001 günü Anayasa Mahkemesi'nin 39. kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmasına atıfta bulundu. Bu konuşmada, laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti için taşıdığı öneme başta Anayasa olmak üzere uluslararası normlardan da söz ederek değindiğini anımsatan Bumin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Anayasa Mahkemesi, Danıştay 8. Dairesi ve İdari Dava Daireleri Genel Kurulu kararlarında, türbanın inanç gereği takılan giysi olmadığı, bir nevi simge olarak kullanıldığı, resmi daire ve üniversitelerde başörtüsü serbestisi tanımanın bir tür yönlendirme ve bir anlamda zorlama olduğu biçiminde gerekçelere yer verildiğini belirttiğini kaydetti. ''KONU GÜNCELLİĞİNİ YİTİRMEDİ'' Bumin, bu konuşmanın yapıldığı günden bugüne kadar geçen 4 yılda konunun güncelliğini yitirmediğini, aksine giderek artan biçimde gündemde tutulmak istendiğini kaydetti. Ancak bu 4 yıllık süre içinde Anayasa Mahkemesi ile AİHM'nin verdiği kararların konuya daha da netlik kazandırdığını söyleyen Bumin, Anayasa'daki laiklik ilkesi ve bu konudaki düzenlemeleri anımsattı. Din ve vicdan özgürlüğü konusunda evresel anlayışı yansıtan uluslararası normları da anımsatan Bumin, şöyle devam etti: ''Türkiye'de din ve din duyguları ile dince kutsal sayılan şeylerin istismar edilerek oya çevrilmesi batı ülkelerine göre çok daha kolay ve olağan olduğundan geçmişte bu yola başvuran partiler laiklik karşıtı bu eylemleri nedeniyle Anayasa Mahkemesi'nce kapatılmış, bu karara karşı AİHM'e yaptıkları başvurular da reddedilmiştir. Ülkemizde zaman zaman kimi parti yetkileri bayanların inançları gereği türban takabilecekleri, bu tür bir giysi ile yükseköğretim kurumlarına devama engel olunmasının Anayasa ile tanınan temel haklardan olan 'eğitim öğretim hakkı' ile 'inanç özgürlüğü'ne müdahale olduğu yolunda savlar ileri sürmüşlerdir.'' Bumin, oysa bu konuda Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve AİHM'ce verilmiş pek çok kararlar bulunduğunu kaydetti. Yargının bu kararlardaki değerlendirmesinin, ''dinsel nedenlerle türbanla boyun ve saçların örtülmesine resmi dairler ve üniversitelerde de serbestlik tanınmasının bir tür yönlendirme ve bir anlamda zorlama olduğuna işaret ettiğini belirten Bumin, kişileri şu ya da bu şekilde giydirip başlarını örtmeye zorlamanın dinsel inanç ve görüşler nedeniyle gençler arasında çatışmalara neden olacak ortamın yaratılmasını sağlayacağını hatta aynı dinden olanlar arasında bile ayrılıklar yaratacağından bu davranış biçiminin laiklik ilkesine aykırı düşeceğine bu kararlarda yer verildiğini bildirdi. ''SİYASİ AVANTAJ SAĞLAMAYA DÖNÜK DAVRANIŞLAR'' Bumin, şöyle devam etti: ''Anayasa Mahkemesi ve AİMH'in başörtüsüne ilişkin istikrar bulmuş kararları varken, kimi yazılı ve görsel yayın organlarınca bu konunun gündemde tutulmaya çalışılması, kimi siyasal parti yetkililerince de yasal düzenlemeler yapılarak türbanla öğrenim yapma olacağının tanınacağı yolunda beyanlarda bulunulması bu konudaki yargı içtihatlarını bilmemekten kaynaklanmıyorsa, din duygularını kullanarak siyasi avantaj sağlamaya dönek bir davranış biçimidir. Anayasa'daki laik düzenlemeler kaldığı sürece türbanlı kızların yükseköğretim kurumlarına öğrenci sıfatıyla, öğrenimlerinden sonra da resmi dairelere kamu görevlisi olarak girmelerini sağlayacak tüm yasal düzenlemeler Anayasa'ya aykırı olacaktır. Hatta bu konuda Anayasa'ya kural konulsa bile bu kez Anayasa'nın bu yeni kuralı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uygun olmayacaktır.'' EK MADDENİN REDDİNE İLİŞKİN KARAR Bumin, Anayasa Mahkemesi'nin Yükseköğretim Kanunu'na eklenen ek madde 17 de yer alan ''yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydıyla Yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir'' kuralının iptali istemiyle açılan davada verilen ret kararından söz edilerek Yükseköğretim Kurumlarında türban takılmasını sağlayacak yasal düzenleme yapılabileceğini söylemenin ya alınan kararın gerekçelerini bilmemek veya gerekçe göz ardı edilerek sadece sonuç bölümüne bakıp değerlendirme yapmak olduğunu ifade etti. Mahkeme kararlarının gerekçeleriyle bir bütün teşkil ettiğine, idareyi ve yasamayı bağladığına işaret eden Bumin, ''Başka bir söylemle, kararların sonuç bölümüne anlam kazandıran kararların gerekçeleridir'' dedi. Söz konusu kararın gerekçesine bakıldığında, hiçbir duraksamaya yer kalmayacak biçimde yükseköğretim kurumlarında türban takılmasına ''olur'' veren açıklama bulunmadığının anlaşılacağını belirten Bumin, şunları kaydetti: ''Aksine, bu konudaki açıklamalar yapıldıktan sonra ilgili bölümün sonunda 'sonuç olarak ister dini inanç gereği olsun, isterse başka nedenlerle olsun yükseköğretim kurumlarındaki kılık-kıyafetin çağdaş duruma ters düşmemesi gerekir' denilmektedir. Açıklanan nedenlerle bu kararın sonuç bölümünde 'başvurunun reddine' denildiğinden hareketle yasal düzenleme yapılarak türbanlı kız öğrencilerin yükseköğretim kurumlarına devamının sağlanabileceği söylenemez.'' Bumin, bu konuda yapılacak yasal düzenlemenin, Anayasa Mahkemesi'nin Yükseköğretim Kanunu'na eklenen ek madde 16'nın iptaline ilişkin kararına, RP ve FP'nin kapatılmasına ilişkin kararları, RP'nin kapatılmasına ilişkin Anayasa Mahkemesi kararına yapılan itiraz sonucu AİHM 3. Dairesi ve bu karara yapılan itirazın reddine ilişkin büyük daire kararlarına aykırı olacağını kaydetti.