Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Newsweek dergisine verdiği röportajda 'Nasıl hatırlanmak istediği' sorusuna çarpıcı bir cevap verdi.
Abone olSon dönemdeki çıkışları ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile girdiği polemikle Ankara kulislerinin gündemini sarsan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, dünyaca ünlü Newsweek dergisine verdiği röportajda 'nasıl hatırlanmak istediğini' anlattı.
ARINÇ BÖYLE HATIRLANMAK İSTİYOR
'40 yıldan uzun bir süredir siyasetin içinde, 20 yıldır da TBMM'de yer aldığına işaret ederek, grup başkanı, grup başkanvekili, komisyon üyesi ve milletvekili olduğunu' dolayısıyla 'hizmet vermediği makam olmadığı' ifade eden Arınç, "Beş yıl meclis başkanlığı yaptım ve 6 yıldır hükümet üyesiyim. Her zaman prensiplerime bağlı kaldım ve dürüst siyaset yapmaya çalıştım. Her konuşmamın arkasındayım. Her zaman neye inandıysam veya güvendiysem onu söyledim ve yaptım. Ayrılırken insanların şöyle söylediğini duymaktan mutlu olurum. 'Dürüst, iyi bir insandı. Haksız kazanç sağlamadı veya haksız yere başkalarını kayırmadı'. Bu şekilde hatırlanmak isterim. Haksız kazancı veya siyasetten gelir sağlamayı asla hedeflemedim. Maaşımdan başka gelirim yok. En önemli mirasım büyük ihtimalle 'ilkeli, cesur, kararlı ve dürüst siyasetçi' namım olacaktır." diyerek nasıl hatırlanmak istediğini açıkladı.
Bülent Arınç, Türkiye'nin G-20 dönem başkanlığı bağlamında Newsweek dergisine verdiği röportajda, hükümetin siyasi kimliği, seçim, AB üyeliği, Çözüm Süreci ve siyasi mirası konularra değindi.
ARINÇ'TAN BAŞKANLIK SİSTEMİ YORUMU
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, başkanlık sistemine ilişkin "Cumhurbaşkanımız o sistemi istiyor ve bunu her vesileyle dile getiriyor. Bu yüzden başka yorum yapmaya lüzum yok. Türk kamuoyu bizim için oy verirse ve partimiz daha fazla sandalye elde ederse sözümüzü yerine getireceğiz: Yeni, çağdaş, sivil ve demokratik bir anayasa" görüşünü paylaştı.
İşte Arınç'ın Newsweek'e yaptığı o açıklamalardan çarpıcı satırlar:
ARINÇ AK PARTİ'NİN ÇİZGİSİNİ BÖYLE TANIMLADI
Kendimizi ne solcu ne de sağcı olarak gördük. Bizce muhafazakarlık, toplumun değerlerini korumak ve bunlara saygı göstermek, demokratlık da herkesin arzuladığı şekilde demokratik kriterleri yerine getirmek ve demokrasinin devamını sağlamak anlamına geliyor.
Bu değerleri koruduğumuzu gören Türk kamuoyu bizi seçti. Demokrasi ortak zeminimizdir. Hem Türkiye hem de Batı'da bazıları bizi yanlış tanımlıyor. Biz dini yahut İslamcı bir parti değiliz. İnsanlar, partinin başındaki bazı dindar kişileri emsal göstererek bu tip iddialarda bulunuyor. Dindar kişilerin her partide siyasetle ilgilenebileceğine inanıyoruz.
YENİ ANAYASA
Anayasayı Meclis'te uzlaşmaya dayalı şekilde hazırlamak istiyoruz. Aslında Türkiye'de ilk kez bir cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçildi. Cumhurbaşkanı ilk turda halk tarafından seçildi ama Meclis tarafından seçilen önceki cumhurbaşkanlarıyla aynı hak ve yetkilere sahip. Bu çelişkiden biz sorumlu değiliz. Yeni anayasada bu konuyla ilgili düzenlemeler yapacağız.
ÇÖZÜM SÜRECİ VE DEMİRTAŞ'IN 'AK PARTİ'YE GÜVENMİYORUZ' ÇIKIŞINI YORUMLADI
Demirtaş'ın açıklamaları son derece yanlış ve ben bunları eleştirmiştim. Uzlaşma sürecinde iş birliği yapacaksak birbirimize güvenmeliyiz. Hükümete güvenmediğini söylersen o zaman bu, bizi kandırıyorsun demektir. Ama ben HDP'ye inanmak zorundayım. Bu süreçte iş birliği yapacaksak başka bir seçeneğimiz yok. İkinci olarak oyların yüzde 50'sini almış bir partiyiz. Bu, iki kişiden biri bize güveniyor demektir ve bize büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Türkiye için bu kronik sorunu yalnızca AK Parti çözebilir. 12 yıldır başarılarımız Türkiye için bir mucize gibi olduğundan hem Türk hem Kürt halkı buna inanıyor. Ayrıca terörün kökü kazınırsa Türkiye daha güçlü olacaktır, milli dayanışma ve kardeşlik kuvvetlenecektir.
"AK PARTİ VE HDP DIŞINDA BAŞARILI PARTİ YOK"
AK Parti ve HDP dışında başka başarılı parti yok. CHP ve MHP oralarda oy alamıyor. Kürt halkı bize, HDP'ye güvendiğinden daha fazla güveniyor. Dahası Kürt nüfusun az olduğu bölgelerde de her zaman lider parti olduk. Bu yüzden halkımız, icraatlarımızın doğru olduğuna ve Türkiye'nin bu kronik sorununun bizim liderliğimizde çözüleceğine inanıyor.
(...) Hükümetimiz iktidara gelmeden önce Türkiye'de onların varlığı reddediliyordu. Kürtçe dil olarak kabul edilmiyordu. Kürtçe konuşmak veya kitap yazmak, Kürtçe şarkı söylemek veya albüm yapmak yasaktı. Hatta annelerin hapishanede çocuklarıyla Kürtçe konuşması bile yasaktı. Başka örnekler de verebiliriz... Hükümetimiz Kürt halkını ve dilini tanıdı. Bizim dönemimizde kendi dillerinde konuşmaları ve yazmalarına izin verildi. Kürt diline saygı duyuyoruz, televizyon kanalları, kurslar açtık ve Kürtçe eğitime imkan verdik. Anayasa'da belirtilen bütün hakların korunmasını sağladık. Bütün bunları insan hakları kapsamında görüyoruz.