Hükümet sözcüsü Bülent Arınç toplantının ardından açıklamalarda bulunuyor
Abone olBaşbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, öğrenci harçlarının kaldırıldığını açıkladı. Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Gaziantep'teki patlama ile ilgili, ''PKK, şu ana kadar üstlenmemiş olsa bile, elde edilen bilgiler ve bulgular bu eylemin özellikle resmileri, fotoğrafları da neşredilen bir kısmı tutuklanmış bir kısmı halen aranıyor olan faillerini de dikkate aldığımızda, tamamen örgütün işi olduğu herhalde ayan beyan ortaya çıkmış durumdadır'' dedi.Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulundu, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Bülent Arınç, ''Gaziantep'teki patlamanın, PKK'nın 'Ses getirecek eylemlerinden' biri olarak mı nitelendirmek gerekir'' şeklindeki soruyu yanıtlarken, şehir olarak olayın nerede olabileceğini bilemediklerini ancak daha çok ses getirecek, acıyı daha da büyütecek eylemler konusunda duyumlar ve bilgiye yönelik değerlendirmeler yapıldığını söyledi.
Gaziantep'te meydana gelen olayın, PKK'nın bu niyetlerinin gerçekleşmiş eylemi olarak düşünülebileceğinin altını çizen Arınç, güvenlik güçleri ve istihbarat ekiplerinin bu konuları yakından takip ettiğini ve bunların önlenmesi konusunda adımlar attığını da belirtti.
Arınç, istihbarat şaşırtmacalarına rağmen başka kanalları da kullanarak bu olayların önlenmeye çalışıldığına işaret etti.
Bülent Arınç, ''Gaziantep'teki olay çok acı bir olaydır. PKK, şu ana kadar üstlenmemiş olsa bile, elde edilen bilgiler ve bulgular bu eylemin özellikle resmileri fotoğrafları da neşredilen bir kısmı tutuklanmış bir kısmı halen aranıyor olan faillerini de dikkate aldığımızda, tamamen örgütün işi olduğu herhalde ayan beyan ortaya çıkmış durumdadır'' ifadesini kullandı.
Soruşturmanın devam ettiğini anımsatan Arınç, faillerin yakalanarak yargıya teslim edileceğini düşündüklerini söyledi.
CEMİL ÇİÇEK'İN 11 MADDELİK METNİ
Bülent Arınç, TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in bugün medyada yer alan ''11 maddelik uzlaşma metnine'' ilişkin bir soru üzerine, metni Türkiye'de yaşayan herkesin ''Evet ne kadar doğru'' diyebileceği bir metin olduğunu ancak muhatabının kim olduğunun da Çiçek'e sorulması gerektiğini kaydetti.
Arınç, şöyle kaydetti:
''Biz de şöyle düşündük; 'Bu bildirinin muhatabı kimlerdir? Kimler böyle bir mutabakata katılacaktır? Sayın Başkanın bu çağrısı kime karşı yapılmıştır? Ben doğrusu burada muhatap bulamadım. Şahsen okuduğumda veya bu konu üzerinde çalıştığımda, Sayın Başkan belki maksadını açıklayacaktır; bugün, yarın, önümüzdeki günlerde. Yani bunu TBMM içindeki partilerin imzalaması gereken bir bildiri olarak mı düşündü yoksa sadece kamuoyuna ilan edilen bir düşünce açıklaması olarak mı gördü bilemiyorum.
O bildirinin muhatabı hükümet değildir, TBMM içi midir onu Sayın Başkan'ın açıklaması lazım. Grup Başkanvekilleri midir, sivil toplum kuruluşları mıdır yoksa 'Halkımızın hissiyatı bu yöndedir, ben de halkın temsilcileri olan TBMM'nin başkanıyım, halkın arzu ettiği bu 11 maddelik muhtırayı açıklamak istiyorum ve buna sahip çıkanlar da sahip çıktıklarını ifade etsinler' mi demek istemiştir. Sayın Başkanımızın gayesini amacını biz kendisini bulduğumuz zaman sorarız.''
SOSYAL GÜVENLİK REFORMU
Bülent Arınç, bir soru üzerine, sosyal güvenlik reformu kapsamında kıdem tazminatı tasarısı konusunun bugünkü Bakanlar Kurulu gündeminde olmadığını bildirdi.
Arınç, ''Tarafların bir araya gelerek mutabık kaldıkları bir konuyu biz belki tasarı haline getirebiliriz ama bu konu bir taslak olarak veya en azından olabilirliği konusunda tartışmaya açılan bir konuydu. Sonradan taraflar bu konuda uzlaşamadıklarını, bundan endişe duyduklarını ifade ettiler.
Aslında çalışanlar lehine kıdem tazminatını garanti haline getirebilecek, sadece bir yılın dolmasından sonra kıdem tazminatı değil çalışan sürelerle de uyumlu bir noktaya getirebilecek bir taslak üzerinde konuşulmuştu. Ancak bu şu an için gündemden kalkmıştır. Bunu tasarı haline getirmek, TBMM'ye sevk etmek söz konusu değildir. Bunu herkes rahatlıkla söyleyip konuşabilir.''
SURİYE'DE KAÇIRILAN GAZETECİ İLE İLGİLİ SON BİLGİLER...
HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN DİĞER SAYFAYI TIKLAYIN....
[PAGE]
Suriye'de kaçırılan gazeteci Cüneyt Ünal ile ilgili yeni bilgilerin sorulması üzerine Arınç, Ünal'ın hayatta olduğunu bildiklerini belirterek, ''Rejimin elinde olduğunu biliyoruz. Türkiye onun sadece bir gazeteci olarak görev yaptığını, teslim edilmesi gerektiğini, başına geleceklerden Suriye'deki rejimin sorumlu olacağını hem diplomatik yollardan hem de uluslararası kanallardan ifade ediyor'' diye konuştu.
Daha önce de iki gazetecinin iki ayı aşkın süre sonra iade edildiklerini hatırlatan Arınç, ''Umuyorum ki, bu arkadaşımız ve onun gibi bir kaç arkadaşımız da Türkiye'ye sağ salim geleceklerdir'' diye konuştu.
Ünal'ın Suriye televizyonlarında yayınlanan görüntülerine ilişkin soruya karşılık da Bülent Arınç, ''O görüntüler bir kurgudur. Zorla konuşturulmuştur. Elindeki metne bağlı kalması istenmiştir. Yüzündeki, gözündeki morluklar da şiddete maruz kaldığını göstermektedir'' dedi.
Bülent Arınç, bir gazetecinin, katkı paylarının ikinci öğretimde okuyan öğrencilerden alınmaya devam edip etmeyeceğini sormasına üzerine, katkı paylarının birinci öğretim ve açık öğretimden kalktığını, ikinci öğretimden alınan öğrenim ücretinin devam edeceğini bildirdi. Birinci öğretim ve açıköğretim için kanunda geçen tabirin ''katkı payı ve harç'', ikinci öğretimde alınan ücretin ise kanunda ''öğrenim ücreti'' olarak geçtiğini belirten Arınç, birinci öğretim ve açıköğretimdeki toplam 3.5 milyon öğrenciden katkı payını kaldırdıklarını ifade etti.
Arınç, ''Öğrenim ücreti katkı payı olmadığı için ayrıca bir kanun çıkarılması gerekmektedir. Şu anda kararnamemizin içinde katkı payları ve harçlar bulunmaktadır'' şeklinde konuştu.
ÖNEMLİ BİR EŞİK
Arınç, ''100 bin sığınmacı eşik olarak gösterilmişti. Sınır ötesinde alınacak bir önlemin daha yakın olduğunu söyleyebilir miyiz?'' sorusuna da şu yanıtı verdi:
''Bildiğiniz gibi ABD'de Sayın Clinton Türkiye'ye geldiğinde ikili görüşmeler yapılacağı ve bu görüşmeler sırasında da alınabilecek önlemler konusunda neler yapılması gerektiğinin kararlaştırılacağı söylenmişti. Bunların birinci toplantısı yapıldı. Gelişmelere göre mutlaka önlemler, tedbirler alınmaya devam edecektir ama Sayın Dışişleri Bakanımız'ın '100 bin sığınmacı limittir, bundan sonra geleni almayacağız' şeklinde bir beyanı olmadı. Bu şüphesiz önemli bir eşiktir. 100 bin sığınmacının Türkiye'ye gelmiş olması elbette bizim açımızdan da Suriye'de yaşananlar bakımından da önemlidir. Ama bu iş, insani amaçla yapıldığına göre sınır koymak da mümkün değildir. Bugünlerde kapılardaki sıkıntıların sadece güvenlik kontrolü ve diğer konularda yapılan çalışmalar sebebiyle olduğunu söylemeliyim. Yoksa biz, kimseyi diğerinden ayırt etmek durumunda değiliz. 'Ben mağdurum, ölüm korkusu yaşıyorum, hayatımı zor kurtardım' diyen herkese Türkiye kucak açmaktadır.''
Bülent Arınç, ''Teröre destek veren milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına siz nasıl bakıyorsunuz?'' sorusu üzerine, şunları söyledi:
''Dokunulmazlıklar kaldırılacaksa son olayları bahane etmeye veya son kucaklaşmaları vesile yapmaya gerek yok. Bu Sayın milletvekillerimiz hakkında 500'e yakın dokunulmazlık dosyası var. Geçenlerde Anayasa Komisyonu Başkanı da bir benzetme yaparak, 'Bunlar suç makinası gibi' demişti. Her biri hakkında 50-60 dosya var. Onlar, bunu bilerek ve isteyerek yapıyorlar. Yaptıklarının da suç olmadığını her zaman ifade ediyorlar. Dolayısıyla Anayasa Komisyonu karma komisyon olarak çalışır, Meclis de dokunulmazlıklar konusunda bir karar verirse Sayın Bahçeli'nin böyle bir teklif yapmasına gerek kalmaz. Bu, Meclis'in görevleri içinde bir konudur.''
MHP LİDERİ BAHÇELİ'NİN TEKLİFİNİ CİDDİ BULDU
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin teklifinin önemli olduğunu vurgulayan Arınç, bunu ciddi bulduklarını ifade etti.
Arınç, ''Şahsen ona Sayın Genel Başkanımız bir cevap da verecektir veya bu cevabı biz açıklayacağız. Ama bugünün konusu değil çünkü sanıyorum dün veya bugün gelmiş mektup. Bunun üzerinde bazı arkadaşlara görev verdi çalışmak üzere. Daha sonra belki MKYK toplantısında bu konu gündeme gelebilir. Aslında benim düşüncem şudur; madem ki yeni Anayasa çalışmaları var, yeni Anayasa'nın yıl sonuna kadar tamamlanabileceği bir ümit olarak söyleniyor. Yeni bir Anayasa değişikliği yapmak yerine, bunu yeni Anayasa'nın içinde düzenlemek herhalde daha bütüncül bir davranış olarak bana geliyor. Ama Sayın Genel Başkanımız ilgili kurullarımızla bu konuyu istişare ettiğinde böyle bir talebe ret veya kabul noktasında bir karar verirse, onu da sizlerle paylaşırız. Ama şu anda 4 veya 5 aylık bir çalışma dönemi kalmışsa iş dokunulmazlıklar maddesine geldiği zaman dört partinin bu konuda ne teklif edeceğini hepimizin görmesi lazım. Böyle parça veya bir bölüm olarak değil, yeni Anayasamız'ın içinde dokunulmazlığı yeniden tarif etmenin ben şahsen gerekli olduğunu düşünüyorum. Bunu Bülent Arınç olarak ifade ediyorum ama muhatap Sayın Genel Başkanımız olduğuna göre o, bu konudaki kararını sanıyorum önümüzdeki günlerde ifade edecektir.''
CHP'Lİ VEKİLLERE VERYANSIN ETTİ
HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN DİĞER SAYFAYA GEÇİNİZ...[PAGE]
Soruları yanıtlarken CHP'li bir kaç milletvekilinin, sığınmacıların kamplarına yönelik ziyaretlerine de değinen Arınç, milletvekillerinin general, albay ve ailelerinin kaldığı Apaydın kampına girmek istemelerini ''Bu tamamen siyasi ve provokatif amaçlı bir davranıştır'' şeklinde konuştu.
Arınç, şunları kaydetti:
''Sivillerin, kadınların, erkeklerin, çocukların kaldığı onlarca kamp varken onların hiç birisi ziyaret edilmek istenmiyor. Sadece Suriye'den rütbeli, rütbesiz asker, general onların aileleri ile kaldığı sadece o kampa girmek istiyorlar.
BM ve uluslararası mevzuatta da kadınların, çocukların, erkeklerin kaldığı kampların statüsü ile asker kişilerin kaldıkları kampların statüsü birbirinden farklıdır. Kadınlar, erkekler, çocuklar hayat memat endişesi ile sığınmacı olurlar, mülteci ya da sığınmacı kapsamında kamplarda kalırlar. Oysa rütbeli olsun, rütbesiz olsun askerler emre itaatsizlik ederek ülkelerinden ayrılırlar. Yani 'Sen bana halkımı öldürmem için emir veriyorsun, bana bunun için silah veriyorsun, ben emir komuta zinciri altında çalışmak istemiyorum...' O zaman onun cezası ölümdür orada. Ölümden kaçarak Türkiye'ye geliyor. Bunların içerisinde general de var, albay da var.
Dolayısıyla onlar yanlarında getirebildikleri aile fertlerinin dışında ailelerini, sülalelerini, aşiretlerini orada bırakmış insanlardır. Bu insanların bilinmesi, kendisiyle görüşülmesi, kimliklerinin tespit edilmesi halinde hem kendilerinin hem de oradaki yakınlarının zarar görmesi ihtimali vardır. Bugüne kadar asker kimlikli kişilerin kaldığı ne Türkiye'deki bir kampa ne de başka bir ülkedeki kampa siyasi kişiler girmemişlerdir, girememişlerdir, girmeleri de uygun değildir.''
Arınç, ''Bunu Sayın Kılıçdaroğlu'nun da bilmesi gerekir ama O, 'kamplarda acaba muhalifler için asker mi yetiştiriliyor? Müslüman kanı dökmek için insanlar mı yetiştiriliyor' diyerek dikkatleri maalesef çok olumsuz bir noktaya çekmek istiyor'' dedi.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''O milletvekillerine şunu sormak istiyorum; orada kadınların, çocukların, erkeklerin yani halkın kaldığı onlarca kamp varken niçin onlardan birisini ziyaret edip onların dinlenmesi, düşüncelerinin alınması noktasında bir çabanız olmuyor da kolaylıkla girmemeniz gereken oradaki insanların rızası olmadıkça da, görüşülmesine imkan olmayan bir kampa girmek için ısrar ediyorsunuz?
Bu tamamen siyasi ve provokatif amaçlı bir davranıştır. Sanıyorum Dışişleri Bakanımız da AFAD yetkilileri de bu konuda beyanda bulunmuşlardır.
Kamplarda bütün imkanlar karşılanmıştır, karşılanmaya da devam edilecektir. Suriye'deki bu ceberut rejim, kendi halkını katleden bir rejim son bulana kadar Türkiye'nin insanı amaçla kendisine gelenlere kucak açmaya devam edecektir.''