BIST 9.368
DOLAR 34,55
EURO 36,16
ALTIN 2.984,05
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Bülent Arınç'ı ağlatan baba!

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç partisinin Bursa İl Danışma Meclisi'nin toplantısında yaptığı konuşmada duygusal anlar yaşadı.

Abone ol

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Orhaneli'deki törenin ardından partisinin Bursa İl Danışma Meclisi toplantısında katıldı.

Arınç, Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen toplantıda ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunurken, yine duygulandı ve gözyaşlarını tutamadı."Örgüt şimdi de okulları bombalıyor" diyen Arınç, terör örgütünü lanetledi. 

ARINÇ'I AĞLATAN BABA

Oğullarından biri dağa çıkan bir bababın başından geçen acı olayı ise Arınç şöyle anlattı:"Hakkari'de açılan bir okul ve yurt. Bir baba sıkıntılar içerisinde elinden tutmuş çocuğunu 'Benim çocuklarımdan bir tanesi dağda. İçlerinde en akıllısı bu. Bunu sizin yurdunuza vermek ve sizin okullarınızda okutmak istiyorum. Bu bari kurtulsun' demiş. Yurt idarecisi de 'Her yer dolu. Sizin gibi babalar geliyorlar, koridorda da yatarız diyorlar. Ama kusura bakmayın kurumlarımız denetleniyor. Yurdumuzda çocuğunuza yer yok' diyor. Adam zannediyor ki para pul meselesi. 'Elimde ne varsa satarım' diyor. Baba tekrar tekrar 'Oğlumun kurtulması sizin yurdunuza bağlı' diyor. Yurt idarecisi ellerini yana açıyor, '6 ay sonra gelin. Bir yer boşalırsa biz de sizi alırız' diyor. 6 ay sonra çağırıyorlar, 'Gel senin çocuğunu alacağız' diyorlar. Adam geliyor. Adamın iki gözü iki çeşme, 'Geç kaldınız oğlum dağa çıktı' diyor. Gençler böyle dağa çıkıyor. Yurt müdürü 'Alamadım' diyor."

Arınç, bu sırada duygulanıp gözyaşlarını tutamadı. Bir süre duraksayan Arınç, ardından şöyle devam etti: "Ağlamak güzel şeydir, gözyaşlarını olması insanı insan yapar. Gözyaşlarına mahrum olan insana ben acırım. Kalpsizliğine acırım. Onun edepsizliğine acırım. Türkiye'nin ağlayan genelkurmay başkanlarına, başbakanlara bakanlara ihtiyacı var. Necip Fazıl diyor; Ağlayın su yükselir belki kurtulur gemi. Ağlamak güzel şey. Ağlayan insanda edep ve vicdan vardır. İnsan sevgisi vardır."

BİR MİLLETVEKİLİ BAŞBAKANIN ALEYHİNDE BİR DAVRANIŞ GÖSTEREMEZ

Konuşmasında, Anayasa değişikliği ile ilgili son oylamada 367 oyun çıkması gerektiğini söyleyen Arınç, "Gördük ki 8 milletvekili oylamaya katılmadı. Dördü AK Parti'den, dördü de MHP'den. Nasıl oluyor ki 4 milletvekili bu oylamaya katılmıyor? Hem de son oylamanın ne kadar önemli olduğunu bile bile. AK Parti'den 2'si hacca gitmiş, ikisin nerede olduğunu ben bilmiyorum. MHP'dekilerin nerede olduğunu bilmiyoruz. Birisi genel başkan yardımcısı. 'Onlar da izinli' diyorlar. Kritik bir oylamada 8 kişiye birden izin vermek ne kadar doğru" diye konuştu.

ASIL KARARI VERCEK OLAN AK PARTİ'DİR

"İğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batırmak lazım" diyen Arınç, şöyle devam etti:

"Allah için doğru konuşmalıyız. Kimsenin kalbini yarıp bakamayız. Kimsenin arkasına hafiye de takmak niyetinde değiliz. Eksik oy verenler çıktı gibi. Seçimlerin öne alınması gibi zihninde kabul edemeyen birkaç milletvekilimiz olmuş gibi. Buna MHP de dahil. Gizli bir oylamada kimin ne oy verdiğinizi doğrusu bilemiyorum. Sonuçta ne oldu? Bir şey kaybetmedik. Ancak genel başkan da olsa bir prestiji var. 'Buna imza koydum. Bu teklif benimdir' dedikten sonra hiçbir milletvekili, hiçbir düşünceyle bunun aleyhinde bir davranış gösteremez. Gösterirse yanlış olur. O kadar büyük yanlış olur ki sonunda siyasi hayata veda etmek zorunda kalabilir. Bir genel başkanın, bir başbakanın hatırı hiçbir zaman çiğnenmez. Kim yaptıysa yanlış yapmıştır. Sonucunda dünyanın sonu değil. Seçimler zamanında yapılacak diye düşünebiliriz. Sayın cumhurbaşkanımız nasıl bir takdirde bulunacak. Bunu hepimiz göreceğiz. Asıl kararı verecek olan Ak Parti'dir ve önümüzdeki birkaç gün içinde kamuoyuna açıklanacaktır."

"KILIÇDAROĞLU, SORDUĞU SORULARIN CEVAPLARINI BİLE BİLE SORUYOR"

Konuşmasında Suriye konusuna da değinen Arınç, hükümet olarak zor bir işin içinde olduklarını ancak ilkeli olmak zorunda olduklarının altını çizdi. Ak Parti'nin Suriye ile ilişkilerinin geçmiş dönemde iyi olduğunu belirten Bülent Arınç, kendisinin TBMM Başkanlığı döneminde eşiyle birlikte Beşar Esad'ın misafiri bile olduklarını söyledi. Arınç, Suriye'nin o dönemde Türkiye gibi kalkınmak istediğini söylediğini ifade ederek, "Biz de onlara demokrasiyi, halk iradesinin esas olduğunu söylüyorduk. İtiraz da etmiyorlardı. Bu noktada Kemal Kılıçdaroğlu'nun sorduğu, cevaplarını da bilmesine rağmen bilmezden geldiği zavallı bir durumu tespit etmek istiyorum. Kılıçdaroğlu ve avanesi şunu söylüyorlar. 'ne oldu da bir akşamda düşman oldunuz?' Bu işin tek cevabı var. Biz onlarla her alanda ilişkilerimizi geliştirirken, Suriye'de kan dökülmüyordu. Humus'u bombalamıyordu. Kandil gecelerinde camilere bomba yağdırıp, kadın-erkek öldürmüyordu" dedi.

Daha sonra Suriye içinde bir fitnenin koptuğunu dile getiren Arınç, Baas rejiminin kendi halkına kurşun yağdırmaya başladığını kaydetti. Bunun üzerine Ak Parti Hükümeti olarak, ''Kusura bakma, Esad. Biz seninle dosttuk, arkadaştık. Ama sen halkını öldürüyorsun. Benim gerçek dostluğum Suriye halkıyladır. Ben artık seni tanımıyorduk. Ya düzelirsin, yada Türkiye olarak sana uzattığım elimi geri çekiyorum' dedik" diye konuştu.

CHP'nin kendilerinin Suriye politikalarını sürekli eleştirdiğini anlatan Arınç, "CHP, 'Suriye'nin iç işlerine karışmayın. Müdahale etmeyin. Ölürse ölsünler siz karışmayın. Esad'ı eleştirmeyin. Esad'ın aleyhinde dünyayı harekete geçirmeyin' dediler. Bu ne kadar vurdumduymazlıktır. Bu nasıl bir komşuluktur? Bu nasıl bir demokrasi ve insan haysiyeti anlayışıdır" dedi.

KILIÇDAROĞLU'NUN ESAD'LA DUYGUSAL BİR BAĞI VAR

Türkiye'nin egemenliğine bir saldırı karısında tezkerenin çıkarıldığını ancak buna CHP'nin itiraz ettiğini anımsatan Arınç, şunları söyledi:

"Biz savaşçı bir milletiz. 800 bin kişilik Türk Ordusu'nun varlığının sebebi nedir? Yurdun bağımsızlığı bir gün tehlikeye düşerse, asker görevini yapsın diye. Bu anlamda meclisten yetki almamız yanlış mı? Hayır değil. Ben açıkça söylüyorum. Etnik kökene dayalı, mezhebe dayalı, bir arkadaşlıktan, beraberlikten kesinlikle bahsetmiyorum. Buna siz karar verin. Vicdanınıza sorduğunuzda bu Esad sevgisinin ve onların rejimine bu kadar bağlı olmanın altında acaba ne yatıyor diye sorun. Eminim çok duygusal sebepler bulacaksınız. Çok naif bir cümle kurdum. Kılıçdaroğlu'nun ve arkadaşlarının Esad ile Esad rejimi ile de ailesiyle de akrabalarıyla da ne hikmetse duygusal bir bağı var. Bir kalp yarasıdır. Bunu da inşallah tarih yazacaktır."

40 YILLIK SİYASİ HAYATIMDA ATTIĞIM, HER ADIMIN HESABINI ŞEREFLE VERİRİM

Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven'in, "Dağda ölen teröriste ağlamıyorsanız, insan değilsiniz" sözlerinin ardından yaptığı açıklamayla ilgili gazetecilerin soru sorması üzerine duygularını ifade ettiğini belirten Arınç, şöyle devam etti:

"Ben soru sorulduğunda cevap vermeden duramayan bir adamım. Şahsi düşüncemde budur. Allah'a hamd olsun. Siz Bülent Arınç'ı bir senedir tanıyorsunuz ama ben 40 yıllık siyasi hayatımda attığım, her adımın hesabını şerefle veririm. Yanlışım var der söylerim. Ama doğru olanın da arkasında durmaya devam ederim. Hiç istikbal kaygım da yoktur. Sonunda şu mu yoksa bu mu olacağım diye hesap kitap yapmam. Ben Allah dostu bir adamım. Siyasete yalınayakla girdim bugün de yalın ayakla devam ediyorum. Sayın Başbakan beni telefonla aradı ve o cümlenin yanlış olduğunu söyledi. O cümle tek başına alınırsa yanlış anlaşılabilir. Keşke emniyet müdürü o cümleyi konuşmasına koymasaydı. Ağlamak yerine kendimizi sorumlu tutmamız gerekirdi deseydi. İddialı bir cümle kurmuş. Konuşmasının tamamını, bütününü örnek buldum, güzel buldum ve hala da arkasındayım. Benim adım Bülent Arınç. Bu konuşma doğrudur. Yeter ki bu konuşmanın içerisinde bir hükümette, devlet yönetiminde yanlış anlaşılabilir terörle mücadele endişesi olmasın. İki kere iki dört. Şahsi fikrimi söylerken ben ne kadar doğru ve haklıysam, sayın başbakanımızın da o gün yaptığı eleştiriler yerden göğe kadar doğrudur ve haklıdır. Yüzde yüz doğru bir harekettir. Aramızdaki fark, birimizin şahsi düşüncesi, bir diğerinde hükümet etme sorumluluğunda o cümlenin yanlış anlaşılabileceğini görmektir. İkimiz de aynı noktaya varıyoruz"