BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54
HABER /  GÜNCEL

Bulaç'a göre AB, AKP'yi zorlayacak

Milliyet'ten Derya Sazak'ın Sohbet Odası'na konuk olan yazar Ali Bulaç, AB'nin İslama bakışı AKP'nin başını ağrıtacağını iddia etti. İşte Bulaç'ın ilginç tespitleri var

Abone ol

Bulaç, "AB, İslamla ilgili herhangi bir talebin gelmesini istemiyor. AB'nin İslama bakışı AKP'nin başını ağrıtacak. Ayrıca, halkın hayatında bir değişiklik olmuyor. Adil bölüşüm konusunda AKP ümit uyandıramadı. Başörtüsü konusunda bir iyileşme olmadı" diyor DERYA SAZAK: Muhafazakâr çevrenin, Batılılaştıkça 'İslami değerlerin zayıflayacağı' kaygısı vardı. Bu şimdi ne olacak? ALİ BULAÇ: Müslüman ya da muhafazakâr kesimlere baktığınızda modern dünyanın çeşitli imkânlarından istifade etme veya bunları kullanma konusunda hiçbir rezerv görmüyoruz. Tam aksine, daha büyük bir istek duyuyorlar, bilgisayar kullanmak, kolej açmak, araba kullanmak, üretimde fabrikayı kullanmak. Burada sorun yok fakat iş kültürün özüne, yaşama biçimine geldiği zaman orada çatışma başlıyor. 17 Aralık'tan sonra eğer Türkiye bir müzakere tarihi alacak olursa, bu çelişkiler, hem AB içinde bir sorun yaratacaktır, hem de Türkiye ile Avrupa arasında... AKP, muhafazakâr - İslamcı seçmenine, başörtüsü, imam hatipler gibi sorun alanlarında Avrupa'nın sağlayacağı açılımlara güveniyordu. Demokratik hak ve özgürlükler alanı genişledikçe, AKP'nin vaatlerini tutması mümkün olacaktı. Bu önemli bir motivasyon, fakat çok gerçekçi değil. Gerçekçi olmadığını İlerleme Raporu'ndan anlamış bulunuyoruz. Müzakere konuları masanın üzerine geldiğinde daha net göreceğiz. Avrupa bir kültür olarak bizi kendinden bir parça olarak görmüyor. Bence bunun çok önemli bir dini sebebi vardır: Batı, İslamiyeti, üç semavi dinden biri olarak kabul etmiyor. Bundan dolayı diyor ki benim kültürümün tarihte inşa edilmesinde rol oynayan temel faktör, Yahudilik ve Hıristiyanlıktır. Aydınlanmaya yol açan da Grek ve Roma kültürüdür. Oysa Abbasiler zamanında çok yüksek düzeyde bir felsefe ve ilimler hareketi oldu, Sicilya ve İspanya üzerinden Batı'yı etkiledi bu akımlar, Rönesans'ın ortaya çıkmasında, bu etkileri kabul eden Batılı düşünürler var. Mesela reform, ilhamını İslamiyetten, Osmanlı uygulamasından alıyor. Nietzsche diyor ki, eğer İslam kültürü olmasaydı, aydınlanma mümkün olmazdı. İstanbul'da, Bağdat'ta, Şam'da, Kahire'de Anadolu'nun her tarafında kilise var, cami var, sinagog var. Avrupa, İslamiyeti eşit haklara ve tarihsel mirasa sahip bir aktör olarak kabul edecek mi? Ben AB'nin bunu kabul etmekte güçlük çekeceğini düşünüyorum, o zaman bunun siyasi sonuçları olacak ve tartışma başlayacak: Türk modernleşme projesini mi kabul edeceğiz? Avrupa yol haritasında bizim önümüze koydukları ödevler var: Anadilde eğitim. Kürtlerin, Alevilerin azınlık olarak kabul edilmesi. Gayrimüslim azınlığın birtakım haklarının garanti altına alınması: Fakat iş dini özgürlük alanına girince Sünni Müslümanların hakları raporda karşılık bulamıyor. Türkiye zaten nüfusu Müslüman olan, laik bir ülke. Dini hakların, İslamın AB tarafından ayrıca vurgulanması gerekir mi? Hayır, bunu kabul etmiyor, bir tehlike olarak görüyor. İslami fundamentalizm olabilir, diyor. Nitekim AİHM, başörtüsü konusunda karar verdiğinde tarihinde ilk defa bir şey yaptı, Türk hukuk mevzuatını referans gösterdi. Halbuki diğer bütün davalarda hukuk mevzuatına rağmen karar verildi. Benim kanaatime göre AB'nin İslama bakışı, AKP dahil, hangi parti olursa olsun bütün iktidarların başını ağrıtacaktır. AKP'yi AB'ye yönelten iç dinamikler neler? Türkiye'nin demokratikleşmesi, çevrede biriken enerjinin merkeze taşınması lazım. Tanzimat'tan bu yana değişim, reform talepleri hep dışarıdan geliyordu. Osmanlı'ya, Türkiye Cumhuriyeti'ne dışarıdan 'Bunları yap' deniyordu. Reformlar yapılıyor ama kâğıt üzerinde kalıyordu, çünkü, halk sürecin dışındaydı. Tarihimizde ilk defa AKP iktidarında, dışarıdan gelen reform talepleriyle, toplumdan gelen talepler örtüşmeye başladı. AKP burada bir hesap yapıyor: 'Çevrenin taleplerini merkeze taşıyacağım, dışarıdan da böyle bir rüzgâr esiyor, bunların ikisini ben örtüştürmeye çalıştığım oranda başarılı olacağım' diye düşünüyor. Fakat bu ne kadar olabilir, çok emin değilim. AKP, 17 Aralık'tan sonra çok büyük zorluklarla karşılaşacak. Tarihsel bir risk alıyor. Maalesef aldığı bu risk, AB süreci, zannedildiğinin aksine AKP'yi de başka birçok partiyi de iktidardan edebilir. Ya yoksullara ya mafyaya... AB müzakere süreci, AKP'nin seçim şansını azaltır mı? Müzakere süreci boyunca iki şey konacak Türkiye'nin önüne: Birincisi, hiçbir talebimize itiraz etmeyeceksiniz, çünkü müracaat eden sizsiniz. Ya buna uyarsınız, ya da oyunun dışına çıkarsınız. İkincisi, İslamiyetle ilgili talepleriniz olmayacak. AKP orada zorlanacak. Zinada nasıl zorlandığını gördük. AKP'ye ilişkin toplumsal desteğin yükselişinde bir duraklama oldu, Türkiye'nin genelinde ve İslami muhafazakâr kesimde bekleme dönemine girildi. Müzakere önerildi, borsa coştu diyoruz, halk yine geçim sıkıntısı içerisinde, işçinin, esnafın, emeklinin hayatında bir değişiklik olmuyor. Adil bölüşüm konusunda AKP ümit uyandıramadı. Başörtüsü konusunda bir iyileşme olmadı, 80 bin öğrenci ve 5 bin öğretmen başörtüsü mağduru olarak okullarından ve işlerinden oldular. Bunlar sayısal olarak belki az görülür ama Türkiye'deki çevre siyasetinde katalizördür. Cemaatler, tarikatlar, bunların sorunları çözülmediği zaman, seçimlerde etkisini gösterir. AB'ye girsek bile muhafazakâr kesimin özgürlük alanının genişlemeyeceği gibi bir kanaat oluşuyor. AKP'yi zorlayacak bir başka nokta da şudur: AKP yeni bir kimlik tanımı yaptı. Muhafazakâr demokratlık! 'Milli Görüş gömleğini çıkardık' dedi. İdeolojik olarak kendini yeniden tanımlarken, sosyal ve ekonomik yönden de önemli bir hata yapıyor. Yoksul kesimlere kaynak aktarılmazsa, partinin çevresinde her iktidar döneminde olduğu gibi bir mafya oluşacak. Bunlar iktidardan istifa edecek. AKP böylece kendisine oy veren mazlum insanlardan, dindarlardan kopacak, muhafazakâr tabana yabancılaşacak. Laiklikle 'İslamın sekülerizasyonu' arasındaki ayrım nereden doğuyor? İslamiyetin sekülerize edilmesi, Tanrı'sız ve dinsiz bir hümanizm demektir. Bunu da tercih edenler olabilir. İslam laikliğe açıktır ancak sekülerize edilemez. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın tefsir yazdırması İslami açıdan yanlıştır. Devlet, resmi kurumlar dini tanımlayamaz. İbadetle ilgili işler Osmanlı'da olduğu gibi cemaatlere, vakıflara bırakılmalıdır. Diyanet kaldırılmalı. Birden fazla demokrasi AKP, rotasını İslami alana çevirirse, bu defa da Refah'ın geçmişteki durumuna düşmez mi? AKP'nin demokrasi uğraşı, gelir bölüşümünü bırakıp, İslami alana kayması anlamına gelmiyor. 'İslam ve demokrasi' tartışması AB sürecinden nasıl etkilenecek? Demokrasi işleyen bir süreçse, toplumların tarihine, diline, kültürüne tercüme edilebiliyorsa, birden fazla demokrasi mümkündür. Seçmen AKP'yi de değiştirir AB süreci için, 10 - 15 yıldan söz ediyoruz, 2007'den itibaren iki seçim dönemi... En temel taşlar yerinden oynatılacak, mesela 15 milyon Kürt nüfus azınlık olarak tabir edilecekse, bu çok ciddi bir sorun, Lozan tartışmaya açılacak demektir. Kürtler Cumhuriyet'in asli unsuru, niye azınlık sayılsınlar? İnşallah öyle bir şey olmaz, Aleviler için de dini azınlık nitelemesi yapılıyor, böyle bir dayatmalar olduğu sürece AKP çok zorlanır. Üstelik Müslümanların, muhafazakâr kesimlerin hiçbir talebi karşılanmayacak, başörtüsü imam hatip meselesi, Kuran kursları, Diyanet üzerinden dinin kontrol edilmesi gibi temel sorunlar, Avrupa müfredatında yer almıyor. AB, bu sorunlarla ilgilenmiyor, temel hak ve özgürlükler kapsamında da mütalaa etmiyor. Halbuki Türkiye'de iktidarların değişmesine yol açan temel faktörlerden bir tanesi, budur. İktidarları götüren sadece siyasi sorunlar mı? Yoksulluk ne olacak? Türkiye'de sorun; büyüme, üretim artışı değil, bölüşüm. 12 milyon insan günde 2 dolarla geçiniyor. 11.5 milyon insan da 2.6 dolarla... AKP bunu düzeltemezse, temel haklar konusunda da bir iyileştirme yapamazsa, seçmen diğer partileri değiştirdiği gibi, AKP'yi de değiştirecektir. Çünkü Türkiye seçmeninin ideolojik sadakati yoktur. 1980'den bu yana yapılan seçimlere bakın; seçmenin yüzde 60'ı her seçimde parti değiştiriyor. Modernlik dini güçlendiriyor AKP nereye gidiyor? AB üyelik sürecinde 'Post İslamcı' bir yola mı girecek? AB yolunda ilerledikçe, AKP dışında İslamı referans alan başka siyasi akımlar, partiler güç kazanır mı? Daha da yükselir, genişler. AB çok büyük bir entegrasyon; 600 milyon nüfus, Brüksel'den idare edilen, ulus - devletin bölgesel entegrasyon düzeyinde yeniden üretilmesi demektir. Gelecekte insanlar kendilerini ulusal kimlikten çok, ya dinleriyle ya şehirleriyle tanımlayacaklardır. Etnisiteye dayalı kimlik onu ifade etmekten, aidiyetini sağlamaktan güçsüzleşecektir. Bu durumda din tekrar öne çıkacaktır. Bu sefer Müslümanlarla Hıristiyanlar, Müslümanlarla seküler hayat karşı karşıya gelecek. Ben gelecekte Türkiye AB'ye girerse, Müslüman ya da muhafazakâr kesimde dinin eriyip gideceğini düşünmüyorum. Modern süreç dinleri güçlendiriyor. Seküler hayat zayıflıyor. Kimdir? Ali Bulaç, 1951 Mardin doğumlu. İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü (1975) ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü (1980) mezunu. 1986 - 87'de Zaman gazetesinin kurucuları arasında yer aldı, hâlâ köşe yazarlığını sürdürüyor. 1988'de Türkiye Yazarlar Birliği 'Fikir Ödülü'nü aldı. 'Kur'an - ı Kerim ve Türkçe Anlamı', 'İslam Düşüncesinde Din ve Felsefe', 'Din, Devlet ve Demokrasi' gibi çok sayıda kitabı bulunuyor.