BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Bugünkü durumu görmüştüm

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım göreve geldiğinde ilk işi, eski yönetimleri kötülemek olmuştu.

Abone ol

Aziz Yıldırım göreve geldiğinde ilk işi, eski yönetimleri kötülemek olmuştu. En başta Ali Şen yönetimini kötülüyordu. Fenerbahçe’nin haklarını korumakla, Ali Şen’i kavgacı olarak lanse eden sakat düşüncelere iştirak ettiğini söylemişti yeni başkan. Artık Fenerbahçe başkanına küfür edilmeyeceğini söylüyordu. Fenerbahçe için kavgalı olduğumuz, aile dostum olan ailenin oğlu Haluk Ulusoy’u Futbol Federasyonu Başkanı olarak kulübe çağırmış, çiçeklerle karşılamıştı. Her konuşmasında kulübü borçsuz bırakan, Ali Şen ve yönetimini tenkit ediyordu. Her konuşmasında eski yöneticileri beğenmediğini söylüyordu. Samandıra Tesisleri’ni alan, kulübe mal eden insanları küçümsüyor, inşaatın yüzde 40’ını bitiren Asbaşkan Şefik Gül’ü kabahatli buluyordu. Sonra gitti, protokol imzaladı. Yanaklarını verdi, Şefik Gül’ü öptü. Yaptığı hareketlerin doğru olmadığı anlaşıldı. Aziz Yıldırım, Fenerbahçe’yi çok daha antipatik duruma getirdi. Kendi doğduğu şehir Diyarbakır ve bütün statlarda Aziz Yıldırım’a küfür ediyorlar. Göndereceğim dediği Haluk Ulusoy, zaten yerinde. Okocha gitti, Yıldırım çıktı taraftara, ‘Okocha bu sahada oynayacak’ dedi. Okocha,Paris’te oynadı. ‘Artık sık sık antrenör değişikliği yok, istikrar var kulüpte’ dedi, tam tersini yaptı. Kulübü yanlışa götürdüğünü söyledik, nasihat ettik. Bizleri dinlemeye başladı. Genel Kurul’da mikrofona çıktı, ‘Hata yaptım, akıllandım, bana şans verin. Fenerbahçe’yi dünya kulübü yapacağım’ dedi. Destek verdik. Bodrum’da camiayı, Aziz Yıldırım’a destek vermek için yanyana getirdim. Takım şampiyon oldu. Şampiyonluktan sonra bütün yakınındaki gazetecilere söylediği şuydu, ‘Takımı şampiyon yapan benim.’ Halbuki Yönetim Kurulu üyelerini, teknik kadroyu, futbolcuları onore etmek, Başkan’a birşey kaybettirmez, tam tersine o insanların çalışmalarına şevk verirdi. Ve kötü yönetim devri tam olarak başladı. Kulüp bugünkü perişan duruma getirildi. Bugün her rastladığım Fenerbahçeli dertli, üzgün, umutsuz. ‘Ne olacak halimiz’ diyorlar. Nasihatlerde bulundum, yazılar yazdım, televizyonda söyledim. Başkan ne yapmalıdır? Ona yol göstedim. Yöneticilerin yapmaları gerekeni anlattım. Teknik kadro, futbolcu ve taraftarların ne yapmalarının şart olduğunun yollarını da gösterdim. Hatta hiç adetim olmamasına rağmen, Fenerbahçe’yi yazan eski Fenerbahçeli futbolculara da tavsiyelerde bulundum. Başkan Yıldırım dediklerimin tam tersini yaptı. Ve facia noktasına eriştik. Fenerbahçeliler’e anlatıyorum, söylüyorum. Ben muhalefet değilim. Biz Yıldırım’ın başarılı olmasını istedik. Tribünler, Fenerbahçe’nin kaderini her zaman tespit etmişlerdir. Fenerbahçe medyasını her zaman tribünler yönlendirmiştir. Tribünler şimdi Fenerbahçelilik saygısı içinde kahrolup, yutkunurken, Fenerbahçe medyasının, aslında Türk spor basınının tümünün kendine ait fikirleri olmadığını görüyorum. Gazeteciler fikirlerini yazmıyor. ‘Aziz Yıldırım’dan korkuyor’ diyenler var. Gazetecilerin korktuklarını sanmıyorum. Çünkü bana telefon açtıklarında fırtınalar koparıyor, kelimelerinde sanki deprem yaratıyorlar. Sonra onları televizyonda seyrediyorum, yazılarını okuyorum. İşte öyle bir tiyatro içinde herkes rolünü yapıyor. Bir insanın birisi hakkında yüzüne karşı söyleyemeyeceği lafı, arkasından söylemesi doğru değildir. Bütün bu olanlardan dolayı, artık bu kişileri özel sohbetler yapıp dinlemek istemiyorum. İkiyüzlülüklerinden bıktım. Fenerbahçe taraftarları ve tribünleri Başkan Aziz Yıldırım’dan mutlu oldukları müddet içinde, mesele yoktur. Fenerbahçe taraftarları, Fenerbahçe Kulübü’nün menfaatlerine göre hareket ederler. Kim kimi yönlendiriyor? Basın mı Fenerbahçe taraftarlarını, yoksa tribünler mi basını?.. Basının siyasi ve sportif yönden kamuoyunu oluşturmada başarılı olmadığını hep yazdım. Zaten gerçek de o... Sadece boşuna konuşup, yazan 2-3 kişi var. Bırakın Fenerbahçe’nin geleceğine taraftarlar karar versin. Futbolumuzda anarşi var mı? ÖZELLİKLE Galatasaray-Fenerbahçe derbilerinde son yılda yapılan yanlışlıkların temelinde bilgisizlik var. Spor yöneticiliği kültür ister, bilgi ister, tecrübe ister... Bir takımın taraftarı olmadan rakip statta maç yapması, bir faciadır demiştim, zavalıllıktır demiştim. Üstelik de sporculuk ruhuna tam aykırıdır. Bunları hep söylemiştim. Fenerbahçe antrenörünün Ali Sami Yen sahasında ve tribününde etrafında korumalarla görüntü vermesinden ne kadar kahrolduğumu ifade etmiştim. Ben Fenerbahçe başkanıyken, Trabzon’da Trabzonsporlular’ın arasında maç izledim. Fenerbahçe antrenörünün etrafında korumalar varsa, başkanının etrafında korumalar varsa, bu anarşinin var olduğunu gösterir. Korumalar kime karşı ki? Bu nasıl bir zavallılıktır? Futbolumuzda anarşi falan yok. Dünya futbolunda olan anarşinin Türk insanında yüzde biri bile yok. Bunu kaşıyan, kavga isteyen, televizyoncu veyahut da yazarlar olabilir. Bu her yerde var. Bizde de zaten hep vardı. Reiting için insanlar bazı hareketler yapabilir. Amerikan futbolunda kavgalar tribünde hiç olmaz. Çünkü Amerikan futbolunun kendinde kavga var. Yani kavga sahadadır. Bizim oynadığımız futbolda ise kavgalar daha çok tribünlerdedir. Önümüzdeki yıl yapılacak ilk Fenerbahçe-Galatasaray maçında ev sahibi takımın başkan ve yönetim kurulu misafir takım taratarlarının arasında, misafir başkan ve yönetim kurulu üyeleriyle beraber otursunlar. Hiç kimse koruma almasın. Kimse kötülük yapmadıysa, kimseden korkmasına da sebep yoktur. Ben bunu Avni Aker’de göstermiştim.