Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı, bugünkü yazısında AK Parti hükümetini topa tuttu. Altaylı, kendisinin de tutuklatılmak istendiğini açıkladı.
Abone olHabertürk yazarı Fatih Altaylı, AK Parti-Gülen cemaati kavgasına ilişkin zehir zemberek bir yazı kaleme aldı.
Gülen cemaatinin emniyet ve yargıda örgütlenmesine devletin nasıl izin verdiğini sorgulaması üzerine tutuklatılmak istendiğini belirten Altaylı, yıllarca dinlendiğini yazdı.
Ergenekon, Balyoz ve KCK davaları için, "Biraz kafası çalışan herkesin farkında olduğu şeyin farkına varmadılar" diyen Altaylı, "Şimdi 'paralel' diye yırtınanlar ise alkış tuttular" yazdı.
Fatih Altaylı'nın bugünkü yazısı şöyle:
TSK TOPYEKÜN İÇERİ ATILDI
Gazeteci soruyor: "Paralel yapının farkına ne zaman vardınız?"
Muhatabı olan muktedirin yanıtına bakılırsa oldukça geç varmışlar.
Neredeyse 17 Aralık'ta.
Çünkü 17 Aralık arifesinde durum, "Ne istediniz de vermedik'' noktasındaydı, muktedirin kendi ağzından.
Farkında olsa "Ne istedilerse verir miydi!''
Halbuki ondan çok önce Ergenekon soruşturması vardı.
Hemen ardından Balyoz.
TSK neredeyse topyekûn içeri atıldı, atanacak komutan kalmadı dışarıda. YAŞ'ı savcılar yönlendirir oldu.
Aydınlar, yazarlar, gazeteciler cabası.
Casusuluk davaları da hikâyenin bir başka yönü...
PARALEL DİYE YIRTINANLAR ALKIŞ TUTTU
Sonra KCK davaları geldi.
Kürt siyasetinin tamamına yakını içeri tıkıldı. Sıra sıra kelepçeli fotoğraflarla...
Aklı başında herkes bağırdı, "Bu işlerde bir iş var'' diye.
Şimdi "Paralel'' diye yırtınanlar ise alkış tuttular.
Memnun ve keyifle izlediler.
Herkesin gördüğünü görmediler. Biraz kafası çalışan herkesin farkında olduğu şeyin farkına varmadılar.
Memnundular.
"Paralel''i fark etmemek işlerine geliyordu.
Kadroları paylaşıyorlardı aralarında.
"Bir sana bir bana'' diye devlet kurumlarında, yargıda, yüksek yargıda, emniyette her koltuğu.
Al gülüm ver gülüm dönemiydi.
KARGALAR BİLE GÜLÜYORDU
"Cemaat'' diyenlere bakanların "karga olup güldüğü'' günlerdi.
"Devlet içinde devlet oldular'' diyorduk, hükümet sözcüsü çıkıp "Bu iddiaya kargalar bile güler''diyordu...
Ortada ne Ergenekon, ne Balyoz, ne KCK soruşturmaları ve davaları vardı, bu köşenin sahibi fakir şöyle yazdı o sırada gazete olan Sabah'taki köşesinde:
"Eğitim, okullar, yurtdışında Türk okulları hayır hasenat iyi de, bir Cemaat niye Emniyet'te, yargıda kadrolaşır, örgütlenir. Bir devlet böyle bir şeye nasıl izin verir'' diye.
Bugün "Paralel'' düşmanı kesilenler o gün çok kızdılar.
Çünkü o gün hepsi "Pennsylvania'lıydı''.
Bugün düşman ilan ettikleri polislere, savcılara koştular.
"Bunu da içeri atın'' diye.
8 YIL ÖNCE UYARDIK
Telefonum, hayatım o gün dinlemeye alındı belki de... Yani 8 yıl önce "Farkında olun'' diye uyardık.
Elbette ki, dinlemediler.
Çünkü onlar muktedir.
Muktedir olunca her şeyi gördüğünü, her şeyi bildiğini zannediyorsun.
Farkında olana ve farkındalık yaratmaya çalışana basıyorsun fırçayı, "Çok biliyorsan kendine sakla''diye.
Bildiğimizi o gün de söyledik, bugün de söylüyoruz, yarın da söyleyeceğiz.
Kendimize saklamayacağız.
Çünkü ortak akıl, konuşarak oluşur.
Kıç yalayarak değil.
Tabii oranla dinlemiyorsan...
KILIÇLA YAŞAYAN KILIÇLA ÖLÜR
BUGÜN suçlanıp göz altına alınanlar, geçmişte hukuksuzluk yapmış olabilirler.
Hukuksuzluk yapanla mücadele edeceksen bunu hukukla, adaletle yapmalısın.
Yok eğer aynı şekilde mukabele ediyorsan suçladığından hiçbir farkın yoktur.
Hatta ondan bile kötüsündür; çünkü aynı hatayı ikinci kez yapıyorsundur.
Bunun kaçınılmaz sonucu da şudur.
Yarın öbür gün aynı hukuksuzluk senin de başına gelir.
Çünkü kuraldır.
Kılıçla yaşayan kılıçla ölür.