BIST 10.852
DOLAR 32,66
EURO 35,44
ALTIN 2.511,53

Bu yazar kime dil uzattı?

İlkokula gittiğim 70’li yılların sonunda “bilgili” insanlara; 80’li yıllarda “bilgili-akıllı” insanlara; 90’lı yıllarda “bilgili-akıllı-zeki” insanlara önem verir, hayranlık duyardım..

2000’li yıllarda ise bilgi, akıl ve zekanın tek başına yeterli olmadığını; bunların yanında “ufku geniş” insan olmanın da bir zorunluluk olduğunu gördüm..

Yaşınılan olaylar, gösterilen tavırlar, dışa vurulan duygular da gösteriyor ki; bir toplumun ilerleme kaydedebilmesi için, özellikle aydın kesimin “ufuk sahibi” olması şarttır..

Kendi alanında büyük bir bilgiye sahip olan insan elbette akıllı insandır..

Başka alanları da merak edip kurcalayan ve tahlil edebilen insan zeki insandır..

Ancak, Türkiye’de bırakınız at gözlüğü takmayı, hem gözlerini hem de kulaklarını kapatan insanların bugün ciddi bir statüde olduklarını görünce insanın gözleri faltaşı gibi açılıyor!

Sosyolojik, kültürel, dini ve siyasi olayları yorumlarken gözlerini ve kulaklarını kapatmakta hiçbir beis görmeyen bu “gözü açıklar”; iş çeneye geldiği zaman mümkün olduğu kadar çenesini “yayvanlaştırmaktan” ve mümkün olduğu kadar dilini “uzatmaktan” kendilerini alıkoyamıyorlar..

Ufuk genişliğinin elbette yaş ile ilgisi yoktur..

(Hayır kinaye yapmadım; buradaki “yaş”ın “YAŞ” ile ilgisi yoktur! Hatta, bu köşenin bazı zeki okurları, “yaş” kelimesinden hareketle “kuru” bir yorum yaparak benim bazılarına “fasülye” dediğimi de düşünmesinler!)

Evet, ufuk genişliğinin yaş ile ilgisi yoktur ama yürek ve beyin ile ilgisinin olduğu muhakkaktır..

Beyin ve kalp ilişkisi deyince aklıma geldi..

Bir grup içinde bulunan insaların biri hariç hepsi şeytana külahını ters giydirecek kadar beyni iyi çalışıyorsa ve o gruptan biri çıkıp dürüstlük “taslıyorsa”, diğerlerinin nezdinde bu dürüst adamın sıfatı “bizim akıllı”dır!

Peki, cesareti şiar edinen insanların “yürekliliğine” karşı dışlama operasyonuna girişen insanların “kalpsizliği” karşısında ne yapacağız?

Bir “köpeği” köşe yazarı yapan insanların hayvan sevgisi elbette kutlanacak bir tavırdır!

Aynı tavrın “insana” da gösterilmesini talep etmek çok mu ayıptır?

Bu toplumun bir kesimini “ikinci sınıf insan” yerine dahi koymayıp “hayvan” yerine koymanın gerekçesi bu hayvan sevgisinden mi kaynaklanmaktadır?

Kedi gibi nankör; akbaba gibi ganimetçi; tilki gibi kurnaz; horoz gibi erken ötücü; tavşan gibi korkak; yılan gibi kıvrak olanlardan “insani” değerler beklemenin insansı zaafını taşımak ne feci bir yazgıdır!

Evet ufuk genişliği derken at gözlüğüne; atgözlüğü derken hayvan sevgisine geldik!

Geriye dönersek; ufuk genişliğine sahip olanlara “göz açtırmayanlar”; bu metodla kendilerinin “herşeyi görebildiğini” düşünüyorlar..

Ülkenin ufku geniş insanlara olan ihtiyacı her geçen gün artıyor; bilgi ve akıl artık tek başına bir anlam ifade etmiyor..

Bazıları dağın arkasını dahi görebilirken; bazılarının “burnunun ucunu” dahi görmesi mümkün olmuyor..

Üstelik “burnu göz hizasına kadar kalkık” olmasına rağmen!!