Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, çözüm sürecinin, içinde zerre kadar yabancı tefekkür kırıntısı bulunmayan, yüzde 100 Türk milletinin değerleriyle oluşturulmuş, yerli bir süreç olduğunu söyledi.
Abone olÖmer Çelik, Adapazarı Kültür Merkezi'nde (AKM) düzenlenen "Çözüm Süreci Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, "Anadolu" derken bir coğrafyadan ve sınırdan bahsetmediklerini, Orhun Anıtları 'ndan Mostar Köprüsü'ne, Somali'den Karadeniz'in kuzeyine, Mezopotamya'dan, Fas'tan, Urumçi'ye kadar bütün medeniyet havzasının ortak değerlerinden bahsettiklerini anlattı.
"Bu, bir duygudaşlıktır, kaderdaşlıktır, tarihdaşlıktır" diyen Çelik, dünyaya aynı hassasiyetle baktıklarını, adalet ve refahın hakim olmasını arzuladıklarını kaydetti.
Türk milletinin farklılıklarını koruyarak, zenginlik sayarak ve değerlerini katarak bütün olduğunu ifade eden Çelik, şöyle konuştu:
"Tek bir millet ifadesinin arkasına sığınarak, bazı farklı etnik gruplardaki kardeşlerimizin dillerinin yasaklanmasına, farklı mezheplerdeki kardeşlerimizin anneannelerinin adetlerinin yok edilmesine göz yummuşuz. AK Parti olarak 'Türk Milleti' derken şunu kastediyoruz: Farklı kimlikler, tarihsel miraslar, adetler söz konusu olabilir, bütün bu kimliklerin, etnik grupların, mezhebi algıların hepsinin bir araya getirdiği o büyük çatı.
Şundan herkes emin olsun, gerçek Türklerin, Kürtlerin, Arapların, Gürcülerin kitabında Türk, Kürt, Arap ve Gürcü ırkçılığı yoktur. Bu hastalıklar coğrafyamıza dışarıdan gelmiştir."
Çelik, Arap devrimi ile bölgedeki 300 yıllık dengelerin değiştiğine dikkati çekerek, diktatörlüklerin sona erdiğini, demokrasi dalgasının yeniden yükseldiğini vurguladı.
Hiç kimsenin silahla elde edeceği bir hak olmadığını savunan Çelik, şunları dile getirdi:
"Türkiye'de siyaset yoluyla elde edilemeyip de silahla elde edilen bir hak yoktur. Türkiye'de demokrasi standartları, milletin olgunluğu, tüm bu bahaneleri boşa çıkarmıştır. Şimdi bugün Başbakan ve partimiz sizin desteklerinizle büyük bir risk almıştır. Büyük bir cesaret örneği ortaya koyarak Türkiye Cumhuriyeti topraklarındaki silahlı unsurların yurt dışına çıkarılması için çözüm sürecini başlattı.
Bu çözüm sürecinin dışında bazı konulardan bahsedildi. 'Neyin karşılığında yaptınız, neyin pazarlığını yaptınız?' Açık ve net söylüyorum, pazarlık kelimesini bütün anlam ve içeriğiyle reddediyoruz. İktidar adına sizin zerre kadar karşı çıkacağınız bir iş yapmayız. Bu parti milletin değerleriyle yoğrulmuştur."
MİLLETİMİZ, TEK BİR IRKTAN OLUŞAN BİR MİLLET DEĞİLDİR
Çelik, partisinin gündeminde özerklik ve federasyon benzeri yapılar olmadığına dikkati çekerek, Türkiye'deki sorunun demokratik standartların geri kalmasından kaynaklandığını savundu.
Bölgedeki yeni yapılanma döneminde cazibe merkezi olan Türkiye'ye büyük işler düştüğüne işaret eden Çelik, "Kim ki içimizdeki kimlik tartışmaları devam etsin diyorsa, kim ki bu çözüm sürecinin sonunda silahlı unsurların ülke topraklarının dışına çıkarılmasından rahatsızsa, bilin ki Türkiye'nin bölgesinde adalet, başka halklara refah adına oynayacağı büyük rolden rahatsız olduğu için bu iradeyi ortaya koyuyor" şeklinde konuştu.
MHP, CHP ve BDP tabanının da çözüm sürecine kuvvetle destek verdiğini kaydeden Çelik, şöyle devam etti:
"Diyorlar ki 'Türk Milleti' ifadesi ne olacak? Biz şunu söylüyoruz. Öncelikle milletin kimlerden oluştuğu konusunda mutabakata varalım. Milletimiz tek bir ırktan oluşan bir millet değildir. Milletimiz, tek bir mezhepten oluşan bir millet değildir. Tüm bunlar bir araya geldiğinde bu millet kendisini nasıl tanımlamıştır? Komşusunun etnik kimliğine, ırkına, mezhebine bakmaksızın, tek bir millet olduğunun bilinciyle, tarih içindeki rolünü yürümüş, bugüne gelmiş ve bundan sonra da geleceğe yürüyecektir.
Bizi yerimizde saydıran nedir? Aramıza ırkçılık, bölgecilik, mezhepçilik hastalığının sokulmasıdır."
ORTAK İLETİŞİM DİLİ TÜRKÇE
Çelik, tüm dilleri Allah'ın yarattığını belirterek, İslam inancı açısından hepsinin mübarek olduğunu dile getirdi.
Bir dilin baskı altına alınmasının Allah'ın yarattığı bir ayetin ortadan kaldırılma teşebbüsü olacağını savunan Çelik, şunları vurguladı:
"Bu büyük coğrafyada Türkçe hepimizin ortak iletişim dili. Bizim için ortak iletişimimiz aramızdaki bu büyük kaynaşmanın sağlanması açısından büyük zenginliktir. Resmi dilin Türkçe olmaktan çıkarılması şeklindeki iddiaların hepsi kara propagandadır. Türk'ün, Kürd'ün, Arap'ın ortak anlaşacağı dil olarak resmi dil Türkçe'dir. 'Resmi dili Türkçe' yaptık diye, 'Türkçe diğer dillerden üstündür' iddiasında bulunmuyor kimse.
Herkesin dili ve kültürünü çok muhterem sayarız. Onlar yeryüzünün, insanlığın zenginliğidir, Allah'ın ayetleridir."
Geçmişte yapılan yanlışların bedelini milletin bütünlüğünün parçalanmasıyla ödememek gerektiğini kaydeden Çelik, "Yeniden tefekkür etmeliyiz, büyük idrakle, medeniyetin bize verdiği izanla bakmalıyız. Kardeşler olarak şunu söylemeliyiz. 'Aramıza ister devlet içindeki çetelerden, ister terör örgütlerinden girsin, bu fitne gruplarını tasfiye edeceğiz, yeniden helalleşeceğiz ve yeniden kaynaşacağız' dememiz lazım" ifadesini kullandı.
AK Parti 'nin ülkenin çocukları arasında yeniden kaynaşma, helalleşme ve kardeşliğin hakim olmasını istediğini vurgulayan Çelik, "Hükümet, bu ülkeye barış getirmek için her türlü provokasyona karşı asla geri adım atmayacaktır. Biz ne bu ülkedeki kimlikleri radikalleştirerek millet içinde yeni milletler çıkarmaya çalışan siyasetlere taviz vereceğiz, ne de 'tekiz, bir ve bütünüz' diyerek tekliğin, birliğin ve bütünlüğün hakkını veremeyen, başka kimlikleri, dilleri yasaklayan, vatandaşlarımızın bir kısmı üzerindeki zulmü görmezlikten gelen o tür siyasetlere taviz vereceğiz" dedi.
Çelik, sözlerini şöyle tamamladı:
"Çözüm süreci, içinde zerre kadar yabancı tefekkür kırıntısı olmayan, yüzde 100 bu milletin değerleriyle oluşturulmuş, yerli bir süreçtir ve bu çözüm sürecinin manevi mülkiyeti bu millete aittir. Biz bu millet adına bu ülkenin içinde demokrasimizi, hukuk devletimizi, ekonomimizi tehdit eden silahlı unsurların yurt dışına çıkarılması için Türkiye'nin demokrasinin, tarihsel mirasının gücüyle, milletimizin büyük bir millet olmasıyla getirdiği tarihsel deneyimin ışığında bu süreci hep beraber yürütüyoruz.
Türkiye'de farklı kimlikler, ana dillere sahip gruplar, farklı etnik gruplar, mezhepler, dinleri olan vatandaşlarımızla hepimiz tek milletiz. Sınırlara saygı duyuyoruz ama bu sınırları aramızdaki engeller görmüyoruz. Şunu biliyoruz. Bağdat'ta huzur yoksa, Diyarbakır rahat uyuyamaz. Beyrut'ta huzur yoksa, Adana'da huzur yoktur. Bosna'da sıkıntı varsa, İstanbul'da da sıkıntı vardır. Biz dünyaya böyle bir medeniyet perspektifinden bakıyoruz."