Bu sonbahar çok sıcak olacakmış!
Cellat, devrin devrik Başbakan'ını idam sehpasına götürürken, "Ayağındakiler benim olacak" diye sırıttı. Ölüme giderken bile etrafındakileri kırmaktan çekinen adama söylüyordu bunu...
Cellat, devrin devrik Başbakan'ını idam sehpasına götürürken,
"Ayağındakiler benim olacak" diye sırıttı. Ölüme
giderken bile etrafındakileri kırmaktan çekinen adama söylüyordu
bunu...
Menderes'e söylüyordu...
Sağ omuzunun üzerinden baktı, acı acı gülümsedi ama tek kelime
etmedi. Biraz sonra çıktığı idam sehpasında, "Kimseye
kırgın değilim. Ülkeme, milletime saadetler diliyorum"
dedi, ülkesine, milletine ve dahi kendisini asan demokrasi
katillerine bile iyilik diledi..
‘’Ben şimdi idam edileceğim. İp boynuma geçirildikten
sonra, can verirken, belki elimde olmadan sizi üzecek hareketlerde
bulunursam şimdiden özür dilerim.’’ oldu son sözü..
Mustafa Pehlivan...
1980 darbesinde Kenan Evren'in emriyle asıldı.. Suçsuz yere, yok
yere asıldı.. Arkasında bir mektup bıraktı. Şöyle diyordu:
"Sevgili anneciğim ve babacığım, sizler beni bu yaşa kadar
büyüttünüz ve yetiştirdiniz. Benim sizlere karşı islemiş olduğum
hataları ve suçlarımı affedin. Hakkinizi helal edin. Ben sizlerin
bir evladınız olarak, bugüne kadar Cenab-ı Hakkin ve Onun
Resulünün, Yüce Peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın yazımız
böyle yazılmış. Kader ne ise onu çekeceğiz. Ben de kardeşim Haydar
gibi bir an önce Allah'ın huzuruna çıkacağım. Eğer benim günahım
varsa Cenab-ı Allah'ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok, bir
yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah'tan
bulsunlar. Sunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa'lar ölür,
Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun
zaferi yakindir. Zafer her zaman Allah'a inananlarındır.
Bunun için hiç üzülmeyin. Cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır. Sizden ricam ağlamayın. Anne, sizlerle helalleşmek isterdim, fakat olmadı. Hakkim varsa, hepinize helal olsun, siz de helal edin.
Son olarak, abime, yengeme, yiyenime, bacıma selam eder,
haklarını helal etmelerini dilerim. Nişanlıma da selam eder,
Cenab-ı Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını
dilerim. Oğlunuz Mustafa"
Erdal Eren.. 17 yaşındaydı. Yine Evren döneminde asıldı. Hem de
yaşı büyütülerek asıldı.. Ailesine yazdığı mektubu şöyle
tamamlıyordu Erdal:
"Cezaevinde yapılanları – neler olduğunu ileride ayrıntılı bir
şekilde öğrenirsiniz sanırım – insanlık dışı zulümdü. O kadar
aşağılık, o kadar acımasız şeyler gördüm ki, bugünlerde yaşamak bir
işkence haline geldi. İşte bu durumda ölüm korkulacak bir şey
değil, şiddetle arzulanan bir olay, bir kurtuluş haline geldi.
Böyle bir durumda insanın intihar ederek yaşamına son vermesi işten
bile değil. Ancak ben bu durumda irademi kullanarak, ne pahasına
olursa olsun yaşamımı sürdürdüm. Hem de ileride bir gün
öldürüleceğimi bile bile.
Anne, baba ve evlat arasındaki sevgi çok güçlüdür, kolay kolay kaybolmaz. Evlat acısının da sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum. Ama ne kadar zor olsa da bu tür duygusal yönleri bir tarafa bırakmanızı istiyorum. Sizin binlerce evladınız var.
Zavallı ve çaresiz biriymişim gibi ardımdan ağlamanız beni
yaralar. Hepinize özgür ve mutlu bir yaşam diliyorum. Oğlunuz
Erdal"
Menderes'in dava arkadaşlarının yazdığı mektupları kaç kez yüreğime
çekiç yiyormuş hissiyle okudum bilmiyorum. Bu yüzden bir daha
buraya aktarmak istemiyorum. Onların sevdiklerine son sözü de,
"Ülkenizi sevmekten vazgeçmeyin" olmuştu.
Deniz Gezmiş...
"Ne yaptıysam ülkem için yaptım" dedi, zıpkın gibi
fırladığı idam sehpasında celladın adım atmasına fırsat vermeden
sehpaya tekmeyi bastı. Bugün kendisiyle karşıt görüşte olanların,
inancına ve görüşüne bakmaksızın kendisine saygı duyması
bundan...
Bu insanların ardından tek bir kişi gitmedi. Bir ülkenin başbakanı
asıldı çıt çıkmadı. Bakanları haksızca asıldı, şeytan bile
ortadan yok oldu. Milyonlar perdelerini çekti, kapılarını
sürgüledi.
Yazgılarına öyle çaresiz, öyle yalnız gitti hepsi..
80 yılından sonra acılar bitti mi?
Binlerce genç faili meçhullere kurban gitti. Yüzbinlerce insanın
eğitim hakkı elinden alındı. Gündüz gözüyle inançlıların,
başörtülülerin hakları gaspedildi. Başörtülü olan şehit annesi
askeriyeden içeri alınmadı.
Camiye gidenler fişlendi, açlığa mahkum edildi. Tanrı komutan ve
tanrı yazar edasındaki mahluklar onları yaşarken öldürdü.
Cayır cayır yandılar ama tek kelime etmediler. İsyan etmediler,
isyana, ayaklanmaya çağırmadılar.
Dün Ergenekon davaları açıklandı. İçlerinde kuşkusuz haksızlığa
uğramış olanlar olabilir. Onları bir kenara ayıralım. Yargıtay
aşamasında bu hatanın düzeltileceğini umud edelim.
Karar açıklanınca bir de baktık ki pek çoğu ciyak ciyak..
Milletini stadyumlarda toplamayı hayal edenleri, gözaltına alınan
halkına dışkısını yedirenleri hep beraber izledik. Düne kadar
ortalık yerde kahraman edasıyla dolaşıyorlardı.
Gördük işte, 17 yaşındaki Erdal Eren kadar yürekli olamadılar.
İdama gitmediler ha, sakın yanlış anlamayın. Daha davanın ilk
evresinde böylesine hezeyanlarlarla bağrıştılar.
Ayaklanmaya, isyana davet edenlerin haddi hesabı yok. Doğu Perinçek
ve JİTEM'i ben kurdum diyen Arif Doğan mahkeme salonundan çığlıklar
atarak kaçmaya çalışmış.
"Genç subaylar rahatsız" diyerek askeri dönemin
Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'e karşı ayaklanmaya çağıran Mustafa
Balbay "Bu sonbahar sıcak geçecek" diyerek
Perinçek'ten pek farkı olmadığını göstermiş.
Düne kadar, "Ne yapyorsak bu ülke için yapıyoruz"
diyenler saf saf dizilmiş, "Biz yapmadık yeminlen biz
yapmadık" diye ağlaşıyor.
"Biz hapiste kalmayalım da, ülke batarsa batsın"
havasındalar. Dışarıdaki adamlarına, kanallarına
"Ayaklandırma çağrısı yapın ülkeyi batırın ama bizi
kurtarın" mesajları veriyorlar.
Şapka Kanunu hakkında aleyhde konuştukları için Erzurum'da,
Kastamonu'da asılan yaşlı nineler ve dedelerden zerre kadar ders
almadıkları ortada. Onlar süngüden geçirilirken, "Vatan
sağolsun" dedi, bunlar sadece ülkenin kurumlarına
küfretmekle meşgul..
Dışarıdaki yaverleri şimdiden Eylül'e hazırlık yapıyor.
"Sonbahar sıcak geçecek" demeleri ondan..
Erdoğan kömürlerini veriyor nasılsa kimse bunu dert etmiyor! Hem
sıcak geçerse doğalgaz faturası az gelir fena mı?
Soğuk geçse kaç yazar? 90 yıldır bu milletin sessiz çoğunluğuna
cehennem azabı çektirdiniz. Bundan sonra komple ateş olsanız
cürmünüz kadar yer yakarsınız!
Levent Kırca, efendisini kurtarmak için ayaklanacaklarını, hükümeti
yıkacaklarını söylemiş. Hatta bunun için and içmiş. Mübarek
aylardır o 'and'ın yanında ne içiyorsa devire
devire, yardıra yardıra gidiyor!
Dersiniz ki vazo deviriyor!
Ondan ilham alan diktatör Esed'in gazetesinin yazarı Ece Temelkuran
da, intikam alanıcağını söylemiş ve eklemiş: "İlahi adalet
yakındır.."
Yalnız unuttuğu birşey var!
Dün tecelli eden adalet toplumun neredeyse tamamını pek bir teselli
etti.
Kafi!
Hem ne söyleyecek başka?
"Askeri vesayet
dönemi, darbeler dönemi bitti. Halk devleti ele geçirdi biz mutlu
azınlık mahvolduk" diyecek hali yok ya!
"Dağlarda kahramanca savaştı, şehit oldu"
masalları ile yedikleri gençler, gerektiğinde halkın önüne
diktikleri askerler bu kez arkalarından gitmeyecek.
Ondan haberi yok cimcimenin!
Postal yalayıcıları
illa bir darbe yapacağız diye direnecekse kendilerine şahhhhane bir
önerim var!
Eğer Kenan Evren'in yaşını küçültüp, zelil halde yattığı yatağından
kaldırdınız mı, darbenin alasını yaparsınız tillahi!!