BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Bu sistem mi diktatörlük getirecek?

Anayasa değişiklik paketine karşı çıkanların büyük çoğunluğu, Cumhurbaşkanı'nın tüm yetkileri elinde toplayacağını ve kendisinden asla hesap sorulamayacağını iddia ediyor.

Anayasa değişiklik paketine karşı çıkanların büyük çoğunluğu, Cumhurbaşkanı'nın tüm yetkileri elinde toplayacağını ve kendisinden asla hesap sorulamayacağını iddia ediyor.

Bir başka deyişle sistemin, Cumhurbaşkanı'nı diktatörleştireceğini iddia ediyor bu kesim...

Gelin hep beraber bu iddianın doğru olup olmadığına birlikte göz atalım. 

Günümüzde halen yürürlükte olan mevcut Anayasa'nın 8. maddesine göre, Cumhurbaşkanı yürütmenin başındaki kişidir ve sadece ama sadece vatana ihanet suçundan yargılanabilir.

Peki yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı'nın yetki sınırlarını hiç merak ettiniz mi?

Tek tek anlatayım.

Mesela; Cumhurbaşkanı'nın herhangi bir siyasi partiyi kapatma yetkisi var mı?

Yok demeyin, çünkü var!

Şöyle var...

Cumhurbaşkanı, bizzat atadığı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nı harekete geçirerek herhangi bir parti hakkında kapatma davası açtırabiliyor. Anayasa Mahkemesi üyelerinin büyük bölümünü de kendisi seçtiği için bu davayı istediği şekilde yönlendirmesi mümkün!

Yok!

Sadece parti değil, aklınıza gelebilecek her kurumu kapattırma yetkisi var Cumhurbaşkanı'nın...

Herhangi bir sendika, dernek veya sivil toplum kuruluşunu da istediği gibi kapattırabiliyor.

Yöntem çok basit. 

Devlet Denetleme Kurulu kendi emrinde olduğu için, bu dernekler hakkında inceleme başlatabiliyor. İncelemenin ardından konuyu yargıya taşıyıp istediği kurumun kapısına kilit vurdurabiliyor.

İşin siyasi boyutu çok daha vahim.

Cumhurbaşkanı Milli Güvenlik Kurulu ile Bakanlar Kurulu'nu istediği zaman toplayabiliyor, onlara başkanlık edebiliyor ve istediği gündem maddesini tartışmaya açabiliyor.

Milli Güvenlik Kurulu'nda söyledikleri tavsiye niteliği taşıyor. Ancak aynı zamanda yürütmenin, yani Bakanlar Kurulu'nun da başı olduğu için bu tavsiye kararlarını uygulama hakkı da var. Çünkü hükümetin aldığı tüm tasarrufların altında imzası var. 

Bir örnekle anlatayım.

Cumhurbaşkanı'nın Milli Güvenlik Kurulu'nda "İhale kanununu bundan böyle ben denetleyeceğim ve tüm ihaleleri ben yaptıracağım" diye tavsiyede bulunduğunu varsayalım.

Bu tavsiye kararının ardından Bakanlar Kurulu'nu toplayıp, tavsiye kararını uygulamaya soktuğu andan itibaren ihaleye çıkma ve denetim hakkını eline alabiliyor. 

Hatta bu sayede istediği bakanlıktaki herhangi bir birimi kendine bağlayabiliyor. 

Bakanlar Kurulu bu karara uymadı mı?

Anında hükümeti lağvetme veyahut itiraz eden bakını azletme yetkisini kullanabiliyor. 

Ya da Ahmet Necdet Sezer'in yaptığı gibi bir anayasa kitapçığı fırlatarak ülkeyi ekonomik krize sokup hükümeti ateşe atabiliyor, seçim sandığına gömebiliyor.

Diğer yetkilere gelince...

Danıştay'a talimat vererek bütçeyi denetime tabi tutma yöntemiyle hükümetin elini kolunu bağlayabiliyor. Savaş veyahut sıkıyönetim ilanında bulunabiliyor.

Kısacası Cumhurbaşkanı bir tek yatak odamıza giremiyor.

Ve yukarıda da söylediğim gibi tüm bu sorumluluklara rağmen hiç bir soruşturmaya ve sorgulamaya tabi tutulamıyor, yargılanamıyor.

Peki yeni sistemde Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkileri nasıl olacak dersiniz?

Öncelikle şunu belirtelim ki yeni sistemde Cumhurbaşkanı'na oy veren seçmen, onun aday gösterdiği milletvekiline oy vermek mecburiyetinde değil...

İsteyen seçmen, Cumhurbaşkanlığı için Erdoğan'a, milletvekilliği için ise MHP'li bir adaya oy verebilecek. Bu sistem aslında önseçimi de beraberinde getiren bir sistem.

Şöyle anlatayım.

Bugüne kadar halk partisinin gösterdiği adaylara oy vermek zorunda kalıyordu. Yeni sistemde bu dayatma olamayacak. Partiler halkın istediği adayları seçim öncesi mecburen önseçim yöntemiyle yine soracak ve ortaya çıkan isimleri aday göstermek zorunda kalacak. 

Böylece milletvekilleri liderine değil, halka karşı sorumlu hale gelecek. Liderini değil, halkı memnun etme telaşına düşecek. Bu durum, Cumhurbaşkanı'nın veyahut parti liderinin Meclis ve parti üzerindeki hakimiyetini tamamen ortadan kaldırıyor.

Şimdi ayrıntılara geçelim.

Diyelim ki Cumhurbaşkanı yeni sistemi tanımadı ve yetki aşımı yapmaya çalıştı.

Yolsuzluk mu yaptı?

Rüşvet mi aldı?

Anayasa'yı mı ihlal etti?

Veyahut diktatörlük eğilimi mi gösterdi? 

Meclis'teki milletvekilleri kendisine biat etmek zorunda olmadığı için, anında bu suçlardan dolayı Meclis soruşturması açabilecek. 

Şu anki sistemde 550 milletvekilinin 413'ünün oyu ile Cumhurbaşkanı Yüce Divan'a gönderilebiliyor zira gönderilen bir Cumhurbaşkanı yok. Çünkü yukarıda da söylediğim gibi Cumhurbaşkanı vatana ihanet dışında hiç bir suçtan yargılanamıyor.

Yeni sistemde ise Meclis, üye tam sayısının 5'te 3'ünün gizli oyuyla soruşturma açılmasına karar verebilecek. 600 milletvekilinden 400'ünün gizli oyu, Cumhurbaşkanı'nın Yüce Divan'da hesap vermesine olanak sağlayacak.

Ancak şu ayrıntıya dikkat çekelim.

Bütün bunlara gerek olmadan dahi Meclis, Cumhurbaşkanı'nın aykırı yönetimine "Dur" diyebilecek. 

Anlatayım. 

Mevcut olan parlementer sistemde Meclis, hükümetin katılmadığı bir komisyonda kanun çıkaramıyor.

Yeni sistemde ise hükümet kanun teklifinde bulunamıyor. Herhangi bir komisyona katılamıyor ve hatta temsilci dahi gönderemiyor.

En önemlisi...

Cumhurbaşkanı temel hak ve özgürlükler konusunda kararname yayınlayamayacak. Kendi görev yetkileri konusunda belli kararnameler yayınlayabilecek. 

Ha, deniliyor ku "Cumhurbaşkanı kararname yayınlayarak istediği herhangi bir bölgeyi özerk ilan edebilir."

Yok kardeşim, yalan!

Hadi diyelim ki böyle bir şey yapmaya çalıştı Cumhurbaşkanı. Bu durumda ne olacak?

Cevabı çok basit. 

Meclis Cumhurbaşkanı'nın çıkardığı kararnameyi beğenmez veyahut sakıncalı görürse, çıkaracağı kanunla o kararnameyi anında işlevsiz hale getirebilecek.

Asıl bomba ise şu...

Şu anki sistemde hükümet çoğunlukta olduğu için, Meclis'in bakanlar ve başbakan hakkında bir meclis araştırması başlatma imkanı yok. 

Ancak yeni sistemde Meclis istediği bakan ve hatta Cumhurbaşkanı hakkında Meclis araştırması-soruşturması yapabiliyor. Hakkında araştırma başlatılan Cumhurbaşkanı Meclis'e gelip milletvekillerine hesap verecek.

Eli mahkum, vermek zorunda...

Ha diyelim ki "Hesap vermem" dedi ve Meclis'i feshetmeye çalıştı...

Bu durumda kendi ipini çekmiş olacak çünkü fesih kararıyla beraber kendi görev süresi de sona ermiş olacak.

Bu arada...

Cumhurbaşkanı her suçtan dolayı mahkeme karşısına çıkarılabileceği gibi, hesap vereceği bir başka merci de olacak.

Hükümetin ve icranın başı olduğu için, başarısızlık durumunda sandıkta halka da hesap vermek zorunda olacak. Yani halk onu başarısız bulursa bir daya seçmeyerek cezalandırabilecek.

Ve son olarak...

Bugünkü sistemde Başbakanlar istediği sürece görevde kalabiliyor. Çekip gitmediği veyahut ölmediği sürece bunun önüne geçmek mümkün değil...

Yeni sistemde Cumhurbaşkanı çok, ama çok başarılı olsa dahi, görev süresi 10 yılla sınırlı olacak. Kendisi de istese, halk da istese, 10 yıldan fazla görev yapamayacak.

Şimdi çıkın vicdan terazisine ve şu sorunun cevabını verin:

Bu sistem sayesinde mi bütün yetkiler Cumhurbaşkanı'nda toplanıyor? Bu sistem sayesinde mi padişahlık geri gelecek.

Bu sistem mi Cumhurbaşkanlarını diktatörleştirecek?

Dipnot: Meclis'in tamamen işlevsiz hale getirildiği iddialarına da bir sonraki yazıda cevap verelim.