BIST 9.388
DOLAR 34,56
EURO 36,30
ALTIN 2.999,21

Bu seçimin sonrası yok!

Günlerdir yazıyor, Erdoğan ve AK Parti'nin kaybetmesi durumunda ülkeyi nelerin beklediğini samimi duygularla anlatmaya çalışıyorum.

Günlerdir yazıyor, Erdoğan ve AK Parti'nin kaybetmesi durumunda ülkeyi nelerin beklediğini samimi duygularla anlatmaya çalışıyorum. 

Belki duymayan bir çift kulak, okumayan bir çift göz vardır diye tekrar edeyim.

Zerre kadar ihtimal vermiyorum ama, hani olur da bu ülkenin yönetimi değişirse, bugüne kadar Erdoğan'ın yolundan giden herkes kendisini bekleyen kederle yüzleşecek.

Onlar için, "Seçimden sonra" diye bir seçenek olmayacak!

Bunu anlamak için üstün bir zekaya gerek yok, zira Erdoğan'ın karşısındaki adayların bizzat kendisi bunu zaten dile getiriyor.

Hapisteki Fetöcü teröristlerden bahsederken, "İçeride yüz bin masum insan var" diyen onlar. Darbeciler için, "Ana kuzuları" diyen onlar. "Hapistekiler çıkacak, onlara 16 yıl destek verenler içeri girecek" diyenler onlar. Darbeye direnenlere, "Onlar masum ana kuzularını öldürdü" diyerek katil muamelesi yapanlar onlar...

Selahattin Demirtaş'ı çıkaracaklarını ve kendisine Başkan Yardımcılığı görevi vereceklerini söyleyen onlar. PKK'dan talimat alıp, HDP'lilere bakanlar kurulunda görev vereceklerini söyleyen onlar… 

TİKA'nın, TRT'nin ve hatta MİT'in kapısına kilit vuracaklarını söyleyen onlar. Bütün devasa projeleri durduracaklarını ya da yıkacaklarını söyleyen onlar. 

Onların tek meselesi Erdoğan değil.

Erdoğan onlar için bir engel ve yıllardır o engeli ölü ya da diri aradan kaldırmaya çalıştılar.

Bazen bir adamın gitmesi, bir devletin yitip gitmesi demettir çünkü. Bir Abdülhamit gidince, senin elinden 64 devlet gider. Toprağın gider, tarihin gider, hilafetin gider, dinin gider, dilin gider, kurulan darağaçlarında canın gider. 

Adeta tarihin sayfalarından sürgün edilirsiniz. 

100 yıl sonra, yeniden böyle bir sürece giriyoruz. Çevrenize birazcık dikkatle baktığınızda, tekerrür etmek üzere olan tarihin kapı eşiğinde durduğumuzu fark edeceksiniz. "Ülke elden gidiyor" diyenlerin, aslında ülkeyi ortadan kaldırmak için kendi aralarında mutabakat sağladıklarını göreceksiniz. 

Afganistan'dan Afrika'ya, Balkanlar'dan Arakana, Suriye'den Somali'ye, Etiyopya'dan Filistin'e, Filipinler'den Irak'a, bütün coğrafyaya şöyle bir göz atın.

Hatta Suudi Arabistan'a, Birleşik Arap Emirlikleri'ne, Libya'ya, Mısır'a ve daha nice ülkelere şöyle bir bakın. Küresel operasyona uğramamış, kana bulanmamış, yağmalanmamış bir tek ülke görebiliyor musunuz? 

Öyle bir küresel operasyon ki avuç içi kadar olan Katar'ı bile himayesi altına almaya çalışmış. 

Tüm bu coğrafyanın tam ortasında ayakta kalan ve 100 yıl sonra bir kez daha tam bağımsızlığını ilan eden Türkiye ayakta kalmış.

Ve şimdi ayakta kalan o umut ülkesini yönetmek isteyenler, "Ne küresel operasyonu ne dış mihrakı?" diyerek seni kendi safına çekmeye çalışıyor. 

PKK'nın lider kadrosu, "Erdoğan'a değil, bunlara oy verin" diye yırtınıyor. DHKP-C'li teröristler, "Erdoğan'a oy vermeyin" diye kampanya yapıyor. Pensilvanya'daki iflah olmaz hain, "Bu son şansımız, Erdoğan'a değil, bu ittifaka oy verin" diyor. 

Hepsi ama hepsi derinlerde sakladıkları bir gaddarlıkla geliyor. Besledikleri nefret, yüzlerinde ve gözlerinin derinliklerinde dans ediyor. 

Bizler, kaderin rastgele bir araya getirdiği insanlar değiliz. Bizler, doğumundan itibaren kaderleri birbirine mühürlenmiş insanlarız. Bizler, bu ülkeye yapılan ihanetlerin canlı tanıklarıyız. 

Tuzak, dolap, kumpas ve darbe sınavlarından geçtik. Hiçbir hikayenin gerçek anlamda anlatamayacağı kederler yaşadık. 

Bu ülkeyi kan hakkıyla, can hakkıyla yeniden kazandık. 

Bir arada kaldığımız için bugünleri gördük. Bir arada olduğumuz, hep beraber yürüdüğümüz için geri dönemeyecek kadar ilerledik. Pes etmek için bu noktaya gelmedik! Şimdi yeni bir sınavdan, yeni bir testten geçiyoruz.

7 Haziran öncesi söylediklerimi tekrar söyleyerek yazıyı noktalayacağım.

Yukarıda amaç ve hedeflerini saydığım güçlerle ve onların maşalarıyla aynı safta bulunmayı kendinize yakıştırdıysanız, birbirinize hayırlı olasınız. 

Terörle ölümüne mücadele eden, darbelere karşı ölümüne direnen bir adamla aynı safta kalmanın utancı bize, yeni bir savaş cephesi açabilmek için PKK, Fetö ile ve onların sahipleri ile iş birliği yapmanın övüncü size kalsın.

Fetö'cüleri ve PKK'lıları besleyen Almanya'nın, camileri yasaklayan Avusturya'nın, PKK'ya silah gönderme yarışına giren Amerika ve Fransa'nın, mazlumları dünyanın gözü önünde katleden İsrail'in safında olmanın şerefi size...

Suriyeli gariplerin, Filistinli mazlumların, Arakanlı mağdurların, Somalili yoksulların ve dünya üzerinde zulmün tezgahından geçen ümmeti Muhammed'in safında olmanın ayıbı bize kalsın!

Şehitlerden tiksinenlerin, darbe gecesi camileri basanların, ezanlar evimin üstünde inlemesin diyenlerin, şerefli Türk komutanının apoletini sökenlerin yanında olmanın mutluluğu sizin olsun...

Siz varın, Fetöcülerle, PKK'lılarla, vatana ve millete ihanet eden gazeteci görünümlü ajanlarla birlikte adalet yürüyüşü yapanlarla birlikte yürüyün.

Biz buradayız ve burada kalacağız. 

Ömer Halisdemir ile, Fethi Sekin ile, kanları hala Şehitler Köprüsü'nden damlayan 253 şehit ile, Fırat Kalkanı ve Zeytindalı operasyonunda kırılıp yere şehit olarak düşen aslan oğlu aslanlar ile beraber yürüyeceğiz.

Allah'a verdiğimiz sözümüz var. Vatan üzerine, bayrak, toprak ve şehitlerin üzerine ettiğimiz sadakat yeminimiz var. 

Kim dönerse dönsün, biz dönmeyeceğiz bu yoldan. Ya inandığımız bu yolda yürüyeceğiz ya da bu yolda öleceğiz.

Biz, Recep Tayyip Erdoğan'la kalacağız!