Bu seçimin sonrası yok!
Günlerdir yazıyor, Erdoğan ve AK Parti'nin kaybetmesi durumunda ülkeyi nelerin beklediğini samimi duygularla anlatmaya çalışıyorum.
Günlerdir yazıyor, Erdoğan ve AK Parti'nin kaybetmesi durumunda
ülkeyi nelerin beklediğini samimi duygularla anlatmaya
çalışıyorum.
Belki duymayan bir çift kulak, okumayan bir çift göz vardır diye
tekrar edeyim.
Zerre kadar ihtimal vermiyorum ama, hani olur da bu ülkenin
yönetimi değişirse, bugüne kadar Erdoğan'ın yolundan giden herkes
kendisini bekleyen kederle yüzleşecek.
Onlar için, "Seçimden sonra" diye
bir seçenek olmayacak!
Bunu anlamak için üstün bir zekaya gerek yok, zira Erdoğan'ın
karşısındaki adayların bizzat kendisi bunu zaten dile
getiriyor.
Hapisteki Fetöcü teröristlerden
bahsederken, "İçeride yüz bin masum insan
var" diyen onlar. Darbeciler için, "Ana
kuzuları" diyen onlar. "Hapistekiler çıkacak,
onlara 16 yıl destek verenler içeri girecek" diyenler
onlar. Darbeye direnenlere, "Onlar masum ana
kuzularını öldürdü" diyerek katil muamelesi yapanlar
onlar...
Selahattin Demirtaş'ı çıkaracaklarını ve kendisine Başkan
Yardımcılığı görevi vereceklerini söyleyen onlar. PKK'dan talimat
alıp, HDP'lilere bakanlar kurulunda görev vereceklerini söyleyen
onlar…
TİKA'nın, TRT'nin ve hatta MİT'in kapısına kilit vuracaklarını
söyleyen onlar. Bütün devasa projeleri durduracaklarını ya da
yıkacaklarını söyleyen onlar.
Onların tek meselesi Erdoğan değil.
Erdoğan onlar için bir engel ve yıllardır o engeli ölü ya da diri
aradan kaldırmaya çalıştılar.
Bazen bir adamın gitmesi, bir devletin yitip gitmesi demettir
çünkü. Bir Abdülhamit gidince, senin elinden 64 devlet gider.
Toprağın gider, tarihin gider, hilafetin gider, dinin gider, dilin
gider, kurulan darağaçlarında canın gider.
Adeta tarihin sayfalarından sürgün edilirsiniz.
100 yıl sonra, yeniden böyle bir sürece giriyoruz.
Çevrenize birazcık dikkatle baktığınızda, tekerrür etmek üzere olan
tarihin kapı eşiğinde durduğumuzu fark
edeceksiniz. "Ülke elden
gidiyor" diyenlerin, aslında ülkeyi ortadan kaldırmak
için kendi aralarında mutabakat sağladıklarını
göreceksiniz.
Afganistan'dan Afrika'ya, Balkanlar'dan Arakana, Suriye'den
Somali'ye, Etiyopya'dan Filistin'e, Filipinler'den Irak'a, bütün
coğrafyaya şöyle bir göz atın.
Hatta Suudi Arabistan'a, Birleşik Arap Emirlikleri'ne, Libya'ya,
Mısır'a ve daha nice ülkelere şöyle bir bakın. Küresel operasyona
uğramamış, kana bulanmamış, yağmalanmamış bir tek ülke görebiliyor
musunuz?
Öyle bir küresel operasyon ki avuç içi kadar olan Katar'ı bile
himayesi altına almaya çalışmış.
Tüm bu coğrafyanın tam ortasında ayakta kalan ve 100 yıl sonra bir
kez daha tam bağımsızlığını ilan eden Türkiye ayakta kalmış.
Ve şimdi ayakta kalan o umut ülkesini yönetmek
isteyenler, "Ne küresel operasyonu ne dış
mihrakı?" diyerek seni kendi safına çekmeye
çalışıyor.
PKK'nın lider kadrosu, "Erdoğan'a değil, bunlara oy
verin" diye yırtınıyor. DHKP-C'li
teröristler, "Erdoğan'a oy
vermeyin" diye kampanya yapıyor. Pensilvanya'daki
iflah olmaz hain, "Bu son şansımız,
Erdoğan'a değil, bu ittifaka oy
verin" diyor.
Hepsi ama hepsi derinlerde sakladıkları bir gaddarlıkla geliyor.
Besledikleri nefret, yüzlerinde ve gözlerinin derinliklerinde dans
ediyor.
Bizler, kaderin rastgele bir araya getirdiği insanlar değiliz.
Bizler, doğumundan itibaren kaderleri birbirine mühürlenmiş
insanlarız. Bizler, bu ülkeye yapılan ihanetlerin canlı
tanıklarıyız.
Tuzak, dolap, kumpas ve darbe sınavlarından geçtik. Hiçbir
hikayenin gerçek anlamda anlatamayacağı kederler yaşadık.
Bu ülkeyi kan hakkıyla, can hakkıyla yeniden kazandık.
Bir arada kaldığımız için bugünleri gördük. Bir arada olduğumuz,
hep beraber yürüdüğümüz için geri dönemeyecek kadar
ilerledik. Pes etmek için bu noktaya gelmedik! Şimdi yeni bir
sınavdan, yeni bir testten geçiyoruz.
7 Haziran öncesi söylediklerimi tekrar söyleyerek yazıyı
noktalayacağım.
Yukarıda amaç ve hedeflerini saydığım güçlerle ve onların
maşalarıyla aynı safta bulunmayı kendinize yakıştırdıysanız,
birbirinize hayırlı olasınız.
Terörle ölümüne mücadele eden, darbelere karşı ölümüne direnen bir
adamla aynı safta kalmanın utancı bize, yeni bir savaş cephesi
açabilmek için PKK, Fetö ile ve onların sahipleri ile iş
birliği yapmanın övüncü size kalsın.
Fetö'cüleri ve PKK'lıları besleyen Almanya'nın, camileri yasaklayan
Avusturya'nın, PKK'ya silah gönderme yarışına giren Amerika ve
Fransa'nın, mazlumları dünyanın gözü önünde katleden İsrail'in
safında olmanın şerefi size...
Suriyeli gariplerin, Filistinli mazlumların, Arakanlı mağdurların,
Somalili yoksulların ve dünya üzerinde zulmün tezgahından geçen
ümmeti Muhammed'in safında olmanın ayıbı bize kalsın!
Şehitlerden tiksinenlerin, darbe gecesi camileri basanların,
ezanlar evimin üstünde inlemesin diyenlerin, şerefli Türk
komutanının apoletini sökenlerin yanında olmanın mutluluğu
sizin olsun...
Siz varın, Fetöcülerle, PKK'lılarla, vatana ve millete ihanet eden
gazeteci görünümlü ajanlarla birlikte adalet yürüyüşü yapanlarla
birlikte yürüyün.
Biz buradayız ve burada kalacağız.
Ömer Halisdemir ile, Fethi Sekin ile, kanları hala Şehitler
Köprüsü'nden damlayan 253 şehit ile, Fırat Kalkanı ve
Zeytindalı operasyonunda kırılıp yere şehit olarak düşen aslan oğlu
aslanlar ile beraber yürüyeceğiz.
Allah'a verdiğimiz sözümüz var. Vatan üzerine, bayrak,
toprak ve şehitlerin üzerine ettiğimiz sadakat yeminimiz
var.
Kim dönerse dönsün, biz dönmeyeceğiz bu yoldan. Ya inandığımız
bu yolda yürüyeceğiz ya da bu yolda öleceğiz.
Biz, Recep Tayyip Erdoğan'la kalacağız!