BIST 9.627
DOLAR 35,25
EURO 36,75
ALTIN 2.968,80
HABER /  GÜNCEL

Bu rapor çok tartışılacak..

Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu'nun hazırladığı azınlık raporu gündeme bomba gibi düştü. Raporda Anayasada 'Devletin dili Türkçedir' ifadesi eleştirildi.

Abone ol

Raporda 'Sevr sendromu' nun bitmesi, Lozan Anlaşması'nın gerektiği gibi uygulanması isteniyor. Tek kültürlü ulus-devlet yerine ise, 'Türkiyelilik üst kimliğinin benimsenmesi' öneriliyor. Rapor, Erdoğan'a sunuldu Başbakan Erdoğan'a, Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu tarafından sunulan raporda çok kimlikli, çok kültürlü, özgürlükçü ve çoğulcu bir toplum modelinin benimsenmesi istendi. Türkiye Lozan Anlaşması'nı ihlal ediyor Türkiye'nin azınlıklar konusundaki sınırlayıcı tutumunun dünyadaki eğilimlere ters düştüğü de belirtildi. Rapora göre, Türkiye, Lozan Anlaşması'nın bazı hükümlerini ihlal ediyor. Raporda, Anayasa'nın, 'değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek' maddeleri arasında yeralan "Türkiye devletinin dili Türkçe'dir" ifadesi de eleştirildi, "devletin dili olmaz" denildi. RAPORDAN BÖLÜMLER ‘Türkiye Lozan anlaşmasını gerektiği gibi uygulamıyor. Anlaşmanın 39. maddesi bütün yurttaşlara dilediği dili ticarette, açık ve kapalı toplantılarda, her türlü basın ve yayın araçlarında kullanma hakkı getirmiştir. Bu uygulansa, örneğin Kürtçe yayın konusunun getirdiği sıkıntılı tartışmalar sona erecektir. Bir gün kaçınılmaz olarak herkes her dilde yayın yapacaktır. Türkiye’de azınlıkları ve dolayısıyla kültürel hakları ilgilendiren mevzuat, ülkedeki azınlık kavramı ve haklarından daha kısıtlayıcı durumdadır. Bunun temel kaynağı Anayasanın 3. maddesidir: ‘Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.’ . Devletin bölünmez bütünlüğü tüm dünyada tartışılmazdır. Fakat ‘milletin bölünmez bütünlüğü’ kavramı bizlere doğal gelivermekle birlikte, bir Batılıya son derece terstir. Çünkü bu terimi kullanmak milletin tek parça olduğunu söylemektir ki, milleti oluşturan çeşitli alt kimliklerin inkárı anlamına gelir. Diğer yandan ‘devletin dili Türkçedir’ ibaresini anlamak hepten imkánsızdır. Çünkü devletin dili olmaz.’ ‘Bir millet olarak ‘Türklerden’ söz ederken, ‘Türk’ teriminin aynı zamanda bir etnik grup anlamına geldiği görülmemektedir. Osmanlı İmparatorluğunda üst kimlik ‘Osmanlılık’ iken, Türkiye Cumhuriyetinde ‘Türklük’ olarak ortaya çıkmıştır. Bu durumda alt kimliklerden bir tanesi aynı zamanda üst kimlik olarak belirlenmiştir ki, bu durum diğer alt kimlikleri yabancılaştırıcı niteliktedir. Eğer bu üst kimlik ‘Türkiyelilik’ olsaydı, bu durum ortaya çıkmazdı... ‘Türkiye’nin parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu hususunda bir ‘Sevr sendromunun' yaşandığı bilinmektedir. Böyle bir havanın bugün de ileri sürülmesi ve bir ‘paranoya’ haline gelmiş olması rahatsız edicidir. Ayrıca Türkiye’nin AB’ye girebilmek için rıza gösterdiği demokrasiye aykırıdır. Böyle bir paranoya ile demokrasiyi geciktirmek Türkiye’ye hizmet değildir. Özellikle Kürtçe konusunda getirilmek istenen reformlar söz konusu olduğunda, hemen Türkiye’nin parçalanacağından söz edilmekte, bunun terörü canlandıracağı söylenmekte, her türlü reform böyle bir paranoya havasında engellenmek istenmektedir. Bu ‘Sevr paranoyasının’ beslediği zihniyet, reformlara şiddetle direnmektedir. Anayasa ve ilgili yasalar, özgürlükçü, çoğulcu ve demokratik bir içerikte yeni baştan yazılmalıdır. Sonuçta tek kültürlü ulus-devlet modelinin yerine ‘Türkiyelilik’ üst kimliği altında çok kültürlü yeni bir toplum modeli benimsenecektir.’