BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Bu polis terörünü kim durduracak?

Buna artık "Polis terörü" demenin zamanı geldi de geçiyor!

Bu işin lamı cimi kalmadı. Çivisi çıktı da diyemiyorum çünkü çivi çıkalı çok oldu. Birilerinin artık o çiviyi olduğu yere çakması gerek.

Her gün biraz daha artan, dışarıdan bakıldığında "Ne oluyor? Nereye gidiyoruz" dedirten o tehditkar görüntüden bahsediyorum.

Buna artık "Polis terörü" demenin zamanı geldi de geçiyor!

İzmir'de bir gencin sokak ortasında katledilmesidir bana bunu yazdıran. Ondan önce çocuğu kucağındayken öldüresiye dövülen babanın yaşadığı acıdır bana bunu söyleten..

Ama en önemlisi bu dehşeti benim de bizzat yaşamamdır.

Dün hayatımın en korkunç günüydü. Milyonlarca çocuk gibi evinin önünde oynayan 13 yaşındaki çocuğum polis tarafından bir ekip otosuna bindirilip tabiri caizse kaçırıldı..

Kapımın önünden ve benden habersiz!

Olayın aslını astarını anlatayım, varın hükmü siz vicdanınızla verin..

Mehmet Cüneyt henüz 13 yaşında! Biz ona kısaca Memoli diyoruz.. Tüm ailenin maskotu, sevgilisi, nefesi, yarınlara dair umudu Memoli..

Dün saat 3 sularında bana geldi, "Arkadaşım Cem yatak odasını boyayacak süsleyecek. Ben de onunla süsleyebilir miyim odasını?" diye izin istedi.

5 yaşından beri arkadaşlar. Öyle bir samimiyetleri var ki, bazen gıpta ediyorum. Haftasonları gözümü uykudan açtığımda ikisini benim yatağımın üstünde oynarken görürüm. Ya da Mehmet'in odasında çizgi film izlerken.. Pırıl pırıl bir çocuk anlayacağınız.. İkisi de o yaşlarında oruçlu.

Her neyse...

Bir iftara davetli olduğum için ben de onlardan bir iki saat sonra çıktım.

O saatten sonra kimse Memoli'yi ve Cem'i ortalıkta görmüyor. Haber ateş gibi her yana yayılıyor köşe bucak çocuklar aranıyor..

Ama ikisinden de ses yok,  iz yok!

Saatler 20.30'u bulduğunda her iki eve de telefon açılıyor: "Çocuklarınız karakolumuzda. Gelince suçlarını öğrenirsiniz!"

Şimdi niye gözaltına alındıklarını anlatayım size..

Cem, hemen evinin altındaki bir dükkanda çıraklık yapıyor. patronu işyerinin anahtarlarını, kapıdaki arabanın anahtarlarını Cem'e verip Antalya'ya tatile gidiyor.

Aşağı inip dükkanın önünde oturdukları bir sırada Cem park halindeki arabanın kapısını açıp içine oturuyor. Tam da o sırada oradan bir polis ekibi geçiyor.

14 yaşındaki Cem bir kaç sorudan sonra, "Sen bu arabayı çalıyordun" denilerek ekip otosuna bindiriliyor. Oğlum, olduğu yerde oturmuş olanları izliyor.

İşgüzar polis amcası, "Sen de gel bakalım" diye çağırıyor ve ona da ekip otosuna binmesini emrediyor.

Çocuklar, "Biz burada oturuyoruz. Birimizin evi şu üst kat, diğerimizin evi şu sokakta" diyor ama azılı oto hırsızlığı şebekesini (!) kıskıvrak yakalayan polis amcaları hiç dinler mi?

Ailelere haber verilmeden çocuklar Ataşehir çocuk büroya götürülüp, "Oto hırsızlığı" şüphesiyle teslim ediliyor.

"Yok artık" demeyin çünkü daha var. Giderek korkunç bir hal alan devamı var bu olayın!

Evlere, "Çocuklarınız burada" diye telefon gelince ağabeyim Baki Özışık apar topar koşturuyor.

İçeri girdiğinde gördüğü manzara şu...

Polisler iftar açarken, çocuklar onların önünde sıra sıra oturtulmuş iftar açmamış ve ağlıyor.

Gece saat 10.00 gibi ben haberdar edildim.. Apar topar eve geldim. Ne oldu diye oğluma sarılacağım ama tuhaf davranıyor.

Elleri sinir hastası birinin elleri gibi titriyor. Çenesi titriyor. Olayı anlatırken gözleri bir boşluğa saplanıyor ve istemediği halde gözlerinden yaşlar ip gibi akıyor. Sarılmak için hamle yapıyorum, dövecekmişim gibi irkiliyor.

Memoli ne sorarsan sor gülümseyerek cevap verin bir yüz yapısına sahip.. Karakolda polis amcası ona soru sorarken aynı gülümseme ile cevap vermiş. Polis amcası da sağolsun tüm gazabıyla gürlemiş:

"Sen burada nasıl gülersin ulan! Sen buranın neresi olduğunu biliyor musun? Seni ben hapse attıracağım buranın ciddiyetini anlamadın mı? Çabuk bana doğruyu söyleyin o arabayı çalacaktınız da nereye götürecektiniz!"

Hakaretler, tehditler, korkutmalar...

Ve 13 yaşındaki çocukları oruç tuttukları halde gece 21.30'a kadar aç bırakmalar!

Vicdana bak, babacanlığa bak!

Sonra ne oluyor biliyor musunuz?

Sözde çalınmaya çalışılan arabanın sahibi aranıyor. Adamcağız, "Yahu memur bey. Cem benim yanımda çalışır.. Her sabah çayımı o demler kahvaltıyı beraber yeriz. Ben evimin işyerimin arabamın anahtarını verip geldim. O çocuk benim oğlumdan da öte. Hırsızlık bir durum yok" diye yarım saat polislere dil döküyor ama anlatamıyor.

Arabanın sahibi "Benim arabam çalınmadı, anahtarı bizzat ben verdim o çocuğa" diyor, polisler, "Sen bizden iyi mi bileceksin çalıyordu" diyor!

Sonunda Memoli'nin bir gazetecinin çocuğu olduğunu öğrenilince, aynı polis bu kez ağız değiştiriyor ve şu savunmayı yapıyor:

"Bu Cem isimli çocuk arabayı çalıyordu. Memoli de gördü. Biz de onu tanık olarak dinlemek istedik! Sorgusu bitti, götürebilirsiniz!"

Hay yaşşa!

Ya Memoli'nin babası gazeteci olmasaydı? Ya babası gazeteci veya milletvekili olmayan masumların akıbeti ne oluyor?

Bu soruya cevap aranması dahi yüreğinizi yakıyor değil mi?

Babasıyım ben bilirim..

Memoli kediden köpekten bile korktuğunda karabasanlar, kabuslar gören ve uykusunda saatlerce inleyen bir çocuk..

Ben bu yazıyı yazdığım saatlerde de psikiyatristte tedavi görüyor. 

Sen kendinle ne kadar gurur duysan azdır polis arkadaşım..

Geç aynanın karşısına, endamını süz de iftihar et!

Okul servisi geç geldiği için oradan geçen polis ekibinden yardım isteyip "Beni eve bırakın" diyecek kadar senin bulunduğun camiayı ve mensuplarını seven çocuğum, senin sayende polisten korkuyor.

Hatta ödü kopuyor! Kendini ayakta alkışlayabilirsin!

Bunu yazıp yazmama konusunda epey direndim ama yazmazsam çıldıracağım.. Dün gece 13 yaşındaki bir çocuk senin yaşattığın korku ve deprasyon sonucu yatağını ıslattı!

Kendinle ne kadar gurur duysan azdır!

Yalnız bilesin!

Temsil ettiğin kutsal camianın saygın mensupları seninle utanç duyuyor!

NOT 1: Ateşehir Emniyet Müdürü Mustafa Yolcu'yu iyi bilirim, tanırım. Ta Tuzla'dan beri namını duyduğum, herkesin karakterine büyük saygı duyduğu bir isim Mustafa Yolcu. Eminim ki bu bireysel hataları kısa zamandayoluna koyacaktır..

NOT 2:
Niyetim bir iki polisin yaptığından ötürü, koca emniyet camiasını hedef göstermek değil. Böyle bir şey haddime de değil. Ancak artık toplumun yüreğini titreten bir korkunun varlığının nerelere kadar sindiğinin görülmesi ve ona göre adım atılması zamanıdır..

Yoksa bu ateş yakında Türkiye'yi saracak!

twitter.com/slymnoz

facebook.com/slymnoz