BIST 9.904
DOLAR 35,20
EURO 36,66
ALTIN 2.966,55
HABER /  GÜNCEL

Bu ne rezalet

Görme engelli sporcuların Edirne'de yaptıkları kamp tam anlamıyla rezaletti. Yetkililerin duyarsızlığı sporculara zor anlar yaşattı.

Abone ol

Ama nasıl kamp! Bir odada 3 kişi... Kalorifer yok, sıcak su yok, duş yok, kahvaltı yok, yemek yok, doktor yok, ilaç yok, arayan soran yok...

Bir olimpiyat yılı daha futbolun kuru gürültüsü arasında heba olup gidiyor. Temmuz-Ağustos’ta 2012 Londra Olimpiyat Oyunları, ardından da Ağustos-Eylül’de 2012 Londra Paralimpik Oyunları var. Gerek olimpik, gerekse paralimpik sporcular oyunlara kota almak için sınav üstüne sınav veriyorlar. Kota alanlar da çeşitli yerlerde yapılan kamplarla harıl harıl çalışıyorlar. Gelin görün ki, hepsi kaderine terk edilmiş gibi. Türkiye aylardır futboldaki şike, teşvik, Süper Final vb. rezaletlerle yatıp kalkıyor. Hal böyle olunca, Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’na katılacak sporculara dönüp bakan bile olmuyor.

EDİRNE PİDECİSİNDEN LONDRA'YA!

Lafı fazla uzatmadan Londra için gecesini gündüzüne katan bir sporcu kafilesinin neler yaşadığına bir göz atalım: Görme Engelliler Atletizm Milli Takımı 18 Nisan’da Edirne’de kampa girdi. Kampın bitişi için planlanan tarih 10 Mayıs’tı. Kampta 13 sporcu ile antrenörler ve kılavuz sporcular vardı. Kamp yeri için ise Edirne Gençlik Spor İl Müdürlüğü’nün kamp tesislerinin hemen yanındaki Atletizm Federasyonu’na ait tesis tahsis edilmişti. Bu, onların üçüncü kampıydı. Kafile neşe içinde kampa başladı. Gelgelelim, daha ilk günde işin rengi değişti. Zira bir odada 3 sporcu kalıyordu. Eşyalar odalara sığmıyor, malzemeler yerlere saçılıyordu. Neyse denildi, katlanıldı! Ama sürprizler daha yeni başlamıştı! Bir de baktılar ki, tesiste yemek çıkmıyor, hatta kahvaltı da verilmiyordu. Zira anlaşma böyleydi! Çaresiz yemek için tesisin karşısındaki bir pideci mesken tutuldu. Görme engelli sporcular her gün bir kaç kez yolun karşısına geçmek zorunda kalıyor, arabaların arasından slalom yapıyorlardı! Pidecinin menüsünde ne varsa onla yetinmek zorunda kalıyorlardı. La havle çekildi, ama yapacak bir şey yoktu! Derken, iki gün sonra bu kez kalorifer kazanından sorumlu görevli rahatsızlandı. Yerine de kimse atanmadı! Üç kişi bir oda ile kahvaltı-yemek problemine bir de sıcak suyun akmaması ve gece kaloriferlerin yanmaması eklendi. Edirne’nin gece soğuğunu bilenler, bilir!

KAMP BURUNLARINDAN GELDİ

Bunlara da çaresizce boyun eğdi sporcular. Çünkü antrenman alanının tesisin hemen yanı başında olması onlar için yeterince mutluluk vericiydi! Bir kaç gün sonra bir sporcu sakatlandı. Kampta doktor ve ambulans olmadığı için sporcu taksiyle hastaneye yetiştirildi. Yapılan ilk müdahalenin ardından tedavisi için evine yollandı! Kampta sadece bir masör vardı. O da ufak tefek sakatlıklara ancak yetebiliyordu. Tabii bu arada, sporcuların alması gereken ergojenik yardımlardan, vitaminlerden, minerallerden, mentörden, diyetisyenden bahsetmek şu durumda abes kaçıyor. Şimdi diyeceksiniz ki, yemek olmayan yerde diyetisyenden nasıl bahsedersin? Haklısınız! Dil sürçmesi! Olan bitene daha fazla dayanamayan ve kampı zamanından önce sonlandıran bu sporculardan 5’inin Paralimpik kotası aldığını, kalanların da alma ihtimalinin devam ettiğini eklersem, nasıl çarpıcı bir spor manzarası ile karşı karşıya olduğumuz daha iyi anlaşılır. Şimdi bu çocuklar Londra’ya gidecek, içlerinden en az bir ya da iki tanesinin madalya getirmesi güçlü bir olasılık. Tüm bu yokluklara, yoksunluklara rağmen bunu başardıkları takdirde bizler de onlarla gurur duyacağız, öyle mi? Hangi hakla? Kimse boşuna heveslenmesin! Bu gurur sadece onların olacak. Bize düşense, çağın gerisine itilmişliğimize ağıt yakmak olmalıdır! Çünkü, gözleri görmeyen onlar değil, biziz!