Bu nasıl yalan Hakan Şükür?
Geçtiğimiz haftayı adliyelerde ve emniyet müdürlüklerinde geçirdim desem yeridir. Tamı tamına 4 ayrı suç duyurusu.
Geçtiğimiz haftayı adliyelerde ve emniyet müdürlüklerinde
geçirdim desem yeridir. Tamı tamına 4 ayrı suç duyurusu.
Fethullah Gülen, Zaman gazetesi ve Hakan Şükür yazılarımdan dolayı
rahatsız olmuşlar ve savcılığa müracaat etmişler.
Savcı çağırdı, koşa koşa gittim. Ardından polis kapıya gelip beni
sormuş, ona da gittim.
Tabi ben Ekrem Dumanlı gibi ikamet adresimi çalıştığım kurum olarak
gösterip, binlerce kişiyi protesto için kapıma toplamadığım için,
"Özgür medya susmaz" veyahut, "Süleyman
abi Allah'a emanet" gibi sloganlarına şahit olmadınız.
Adliyede savcıya onlarca avukat eşliğinde ifade verirken gizli
çekim yapılmadığı için şov yapma imkanı da bulamadım. Avukatım
Melis Sargın hanımefendi savcılık kaleminde gereken işlemi yaptı,
savcıyı dahi doğru dürüst göremedim.
Fethullah Gülen ve Zaman Gazetesi'nin şikayetini anladım da, Hakan
Şükür'ün ortalıkta neyini kaybettiğini anlayamıyorum.
Bugüne kadar hakkımda iki ayrı suç duyurusunda bulundu beyefendi.
İlk suç duyurusu o kadar gülünçtü ki savcı bile gülmekten kendini
alamadı...
Suç duyurusu yaptığı yazımda ne demişim biliyor musunuz?
Süleyman Aslan'ın evinde bulunan paraları AK Parti milletvekili
Hüseyin Bürge'nin gönderdiğini, Bürge'nin ortaklarından birinin de
Hakan Şükür'ün kardeşi gökhan Şükür olduğu iddia etmişim.
Bu yazı sonrası Gökhan Şükür beni aramış ve Hüseyin Bürge ile ortak
olmadığını söylemiş, ben de bu sözü senet kabul ederek iddianın
asılsız çıktığını yazmışım.
Gökhan Şükür düzeltme sonrası davaya gerek olmadığını söylerken,
Hakan Şükür gidip şikayetçi olmuş!
Niye?
"Hakan Şükür'ün kardeşi Gökhan Şükür" dediğim
için...
Kendisi attığı twitlerde ikide bir, "Ebru Gündeş'in kocası
Rıza Zarrab" deyince iyi, ben "Hakan Şükür'ün
kardeşi Gökhan Şükür" deyince suç!
Haliyle takipsizlik kararı verildi...
Geçen ay Bakırköy Adliyesi'ne gidip bir suç duyurusunda daha
bulunmuş. Bu suç duyurusunun nedeni de bir önceki kadar komik!
Twitter'da yazdığım bir iki mesajı kendisine yönelik hakaret ve
iftira olarak algılamış. O twitleri merak ediyorsananız
paylaşayım:
1- Şu Hakan Şükür'ü Galatasaray'dan kim
gönderdiyse, paralelle mücadeleyi ilk başlatan da O'dur. Kendisini
bulsam teşekkür edeceğim vallahi!
2 - Hakan Şükür'ü bir iki yıl önce övüyordum.
Tuzluk oldu, eleştiriyorum bu kadar basit! Arkadaşım namussuzsa
sevmeye devam edemem. Siz edin ama...
Şikayet dilekçesinde gördüğüm kadarıyla "Tuzluk"
benzetmesi ile "Arkadaşım namussuzsa sevmeye devam
edemem" örneklemesini iftira ve hakaret olarak
algılamış.
Daha önce kendisine "Tuzluk" diyen Yeni Şafak
yazarı Hikmet Genç'i de dava etmişti ve mahkeme herhangi bir maddi
veya manevi tazminata gerek olmadığını açıklamıştı. Emsal karar
olmasına rağmen farklı adliyelerden suç duyurusunda bulunmasının
bir nedeni vardır elbet!
Kabul edin veya etmeyin...
Mahkeme kararı olmadığı halde bazı kişileri,
"Hırsız" diye ilan eden bir kişinin eleştirilmesi
normaldir ve ben de koluna girerek adliyeye yolculadığı Ekrem
Dumanlı kadar fikrimi beyan etme özgürlüğüne sahip bir
gazeteciyim.
Kendisi herkes hakkında herşeyi yazarken, birileri kendisi hakkında
eleştiride bulununca niye böyle atarlanıyor anlamıyorum.
Gelelim geçtiğimiz hafta yaşanan gelişmeye...
Bildiğiniz üzere mahkeme, 17 Aralık operasyonunda polisin ele
geçirdiği Rıza Zarrab'a ait paraları kendisine iade etti.
Bilinmesini isterim ki bu karar herkes kadar beni de rahatsız
etti.
Ancak bu paraların iade edilmesinden sonra beni rahatsız eden bir
gelişme daha oldu.
Hakan Şükür, yine twitter'da, "Bazı utanmaz iftiracılar
vardı; "Paraları H.Şükür koydurdu" diye yazan. Eee
ben koydurduysam faiziyle başkaları niye aldı? Ahlak
yoksunları.." diyerek beni iftira atmakla suçlamış.
Ne diyeyim bilemedim...
Erdoğan'ın tercihine güvenip milletvekili olması için oy verdiğimiz
adamdaki idrak iltihabı hastalığı had safhaya ulaşmış meğer...
Okuduğu iki satırlık yazının yarısını anlamıyor, diğer yarısını da
çarpıtarak kendisini pışpışlayan paralel hayran kitlesine
aktarıyor.
Hakan Şükür'ün anlayabileceğinden pek emin değilim ama, şansımı bir
kez daha deneyeceğim. Maddeler halinde sıralıyorum bak Hakan Şükür,
iyi oku:
1 - Rıza Zarrab'a ve bakan çocuklarına faiziyle
teslim edilen paralar en az senin kadar beni de rahatsız etti.
Başından beri söylüyorum. Ortada bir yolsuzluk olmadığına
inanmıyorum. Benim itirazım, "Yolsuzluk var"
bahanesiyle hükümeti devirme girişiminde bulunulması. Başbakan'a
yargı cuntası aracılığıyla kelepçe takılmaya çalışılması, MİT'e
yönelik alçakça ve haince saldırılar yapılması...
2 - Ben, Süleyman Aslan'ın evinde bulunan
paraların rüşvet parası olmadığını, o paraları AK Parti İstanbul
Milletvekili Hüseyin Bürge'nin gönderdiğini söylemiştim. Hüseyin
Bürge de 17 Aralık operasyonundan hemen sonra o paraları kendisinin
gönderdiğini söylemişti.
3 - Söylemekle yetinmeyen Hüseyin Bürge o tarihte
mahkemeye başvurarak söz konusu paraların, Makedonya’nın başkenti
Üsküp’te yapımı devam eden Uluslararası Balkan Üniversitesi için
toplandığını belirterek iadesini resmen istedi.
4 - Üsküp Eğitim ve Kültür Vakfı Türkiye
temsilciliği avukatı Ömer Faruk Hansu, o tarihte mahkemeye verdiği
dilekçede bak ne diyor: "Müvekkil vakfın Türkiye
bankalarında işlem tarihinde hesaplarının bulunmaması sebebiyle
bankacılık mevzuatı gereğince zorluklar yaşanıyordu. Bu nedenle
Üsküp Eğitim ve Kültür Vakfı Temsilciliği adıyla Türkiye’ye
kurulması için işlemler başlatılmış, gerekli yasal izinler
alınmıştır. Türkiye temsilciliğinin kuruluş süreci 11.12.2013
tarihinde tamamlanarak Halk Bankası Salıpazarı Ticaret şubelerinde
hesaplar açılmıştı. Müvekkil vakıf adına bağış; İstanbul
Milletvekili ve yönetim kurulu başkanı Hüseyin Bürge tarafından
oğlu Cemil Bürge ve Murat Bayraktaroğlu vasıtasıyla Halk Bankası
İstanbul / Ataşehir Genel Merkez binasında teslim edilmiştir.
Soruşturma dosyasında ve Halk Bankası İstanbul Ataşehir Genel
Merkez kameraları tarafından tespit edilmesine rağmen soruşturmayı
yapan kolluk tarafından araştırma yapılmadığı gibi teknik takip
sonucu elde edilen kamera kayıtları da telefon görüşmeleri
belirtilen hususları doğruluyor." (Burada sana hakaret
etmiyor iftira atmıyorum. Anlamadan gidip şikayetçi olma yine
gözünü seveyim)
5 - Bahsi edilen paralar aylar önce Hüseyin
Bürge'nin başında olduğu vakfa iade edildi. Paralel yapı,
Balkanlar’da kendisine rakip gördüğü üniversiteyi akamete uğratmak
için paranın bağış olduğunu bile bile operasyon yaptı ve 1 milyon
avroya el koydu. Hiç hoşuna gitmeyecek ama, ‘Rüşvet
parası’ diye lanse edilmek istenen para ulaşınca Üsküp’te
yapımı durdurulan üniversitenin yapımına yeniden başlandı.
6 - Hiçbir yazımda senin hakkında, "O
paraları Hakan Şükür oraya gönderdi" demedim. Deyip de
inkar eden namert olsun. Demediğim halde "dedin"
diyen de "tuzluk" olsun mu?