Bu manşetler Erdoğan'ın sonunu anlatıyor!
Erdoğan'ın "One Minute" diyerek dünyanın gözü önünde rezil ettiği İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, seçim sonuçlarına çok sevindiğini açıklıyor.
Erdoğan'ın "One Minute" diyerek dünyanın gözü
önünde rezil ettiği İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, seçim
sonuçlarına çok sevindiğini açıklıyor.
Gezi ayaklanmasına "Türkiye Baharı" diyen
uluslararası gazete ve televizyonlar, hezeyanlar içinde zafer
çığlıkları atıyor.
Biri, "Yeni bin yılın Selahaddin Eyyübi'si son metroda
durduruldu" diyor. Bir diğeri, "Sultan'a şamar.
Türkiye'de heyelan ve dönüm noktası" diye manşet atıyor.
Öteki ise "Erdoğan, Türkiye'deki seçimlerde küçük
düşürüldü" diyor. Beriki, "Nihayet Türkiye eski
güçsüz dönemine geri döndü" diyerek amaçlarının ne
olduğunu açıkça faş ediyor!
Türkiye içinde de durum pek farklı değil. Siyasi partiler hükümeti
kurmaktan ziyade herkes Erdoğan'ı Cumhurbaşkanı Külliyesi'nden
indirme peşinde...
Medya ise kan susuzluğu çeken vampirler gibi saldırıyor. Sözleri
bir bıçağın ağzı kadar keskin!
Paralel medyanın bazı elemanları, "Onu aşağılayarak
indirin. Saray'ın etrafını sarın!" diye akıl veriyor.
Önder Aytaç isimli bir başka ebleh, "Kaleminiz
kırıldı" diyor.
Merkez medyanın her bir ferdi twitter üzerinden vurdukça mutlulukla
cıvıldıyor. Erdoğan'a çevirdikleri gözlerinin altında bir cehennem
fokur fokur kaynıyor.
Baronların artıklarıyla beslenen zenginler de bir kenara çekilmiş,
bıyık altından gülümsüyor. Hepsinin ortak görüşü, Erdoğan'a kanlı
bir ders vermenin zamanının geldiği yönünde...
Yaklaşık üç yıldır, Türkiye'de bir algı operasyonunun sinsice
yürütüldüğünü yazıp çiziyorum. Bu algı operasyonunun temeli
İstanbul'da 4 üniversitede atıldı.
Belki bazı okurlarım okumuştur ama, okumayanlar için tekrar
hatırlatmakta yarar var.
Gezi olaylarından bir yıl önce, biri paralel yapıya mensup olan bu
üniversitelerde, psikoloji dersinde
"diktatörlük" konusu sıkça işlenmeye başladı. Konu
bir süre sonra dönüp dolaşıp Erdoğan'a geldi. Bu üniversitelerin
4'ünde de aynı gün yapılan sınavda, yüksek puanlı bir soru soruldu.
Soru aynen şöyleydi: "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
rahatsızlığının adı nedir?"
Doğru cevap: "Diktatörlük"
Üniversite öğrencilerinin bilinç altına Erdoğan'ın bir diktatör
olduğu bu yöntemle zerkedilirken, bazı siyasiler ve medya
mensupları da boş durmuyordu. Kemal Kılıçdaroğlu'nun Erdoğana
yönelttiği "Diktatör" suçlaması merkez medyada
neredeyse tüm programlarda saatlerce tartışma konusu oluyordu.
Gezi ayaklanması başladığı gün, yukarıda bahsini ettiğim 4
üniversitenin öğrencileri, önceden ayarlanmış otobüslerle Taksim'e
taşındı. "Diktatöre karşı direnme" gazıyla tamamı
sahaya sürüldü.
O günlerde Türk ve dünya medyasıyla birlikte, muhalefetteki
siyasilerin neler yaptığını hepimiz izledik...
O güne kadar cemaat olarak bildiğimiz tapınak şövalyelerinin
sonrasında oyuna nasıl dahil olduğunu, 17/25 Aralık tarihlerinde
yolsuzluk bahanesiyle ülkeyi nasıl cehennem topuna çecirmeye
çalıştığını da gördük.
Fethullah Gülen'in kanla bürünmüş kırmızı damarlı gözleriyle
bakışına, ettiği beddualara ve ülkeyi ele geçirmek için sergilediği
şeytani oyunlara tek tek şahit olduk!
Birer örümcek gibi ağlarını gece gündüz ördüler. Bugüne kadar
attıkları her adımda, bizi onların kanlı planlarına dahil etmeye
çabaladılar. Bütün amaçları, Erdoğan ile ona inanan kesimin
arasındaki güven bağını yok etmekti. Maalesef ki birileri örülen o
ağa takıldı ve Erdoğan'a olan inancını kaybetti. Onlar artık
Erdoğan'a vermek istedikleri kanlı dersin birer parçası...
Son darbeyi bu kışkırtıcı sözler üzerinden indirmek için hazırlık
yapıyorlar. Onlara göre AK Parti, Erdoğan'ın tacıydı. Onlara göre
tacını kaybeden kral başını kaybetmekten kurtulamaz! Erdoğan'ın ölü
ya da diri olması farketmiyor. Önemli olan onu aradan çıkarmak!
Şimdilerde ise yeni bir algı operasyonu, yılan gibi milletin
koynuna sokulmaya çalışılıyor.
"Erdoğan son dönemlerdeki söylemleriyle AK Parti'ye çok
zarar verdi. O konuştuğu sürece AK Parti daha çok zarar
görecek!"
Örülen yeni ağın, toplumun bilinç altına zerkedilen seni algı
operasyonunun adı bu!
Ve maalesef görünen o ki, Erdoğan'ın davasına inanan bir kesim, bu
söylemin doğruluğunu tartışmaya açarak bu amaca hizmet ediyor.
"Saraydaki yalnız sultan" demelerindeki amaç
belli. Amaç Erdoğan'ı yalnızlaştırmak. Amaç, Erdoğan'la AK Parti,
Erdoğan'la seçmenlerin arasına yıkılmaz bir duvar örmek.
"Abdullah Gül yeni bir parti kuruyor" gibi,
"Ahmet Davutoğlu Erdoğan'ın tavırlarından
rahatsız" gibi, "Erdoğan konuştukça AK parti
bitecek" gibi manşetler atmaları, bu şeytani planın son
parçası...
"Böl, parçala ve yönet" taktiği yani...
Bu durumun ileride çok büyük ızdaraplara neden olacağı
muhakkak!
Sonu soğuk ve merhametsizce bitecek bir kıyımın arefesindeyiz!
Yukarı dönüp uluslararası medyanın attığı başlıklara yeniden göz
atın. AK Parti'nin oy kaybından bahseden yok.
Defalarca söyledim, bir kez daha tekrarlamakta yarar var.
Erdoğan'a, "Ya bu ülkeyi bize bırakırsın, ya Menderes'le
Özal'a katılırsın" diyorlar!
"Bu savaş sadece Erdoğan'ın varolma savaşı değil"
dememin nedeni bu. Menderes'ten ve Özal'dan sonra neler
yaşadığımızı hiç mi anlamadınız. Liderlerden sonra sıranın kimlere
geldiğini geçmişteki bu iki trajediye bakarak çözemedeniz mi?
Bu zincirleri ya kıracaksınız, ya takacaksınız! Birileri bu amaçla
hareket ediyor farkında değil misiniz?
Yoksa bu tehlike sizinle ilgili değil mi sevgili kardeşlerim?
"Değil" diyorsanız, yaşananlara aldırmayın!
"Nasılsa kazanacağız" rehavetiyle seçimlerden önce
ne yaptıysanız aynısını yapmaya, sosyal medyada börtü böcek, şarkı
çiçek paylaşmaya, devam edin.
Üçüncü köprüye gidecek yolların yapımını durduracak karar
mahkemeden çıktı! Yakında Kanal İstanbul ve 3. Havaalanı başta
olmak üzere diğer devasa projelerin yapımını durduran kararların
çıktığına da şahit olacakmışız gibime geliyor.
İleride MİT'in elindeki devlet sırlarının ortalığa saçılması,
cemaate bağlı dersanelerin yeniden açılması, cuntacı polis, savcı
ve hakimlerin geri getirilmesi, Erdoğan'ın İran'la işbirliği
yaptığına dair iftiralarla Cumhurbaşkanlı makamından indirilmesi ve
yargılanması durumlarıyla karşı karşıya kalırsak şaşırmayalım!
Boşverin, laylaylom takılmaya devam edin lütfen!