BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,35
HABER /  POLİTİKA

Bu mahkemelerde utanma yok!

KCK davasında Kürtçe savunmaya izin vermeyen mahkeme heyetine BDP'lilerden sert tepki.

Abone ol

İstanbul'daki 3. KCK davasında Kürtçe savunma yapılması talep edildi. Sanık avukatı ''Kürtçe savunma talebini kabul ederseniz, hayata ait bir ihtiyacı karşılamış olacaksınız. Anadilde savunma yapmak en doğal haktır'' derken bir diğer avukat ''Bağımsız olması gereken mahkemeler utanmadan sıkılmadan yargılama yapıyor'' dedi.

KCK'ya ilişkin aralarında gazetecilerin de bulunduğu 36'sı tutuklu 44 sanığın yargılandığı davada, sanıklar ve sanık avukatları tarafından Kürtçe savunma yapılması talep edildi.İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada Mahkeme Heyeti Başkanı Ali Alçık, duruşma salonunun düzenine uyulmasıyla ilgili uyarılarda bulundu.

Tutuksuz sanıkların yoklaması yapılırken ismi okunan sanıklar, mahkeme heyetine, Kürtçe cevap verdi.

KOMİK OLAN NE?

Başkan Alçık, ''tutuksuz sanıkların hazır olduğu görüldü'' ifadesine salonda bulunan seyirciler tarafından gülünmesine karşılık, ''Komik olan ne var? Anlamıyorum ki'' dedi.Sanık avukatlarının da kimlik tespitinin ardından duruşmada, usule ilişkin taleplerle ilgili beyan alınmasına geçildi.

Duruşmada söz alan bazı sanıkların avukatı Baran Doğan, yargılamanın yapıldığı mahkemelerin ''sorunlu ve tartışmalı'' mahkemeler olduğunu öne sürerek, savunma yapılırken mahkemelerin de eleştirilmesinin normal olduğunu, mahkeme kararlarının tartışılabileceğini ve yeni çıkarılan 6352 sayılı yasayla bu mahkemelerin ''topal'' mahkemeler haline getirildiğini savundu.

Avukat Doğan, ''Yeni yasa diyor ki; 'adil yargılama için yeni mahkemeler kuruyoruz.' Bu ifade, yargılamaların yapıldığı bu mahkemelerin adil yargılama yapamayacağı anlamına geliyor. Bu mahkeme, davaya özgü bir mahkemedir. Yeni kurulan TMK ile yetkili mahkemelerin bu davayı görmesi gerekiyor. Ama gece yarısı yapılan yeni bir yasa ve kullanılan bir cümleyle, istisna hükmü de kurularak, bu mahkemelerin görevsizlik kararı veremeyeceği belirtiliyor. Mahkemenin adil yargılama yapması mümkün değildir'' dedi.

YARGIYA GEREKENİ SÖYLEDİK

Yargıçların güvenceli olması, verecekleri kararla ilgili atama ve tayin korkusu yaşamamaları, herhangi bir kimse veya kurumdan talimat almaması gerektiğinin altını çizen Doğan, birkaç gün önceki beyanında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ''yargıya gerekeni söyledik'' beyanında bulunarak anayasal suç işlediğini iddia etti.

Doğan, demokrasilerde mahkemelerin cesur olmaya çağrılamayacağını, buna gerek olmadığını ve mahkemelerin her kuruma, insana olduğu gibi, yargıya karşı da bağımsız olması gerektiğini dile getirdi.

ANAYASA'YA AYKIRILIK TALEBİ

Yargılamanın aleni yapılması, şeffaf ve demokratik olması gerektiğini belirten Doğan, bu yargılamanın Anayasa'nın ''kanun önünde eşitlik'' hükmünü içeren 10 ve ''mahkemenin bağımsızlığı'' hükmünü içeren 138. maddelerine göre Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesini talep etti.

Bu taleple ilgili görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı İsmail Işık ise ''Anayasa'ya aykırılık talebinin, ciddi bulunmadığından reddedilmesine karar verilsin'' ifadesini kullandı.

Duruşmada daha sonra sanıkların talebine geçildi.

KÜRTÇE KONUŞACAĞIM

Söz alan tutuklu sanıklardan Ertuş Bozkurt'un Kürtçe konuşma talebi, Mahkeme Heyeti Başkanı Alçık tarafından, ''Sanık söz aldı. Kürtçe konuşacağını beyan etti. Bu nedenle sanığın beyanı alınmadı'' ifadeleriyle reddedildi.

Başkan Alçık'ın, ''Türkçe konuşacak varsa'' alalım beyanının ardından söz alan tutuklu sanıklardan Yüksel Genç, Kürtçe konuşmak isteyen arkadaşının meramını anlattıktan sonra, ne anlama geldiğini mahkeme heyetine aslında Türkçe olarak anlatacağını, savunma değil beyanda bulunacağını, ancak buna izin verilmediğini söyledi.

Sanık Genç, şunları dile getirdi:

''Derdimiz burada, iç hukuktan kaynaklı haksızlıklardan bahsetmek değil. Derdimiz, en doğal insan hakkı olan, anadilimizle kendimizi ifade edebilmek, anadilimizle savunma yapabilmektir. Bunun reddi, gayri insanidir. Eğer bu talepler reddedilirse, mahkemeler darbe döneminin mahkemelerine dönüşecektir.''

Duruşmada söz alan bazı sanık avukatları da, mahkemenin anadilde savunma talebinin reddine gerekçe gösterdiği Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun (CMK) 202/1. maddesinin, Anayasa'ya aykırı bir hüküm içerdiğini ve bu taleple ilgili Anayasa'nın maddeleriyle değerlendirme yapılması gerektiğini ifade etti.

Anayasa'nın 2, 12 ve 36. maddelerine göre sanıkların tercüman aracılığıyla Kürtçe savunma yapmalarına izin verilmesi gerekiğini öne süren avukatlar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin ilgili hükümlerine göre de ana dilde savunmanın bir hak olduğunu söyledi.

Söz alan bir avukat da, sesli ve görüntülü kayıt alınmayan duruşma salonunun sağlıksız olduğunu belirterek, ileride adil yargılanma yapılmadığının kanıtı olması için salonun bir fotoğrafının çekilerek dosyaya konulmasını talep etti.

Yine söz alan sanık avukatlarından biri de, duruşmanın sesli ve görüntülü yapılmasını istedi.

KUR'AN-I KERİM'DEN ALINTI

Duruşmada usule ilişkin taleplerle ilgili söz alan sanık avukatlarından İnan Poyraz, konuşmasına Kürtçe 5 yaşındaki bir anısını anlatarak başladı. Kürtçe anı anlatımını bitirdikten sonra Türkçe konuşan avukat Poyraz, Türkiye'nin demokratik bir gelişme göstermediğini iddia ederek, anadilde savunma yapılmasını talep etti.

Söz alan başka bir avukat da Kuran-ı Kerim'den bir ayeti örnek göstererek, ''Bir dili yasaklamak, Allah'a şirk koşmaktır. Sanıkları Türkçe konuşmaya zorlamak, işkencedir'' dedi.

UTANMA TARTIŞMASI

Mahkeme Heyeti Başkanı Ali Alçık ile avukatlar arasında zaman zaman tartışmalar yaşandı. Avukat Abdülbaki Boğa, Kürtçe savunma taleplerinin sürekli reddedilmesine karşın yargılama sürecinin devam ettiğini kaydederken, ''Bağımsız olması gereken mahkemeler utanmadan sıkılmadan yargılama yapıyor'' ifadelerini kullandı. Başkan Ali Alçık ise ''Utanması sıkılması gerekenler bize bunu söyleyenlerdir'' diyerek karşılık verdi.

EN DOĞAL HAK

Sanık avukatlarından Eşber Yağmurdereli ise geçmişte Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde, ''Kürt'' sözünü kullandığı için 3 yıl hapis cezası aldığını, kararda ''Sanık, ülkede yaşayanların bir kısım ahaliyi Kürt diye niteledi'' ifadesinin yer aldığını kaydederek, şöyle dedi:

''Bu ülkede Kürtçe şarkı söylenemiyordu. Bir şarkıcı, 'Kürtçe şarkı söyleyeceğim' dediği için linç edilmeye kalkıldı. Artık Kürtçe şarkı söylemekte bir problem yok. Kürtçe bir şarkıyı Fransızca, İngilizce şarkı gibi doğal şekilde dinleyebiliyoruz. Sevebiliyoruz ya da sevmiyoruz ama bunu artık kimse tartışmıyor.

Bundan 2 yıl önce Diyarbakır'daki KCK davasının ilk duruşmasına katılmıştım. Orada da anadilde savunma yapılması konusunda bir problem yaşandı. Mahkeme başkanı orada Kürtçe'den 'Bilinmeyen bir dil' olarak bahsediyordu. Aradan 2 yıl bile geçmedi siz burada tam adını vererek 'Kürt' kelimesini, 'Kürtçe' kelimesini kullandınız. Demek ki, Türkiye'de ileriye doğru bir atılım söz konusu olmuş. Atlamak zorunda olduğumuz bir eşik kaldı. Bu eşik de atlanacaktır. Siz burada Kürtçe savunma talebini kabul ederseniz, bu hukuka uygun bir karar olacaktır. Hayata ait bir ihtiyacı karşılamış olacaksınız. Anadilde savunma yapmak en doğal haktır. Bu noktadaki barikat da yıkılacaktır.''

Taleplerin alınmasına ara veren mahkeme heyeti, duruşmayı yarına erteledi.