Bu laflar nereye gider?
"Biz Tayyip Erdoğan yarın düşsün isteriz. Net! Ama nasıl? Demokratik yollarla, seçim konulsun, yarın iktidarı terk etsin isteriz. Bunun için de canımı veririm. Açık söylüyorum. Vallahi de billahi de al canımı derim. Bu kadar bilenmiş ve adanmışım."
Tıp profesörü, milletvekilliği yapmış, parti üst yönetiminde bulunmuş bir insan… Televizyon ekranlarından konuşurken böyle bir üslup benimsiyor…
Sonra da insanlara dönüp diyoruz ki, siyasetin dili çok sertleşti…
Siyasi partilerin birbirlerine rakip olmaları lazım, işin doğası budur. Birbirlerini eleştirmelerini de çok normal olarak görürüm, bunun için varlar. Siyasetçilerin birbirlerine yönelik bazen gereğinden fazla sert olmalarını da yine demokratik değerler içinde görürüm ama işe “ölüm” olan sözcükler girince bunu hiçbir şekilde normal, değerli ve siyasete dâhil olarak değerlendiremem…
Elbette muhalefet iktidar olmak ister. İktidarı ilk gününde de, son dakikasında da olsa eleştirir ve yerinden etmek arzusunu taşır. Hiç kimse çıkıp da şunu diyemez, “iktidarın gitmesini istiyor bu, yanlış yapıyor…”
Ama siyasetçinin muhalefet için şunu deme hakkı olamaz: “Bunun için de canımı veririm. Açık söylüyorum. Vallahi de billahi de al canımı derim. Bu kadar bilenmiş ve adanmışım.” Bu cümlenin başında ve sonunda kuracağınız cümlelerin hiçbir önemi, anlamı kalmaz. Bu son derece yanlıştır, sakıncalıdır…
Siyasette deneyim önemli diyoruz, birikim önemli diyoruz; milletvekilliği ve parti yöneticiliği yapmış insanların söylediklerini de bu nedenle farklı bir kulakla dinliyor ve yararlanma çabası içine giriyoruz. Eminim ki, pek çok insan deneyimli siyaset insanlarını bu nedenle önemsiyordur.
Ancak, bu kadar radikalleştirecek, insanları uçlara taşıyacak cümleler olabilir mi?
Geçtiğimiz günlerde aynı üslubu çok değerli dostum, arkadaşım Berhan Şimşek’te de gördüm. Berhan Şimşek’in vatanseverliği, insancıllığı, birikimi ve deneyimi ile hiç bağdaştıramadım. Kamu görevlilerini, vali ve kaymakamları itham ve ilzam eden, terörist yapılanmaların yaklaşımları ile değerlendiren cümleler kullanmıştı…
Yıllar boyu kamuoyu önünde durup, takdir toplayıp, dikkate alınıp böylesine dikkatsiz ve özensiz davranışlara girince ne yazık ki saygınlık kalmaz. İnsanların çok değer verdikleri isimler bir anda kendilerini çok seven ve önemseyen kitleler nezdinde de irtifa kaybederler…
Siyasetin dilinin sertleşmesinin topluma yansıması her zaman fiili şiddet olarak ortaya çıkar. Dünyanın pek çok yerinde pek çok dönemde bu böyle olmuştur. Buna çok dikkat etmek gerekir.
Demokrasilerde farklı fikir ve görüşleri savunmak kadar ulvi bir iş olamaz ama görüşlerimizi birilerinin ve dahi kendimizin hayatını ortaya koyarak savunacak bir atmosferi yaratarak savunmaya kalkışmak demokrasi ile asla bağdaşmaz.
İlk cümlelerin sahibi Sayın Aytuğ Atıcı, diğer program katılımcılarının bu sözlerine tepkisi üzerine, "Ben binlerce kez televizyona çıkmışımdır. Benim lafımın nereye gideceğini bizi dinleyenler bilirler. Tayyip Erdoğan'ın yarın, demokratik yollarla gitmesi için her şeyi yaparım. Böyle demiş olalım." biçiminde sözlerini düzeltme çabasını göstermiş olsa da, bu kadar birikimli ve deneyimli bir insana yakıştıramadığımı yine de belirtmek isterim…