Cumhurbaşkanı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, “İsrail’e bağırıp çağırırız ama ticaretimiz onlar üzerinden yürütülüyor. Sonra siyasilerimiz sabah...
Abone olCumhurbaşkanı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, “İsrail’e bağırıp çağırırız ama ticaretimiz onlar üzerinden yürütülüyor. Sonra siyasilerimiz sabahtan akşama kadar İsrail’e lanet yağdırırlar. Bu konuları düşünmek lazım” dedi.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çatı aday olarak gösterilen Ekmeleddin İhsanoğlu, İzmir Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde kanaat önderleri ve basın kuruluşlarının temsilcileri ile bir araya geldi. Toplantıya eşi ile birlikte katılan İhsanoğlu, cumhurbaşkanlığı makamına ilişkin olarak şu ifadeleri kullandı: “Yürütme yasama ve yasama erklerinden sonra basını ele geçtikten sonra denge unsuru olan cumhurbaşkanı makamı kaldı. Bu da ele geçirildiğinde Türkiye’de rejimin ne olduğunu, hangi ülkelerle mukayese edilmesi gerektiğini söylemek için başka bir şey söylemeye ihtiyaç yoktur. Güney’deki komşularımızın rejimlerine benzer. Türkiye istikrar için bir imtihan verecek. İstikrar devam mı etsin yoksa sona mı ersin. Türkiye maceralara ve risklere mi sürüklensin. Türkiye’nin vereceği karar budur. Ekonomik gelişmenin istikrar içinde yürümesidir. Sürdürülebilirliği sağlamak için muhakkak istikrarı sağlamak lazım. İstikrar olmadan sosyal huzur olmaz. Gerginlik giderilemez. Bu istikrarı yakalamak lazım. Türkiye huzur ve güven istiyor. Gerginlik istemiyor, cepheleşme istemiyor” dedi.
“SABAHTAN AKŞAMA KADAR İSRAİL’E LANET YAĞDIRIRLAR”
Anayasa kitapçığının fırlatıldığı yılları da hatırlatan İhsanoğlu, olaydan sonra Türkiye’nin büyük bir kriz yaşadığını ve akabinde ekonominin çöktüğünü söyledi. Ekonomiyi ıslah etmenin uzun yıllar aldığını ifade eden İhsanoğlu şu ifadeleri kullandı:
“Borç sarmalında olduğu zamanda böyle bir istikrarsızlığa, bir riske, maceraya tahammül yoktur. Bu istikrarı devam ettirdiğimiz zaman ekonomik büyüklüğümüz daha da artacak, işsizlik azalacaktır. Bu istikrar ve huzurla birlikte dış finans desteklerinde komşu ilişkilerinde büyük bir ivme kazanılacaktır. Bugün Ekonomi Bakanımız Irak’la ticaretin 3’te 1’inin azaldığını yüzde 34 oranında azaldığını ifade etti. Bundan önce 2009’a nazaran baktığımızda bütün Ortadoğu’daki ticari ilişkilerin çok zarar gördüğünü göreceksiniz. İsrail’e bağırıp çağırırız ama ticaretimiz onlar üzerinden yürütülüyor. Sonra siyasilerimiz sabahtan akşama kadar İsrail’e lanet yağdırırlar. Bu konuları düşünmek lazım. 2009 yılına kadar bu ülkelerle çok iyi geçiniyorduk. Sanayimiz ticaretimiz Gaziantep, Urfa gibi bölgelerde büyük canlılık olmuştu. Bire bunlar bıçak gibi kesildi. Çünkü birilerinin teorilerini ispat etmeye başladık. Halbuki dış ticarette gerçek politika rakiplerinizi sizden kuşkulanır hale getirmeye vesile edecek şekilde büyük laflar etmemeli.”
“ALLAH BİLİR ÖĞLE VAKTİ NELER OLDU”
Türkiye’nin son yılarda tuhaf bir noktaya geldiğini dile getiren İhsanoğlu, ‘Ülkenin yarısı beni desteklesin benim için yeter’ görüşünün doğru olmadığını belirterek şöyle konuştu:
“Bu noktadan sonra bu olamaz. Hele devletin başının bunu düşünme lüksü yoktur. Ülkeyi bu riske sürüklemek mümkün değildir. Türkiye’nin 10 Ağustos’ta kararını vermesi lazım. Kararını istikrar ve huzurdan yana kullanması lazım. Gerginliği, cepheleşmeyi giderecek ve kutuplaşmayı önleyecek bir ve beraber 76 millet olarak. Sabahleyin iki şehit verdik. Polisler birbirine girdi. Allah bilir öğle vakti neler oldu. ISID acaba kaç Türk’ü esir etti. Kaç kızımıza tecavüz etti. Bu ateş çemberi etrafımızı çevirdi. Bu ateş ülkemize sıçrayabilir.”
“BAĞIRIP ÇAĞIRIYORUZ AMA BİR DİRHEM İLAÇ GÖNDERMİYORUZ”
Türkiye’nin itibar kaybettiğini savunan İhsanğlu, “Bizim TIR şoförlerimiz rehin tutuluyor. Başkalarının TIR şoförleri rehin tutulmuyor. Terör gruplarına terörist diyemiyoruz. Sabahtan akşama Gazze ile ilgili bağırıp çağırıyoruz ama bir dirhem ilaç, bir dirhem battaniye, çadır göndermiyoruz. Çünkü kapılarımız kapalı. Öbür taraftan da cesaret konusunda tebrikler alıyoruz. Biz bu seçimlerde büyük kararla karşı karşıyayız. Türk milleti şunu sormalı; ‘Ben Çankaya’ya sorun çözen birini seçeceğim sorun yaratan birini mi seçeceğim? Bütün siyasi partilere eşit mesafede duran birini mi seçecek yoksa kendi siyasi gündemi ile Anayasa’ya aykırı şekilde ihlal yaparak kendi siyasi görüşünü kabul ettirecek birini mi seçecek? Türkiye rejim değişikliğine mi yola çıkacak?’ Türkiye Anayasası’nı ıslah etmek mecburiyetindedir. Parlamentodan bekliyoruz ama rejim değiştirmek gibi kimsenin arzusu yok. Millette böyle bir konsensüs var mı? Ben böyle bir şeyin varlığından haberdar değilim ama her gün bangır bangır ‘Güçlü iktidar, güçlü cumhurbaşkanı istiyoruz çünkü vesayet var’ deniyor” dedi.
“BUNU YAPACAK TIYNETTE DEĞİLİM”
Cumhurbaşkanlığı adaylığını vazife şuuru ile kabul ettiğini söyleyen İhsanoğlu, hiçbir zaman makam peşinde olmadığını belirterek, “Ailemle, kendi projelerimle ilgilenecektim, böyle bir şey geldi. İntikam, ihtiras veya güç elde etme peşinde bunu yapmadım. Bunu yapacak tıynette, fıtratta değilim. İki parti ile olan uzlaşma bugün 10 partiye kadar yükseldi. AK Parti içinde birçok vatandaşımız bize inanıyor. Onlar da istikrar içinde ülke huzurunun temin edilmesini istiyorlar. Onun için onlar da bize destek veriyorlar” diye konuştu.
“DAR GELİR TUZAĞI”
Konuşmasında İzmir’in ekonomisine de değinen İhsanoğlu, şunları kaydetti:
“Türkiye’de sanayinin yüzde 31’inin ve ticaretinin yüzde 18’ini karşılayan İzmir, Türkiye’ye verdiği 350 milyon dolarlık vergiden çok azını geri almaktadır. Her 50 dolara karşı 1 dolar almaktadır. İzmir’in Türkiye’nin daha ilgiye mazhar olması ve merkezi hükümetlerin İzmir’e daha katkı sağlaması gerekmektedir. Kalkınma hamlelerinin olduğunu biliyoruz ve 12 sene içersinde gelirin 3 bin dolardan 10 bine yükseltti ama son dört senede Türkiye bir dar gelir tuzağı içinde kalmıştır. 10 bin doların sınırını yükseltememiştir. Gayri Safi Milli Hasılatın dağılımında adaletsizlikler olmuştur. Türkiye’nin bu modeli gözden geçirmesi gerekmektedir ve sosyal adalete yakışır bir dağılım olması lazım. Dar gelir tuzağından çıkmasıyla bu olur. Biz hep 10 sene 20 sene önce diye mukayese yapıp kendimizi tatmin ediyoruz ama doğru mukayese paralel olmalı. Örneğin Güney Kore ile mukayese yapmak lazım.”
(İHA)