Bu kızın suçu tecavüze uğramaması mı?
Yargıtay, 26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç' ile ilgili "Kendi rızasıyla beraber olmuş" kararı verdiğinde gönüllerde tufan kopmuştu. Yürek dolusu ahlar ve beddualar arşı titretmişti.
Yargıtay, 26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç.'
ile ilgili "Kendi rızasıyla beraber olmuş" kararı
verdiğinde gönüllerde tufan kopmuş, yürek dolusu ahlar ve beddualar
birbirini izlemişti.
Ben de bu köşeden, "N.Ç.'ye tecavüz edenlerin sayısı düne kadar 26
idi. "Devlet", 27'inci tecavüzcü olarak utanç
listesine adını yazdırdı.. Bu karar sayesinde yarın uçkur
manyaklarının pipisi senin, benim, onun, bunun namus kapısını
dövecek" sözleriyle isyanımı dile getirmiştim.
Çünkü hepimiz biliyoruz ki, dışarıda kesif bir koku almış av
köpekleri gibi kirleteceği namusların ardından koşturan, hiç bir
insani ve hayvani tarife sığdırılamayacak yaratıklar kol
geziyor.
Bazı kararlar vardır.
Kurban seçilen genç kızların Kureyş dönemindeki gibi diri diri
mezara gömülmesinden farkı yoktur o kararların.
Bazı kararlar vardır.
Varolan aklını kahpelikle ve namussuzlukla ziyan edenleri
yüreklendirir, cesaretlendirir.
Verilen öyle bir karardı ve bakın birkaç namussuzu nasıl
cesaretlendirdi.
Adı G.S. Henüz 14 yaşında.
Bakmayın siz G.S.'nin yaş itibari ile 14'ünü bitirip 15 yaşından
gün almasına. Çünkü o zihinsel engelli. Yani dışarıdan
gelecek tehlikeleri hepimiz kadar bilemeyen, insanların kendisine
nasıl bir hisle yaklaştıklarını süzemeyen bir masumiyete ve saflığa
sahip.
İstanbul'un Beykoz ilçesinde zihinsel engelli çocuklara eğitim
veren bir okulda eğitim görüyor G.S.
Birkaç gün önce bir kız arkadaşı aklına girince zararını faydasını
hesap etmeden okuldan kaçıyor.
Daha sahile ineli yarım saat olmamışken yanlarına bir araba
yaklaşıyor. Birazdan bir ailenin kaderini değiştirecek 3 karanlık
adam arabadan iniyor. Şeytani şeyler yapmak için korkunç ve
denetlenemeyen dürtülerle bakıp avlarını önce iyice süzüyor, sonra
ilk adımı atıyorlar.
Sesi tatlı, ama her cümlesi öldürücü olan adamların iki kız
çocuğunu ikna etmesi pek zor olmuyor. Küçük G.S.,
yazgısının bu birkaç dakika süren ikna ile değişeceğinin farkında
olmayacak kadar saf bir ruh haliyle arabaya biniyor.
Yanında ise kız arkadaşı..
Çok geçmeden ön koltukta oturan adam, sürücü koltuğundakine
talimatı veriyor:
"Sür. Kimsenin bizi göremeyeceği, bizim herkesi göreceğimiz
bir yere"
Belli bir süreden sonra patika yollara sapan araba Beykoz
ormanlığına dalıyor. Arkasında bıraktığı toz bulutunun arasından
birilerinin kendilerini izlediğinden habersiz şekilde, en tenha
yere çekiyorlar.
G.S.'yi kandırıp okuldan kaçıran diğer kızla iki
adam arabadan inip ormanın derinliklerinde gözden kayboluyor.
Birkaç dakika sonra ise arabadaki adam çatlak dudaklarını yalayıp,
iğrenç dilini oynatıyor:
"Soyun.."
Soyunmanın bile ne anlama geleceğini bilmeyen
G.S., kendisine verilen talimatı gülümseyerek
yerine getiriyor. Karşısındaki Allah'tan korkmaz, çevreyi bir kez
daha kolaçan edip, artık kimsenin görmeyeceğinden emin olduktan
sonra büyük bir tiksinti içinde, garez ve zevkle saldırıyor.
Tam tecavüz hamlesi yaparken, o toz bulutu içinde iz sürenler
ensesinde bitiyor ve gafil avlanıyor.
"Polis! İn aşağı" gürlemesiyle beraber şahlanmış
erkekliği içine kaçarak ve alçakça emeline ulaşamadan iniyor
arabadan.
İnkar, merhamet, dua ve yemin çığlıklarından başka bir şey çıkmıyor
dudaklarından...
"Eeeee Ne oldu şimdi? Bu kadar mı hikaye?"
dediğinizi duyar gibiyim.
Hayır!
Bu kadarla bitmiyor.
Asıl yüreğinize çekiç gibi inecek olaylar silsilesi bundan sonra
başlıyor.
Bahsini ettiğim namussuz Kavacık Emniyet Müdürlüğü'ne mensup
polisler tarafından suçüstü yakalandıktan sonra savcılığa
çıkarılıyor.
İfade verdikten sonra savcı, bir kamçının uğursuz ıslığını andıran
o şok edici kararı veriyor. Adalet tarihine
garabet olarak geçecek bir kararı açıklıyor:
"Dosyanın ikmal edilmesine, şahsın serbest
bırakılmasına..."
Savcının ağzından çıkan her bir söz, zihinsel engelli
G.S.'nin babasının üzerine birer dağ gibi
devriliyor. İsyan, hezeyan ve itiraz çığlıkları kararı
değiştirmiyor.
Bugün bile göğsü bir körük gibi inip kalkıyor, "Hayır,
hayır, hayır!" diye soluyarak titriyor
G.S.'nin babası..
Sonrası yok!
Dili damağında donmuş gibi, sonrasını getiremiyor. Ölümün perdesi
üzerine inmiş gibi susup kalıyor.
Bu, bu tahammül edilmesi mümkün olmayan bir durum.
Yazarken sözün devamını getirmeye korkuyorum inanın! Ağzımdan beni
aşacak cümleler çıkmasından endişeleniyorum. Kötülerin gücü
karşısında duyulan tarifsiz acziyetin içinde çıldırıyorum tıpkı
G.S'nin babası gibi...
Bu karar Allah'ın dahi gücüne gider.
Hadi salağa yatalım, N.Ç.'nin akli melekeleri
yerindeydi ve kendi rızasıyla 26 adamla oldu diye inanalım.
Ya zihinsel engelli G.S.? O da mı kendi rızasıyla
gitti?
Bu yaratıkların tutuklanması için ille tecavüz etmeleri ve bu masum
kızın başını taşla ezip öldürmeleri mi gerekiyordu?
Bahsini ettiğimiz masa masa dolaşan, müşterilerin kucağına kendi
rızasıyla oturan bir taverna fahişesi değil!
14 yaşında ve zihinsel engelli bir kız çocuğundan bahsediyoruz.
O da mı suçlu N.Ç. gibi?
Onun suçu tacizcisinin tecavüze yeltenirken yakalanması mı ey
adalet?
Bari bir adım daha atın da, tecavüzcüleri, tacizcileri yakalayan
polisi hapse atın tam olsun!