İlhan Uçkan dün çıkan kitabı "Doğru Erkeği Bulma Kılavuzu"nda yine kadın-erkek ilişkilerinde oynanması gereken oyunları anlatıyor
Abone olİlhan Uçkan’ın "Doğru Erkeği Bulma Kılavuzu-Oynayaninsan 3" isimli kitabı Epsilon Yayınları’ndan çıktı. Kitapta doğru erkeği ararken, yanlış erkek kimdir, ya siz yanlış kadınsanız, doğru kadın olmak, doğru erkek kimdir, doğru erkeği buldunuz, peki nasıl elinizde tutacaksınız, taktikler gibi dersler var. "Oyunu bir kere bildikten sonra gerisi kolay" diye düşünen Uçkan; kadınların naz, kapris, ağlama gibi duyguları bastırıp erkekle kadın arasındaki dengeleri bozduğunu belirtiyor. "Bu kitabı okuyan kendi doğru erkeğini bulacak" diyen Uçkan evli, kocasını ve kendini çok seviyor. Kitabın hazırlığı nasıldı? Aslında hazırladığım beş tane kitap vardı. Bilgisayarıma hepsinin dosyalarını açarım, yazarım sonra o sırada en çok istediğim hangisiyse onu çıkartırım. Hepsi ilişkiler üzerine mi? Tabii, aynı tarz. Kitapta sorular, testler var. Okuyucu da kitaba katılıyor yani... Onlar benim acayip hoşuma gitti. Bu kitabı okuyanların doğru erkeği kendilerinin tanımlaması gerekiyor. Kitaptaki sıralamanın çok önemli olduğunu görüyoruz. En baştan pat diye kendin gibi ol, güçlü ol derseniz hiçbir şey ifade etmiyor. "Nasıl yapacağım yani?" diyor. Ama bir örgü içinde gittiği zaman, soruları cevapladıkça okur yavaş yavaş kendini buluyor. Kitap kendini bulma, erkeğini bulma yolunda bir günlüğe dönüşsün istiyorum. "Kişi iyi oynarsa, kurallara uyarsa beş günde evlenir" Cümleleriniz yapacaksın, edeceksin tarzı. Milliyet Cuma’daki köşenizde "Bilirkişi" olarak geçiyorsunuz. Nereden biliyorsunuz? Okuyor musunuz, gözlemliyor musunuz, yaşıyor musunuz? Bir sürü şey okuyorum ama hiç ilişkilerle ilgili okumuyorum, hep öyle zannediliyor. Bu kitabı yazmadan önce başkaları ne diyor diye bir bakmak için internete girdim. Doğru erkek kelimesini verdim ve yaklaşık iki bin küsur şeyden sonuçta farklı dört şey çıkıyor. Hepsi aynı ve hepsi yanlış. Benim asıl bildiğim şey oyun. Oyun, yani... Oyun, iki veya daha fazla oyuncunun bulunabilir alternatifler arasında seçim yaptığı bir durumdur. Seçilenlerin toplamı oyunun sonucunu belirler. Oyunu bir kere bildikten sonra insanları da gözlemleyince... Zaten psikoloji, psikiyatri, davranış bilimleri de ilgi alanım... Yaklaşık 10 küsur yıldır insanlar ilişkilerini anlatıyor bana... Bunlar toplanıyor. İnsanların ilişkilerini dinlemek çok önemli, değil mi? Tabii. Mesela bir tanesi diyor ki "Ben evlenmek istiyorum ama o evlenmek istemiyor. Ne yapacağım?" Yapılacak şeyler bellidir. Beş günde olabilir bu, kişi iyi oynarsa, kurallara uyarsa. Bu kurallar kesin midir? Evet. Ben insanları tek tek yazmıyorum. Duyguları yazıyorum. Duygular değişmiyor. Bu kurallar arasında naz, kapris, kıskançlık gibi artık kötü karşılanan davranışlar da var... Dengeler bozulmuş. Erkeğin ritmiyle kadının ritmi farklı. Bir erkeği çeken şey de odur. Benzemeye çalışılan şey aslında erkek ritmi. Naz yapma, ağlama, kapris yapma, kıskanma... Bunlar senin içinde var ama kendini tutuyorsun. Bu senin sen olmanı engelleyen şeyler. Naz, kapris yapmadığın zaman sürekli oradasın, heyecan yaratmıyorsun. Karşındaki insan hayatında değişiklik, heyecan aramayacak mı? Kadınların yüzde 11’i kocalarının ceplerini karıştırıyormuş. Ben buna inanmıyorum. Sen nasıl kocanın cebini karıştırmazsın ya! Sürekli tedbir çok önemli bir şey. Yapış, soruş biçimleri de önemli. "Var mı bir şeyler yoksa"yı kibarca söylemek var, daha tehditkar söylemek var. İkinci türlü yaparsan karşındaki de ait olduğunu hisseder. İnsanlar bir şeylere ait olmak için Prisma’lara seminerlere gidiyor. Peki, bu kitabı okuyan doğru erkeği bulacak mı? Bulacak tabii ki. Doğru erkeği kafanda netleştirdikten sonra bulursun. Bir bakacaksın sağın solun doğru erkek kaynıyor. Kitapta yanlış erkekler de var. En zor erkekler hangileri? Küçüklüğünde annesiyle problemleri olmuş erkekleri tedavi etmek çok çok zor. Kitabın girişinde kendinizi sevdiğinizi anlatıyorsunuz... Kendimi kusurlarımla seviyorum. Kitapta söylüyorum: "Sahip olduğum yerin bir değeri var". Bu değeri hiç kimse bana söyleyemez. Kitabım şu kadar satmış, satmamış önemli değil. O hayatımın çok küçük bir kısmı. Üzerinde "Benden bir tane daha yok" yazan tişört yaptırmak istiyorum. "Çok güzel bir evlilik yaşıyorum" Bir sürü kadın tipi var kitapta; razı olan, hamarat, fedakar, affedici... Siz nasıl bir kadınsınız? Razı olan bir kadın olmadığım her halimden belli zaten. Kıskanç, sinirli ve çok gülen bir kadınım. Kendisi gibi olan, istediği hayatı yaşayan bir kadınım. Ama bu bencillikle karıştırılıyor çoğunlukla. Benim iki kişilik bir hayatım var, evliyim. Biz ikimiz ortak bir hayat kurduk. Ben hep baskın değilim. Ne zaman evlendiniz? Sekiz senedir evliyiz. Ben teklif ettim. Aslında teklif de etmedim. "Ben seninle evlenecem" dedim. O kişiyi tanıyorsun zaten. Bu doğru ilişki diyorsun... O istemiyorsa da evleneceksin demek değil bu. Nasıl bir evlilik sizinki? Çok güzel bir evlilik yaşıyorum. İlgi alanlarımız çok benziyor. Çok uzun süre birlikte olan insanlar birbirlerine benzemeye başlarlar. Bizde de öyle oluyor. O kadar ortak bir dilimiz var ki artık. Ya sevgi? Bunu nasıl anlatırsın bilmiyorum ama o evden çıktığında yatağın üzerinde pijamasını görürsün ya şu geçiyor aklımdan otomatik olarak: "Canıım!" Garip seslenmeler oluyor. "Kurabiyem" diyesim geliyor, kafasını sallıyor, "Civcivim" diyorum. Peki siz nasıl "Hah, işte bu" dediniz? Yüzünde çok sıcak, çocuksu bir şey vardı. O kadar temizdi ki... Tabii nerede gördüğün, ne zaman, nasıl gördüğün de çok önemli. Doğru zaman, doğru kişi derler ya... İki yıl önce tanışmış olsaydık belki her şey başka olacaktı. Denk gelmek var. Ben 18 yaşımdan beri evlenme delisi bir kızdım, bir sürü evlenme teklifi de aldım ama neden sekiz sene önce evlendim. Demek ki zamanı gelmişti. Kitapları bilgisayar oyunu olacak • Gün boyu CNBC-e’deki finansal rakamları ya da internetteki finans sitelerini izlemeyi seviyor. Ekonomiye ve rakamlara çok meraklı. • İnternet sitesinin (www.ilhanuckan.com) başında çok zaman geçiriyor. • Bundan önceki iki kitabı bilgisayar oyunu olacak. • Çin yemeğini çok seviyor. Çoğunlukla evde yemek yapmıyorlar ve Çin yemeği ısmarlıyorlar. • Ayakkabı delisi. "Beni ayakkabı mağazasına sabah sokun akşam alabilirsiniz. Neredeyse fetiş derecesinde. Erkek ayakkabılarını da severim" diyor. Yakında ayakkabı tasarımı da yapmayı düşünüyor. Kocasına da sürekli ayakkabı alıyor. • Yaşlanınca Beyaz Diziler gibi aşk romanları yazmak istiyor. • Kayınvalidesine bayılıyor.