Yasadışı Dinlemeleri Araştırma Komisyonu bünyesinde kurulan Hukuk Alt Komisyonu, bilgi almak amacıyla bazı gazetecileri dinledi.
Abone olAlt Komisyon, AK Parti Elazığ Milletvekili Şuay Alpay başkanlığında çalışmalarına devam etti.
Bu kapsamda, Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila komisyonda bir sunum yaptı. Bila, teknolojinin hızının çok yüksek olduğunu, hukukun zaman zaman teknolojinin gerisinde kalmasından kaynaklı sorunlar yaşandığını söyledi.
Haberleşme özgürlüğü ve yasadışı dinlemeye ilişkin yasal mevzuata da değinen Bila, hukuki çerçeve belli olmasına rağmen Türkiye'de uygulamadan kaynaklı problemlerin yaşandığına dikkati çekti.
Bila, telefon dinlemenin zaman zaman suçu önleme, suçu ve suçluyu takip etme amacından çıkarak, siyasal veya başka amaçlarla bir yöntem olarak kullanıldığının görüldüğünü kaydetti.
Sorunun uygulamadan kaynaklandığını düşündüğünü yineleyen Bila, şöyle devam etti:
''Eğer bu tespitim doğruysa, bunun önlenmesinin yine idari ve yargı denetimiyle olması gerektiğini düşünüyorum. İdari denetim bu mekanizmayı yürütmekle görevli kamu görevlilerinin kendi amirlerince hiyerarşik olarak denetlenmesi, idari soruşturmayla önlenmesine çalışılması. Diğer taraftan mağdur kişilerin de yargı yoluyla haklarını aramaları söz konusu olabilir. Uygulamada sorumluların saptanması konusunda bir problem var. Örneğin, 'internete düştü' diye kavram gelişti Türkiye'de. İnternet ortamının güvenirliği bakımından olumlu tarif değil, orada adı geçen insanlar bakımından bir yere düşmek olumlu tabir değil. Yapılan başvuruların bir sonuca bağlanmadığını görüyoruz. Bu tür görüntüleri internet ortamına koyan kişilerin, faillerin bulunamadığını, yargı önüne çıkarılamadığını görüyoruz. Teknik ya da hukuki sorun mu bilmiyoruz ama böyle bir sorun var. Bir sorumlu yok henüz.''
TELEFON İŞİMİZİN BİR PARÇASI
Daha sonra komisyon üyelerinin sorularını cevaplandıran Bila , telefonunun dinlendiği konusunda resmi veya gayri resmi bilgiye sahip olmadığını, kendisine böyle bir resmi bildirim yapılmadığını ifade etti. Bila, ''Herkesin düşündüğü kadar telefonumun dinlendiğini düşünüyorum. Yaygın bir endişe bu'' dedi.
Bila, gazetecilerin haberleşmeyle ilgilenmeleri nedeniyle yasadışı dinleme yapanlar tarafından dinlenilmesi istenecek kişiler olduğu için böyle bir düşüncesi bulunduğunu ifade etti. Bila, bugüne kadar somut bir tespiti ve endişesi olmadığını, herhangi bir kısıtlama yapmadan telefonunu kullandığını söyledi.
Telefonun gazetecilerin işinin bir parçası olduğunu vurgulayan Bila, ''İşinizi yaparken üretim aracını kullanırken kısıtlamanız işinizi iyi yapmamanız sonucunu doğurabilir'' dedi.
Özellikle yasadışı elde edilmiş tapelerin gazeteler, televizyonlar tarafından kullanılmasının yasadışı dinleme yapanların amaçlarına hizmet eden sonuçlar doğurduğunu anlatan Bila, bunun, kişi hak ve hürriyetlerine tecavüz mahiyetinde olacağını kaydetti.
Bila, bu tür kayıtların haberleştirilmemesi gerektiğini düşündüğünü vurguladı.
''Bunu yapan meslektaşlarınız konusunda ne diyeceksiniz?'' sorusu üzerine Fikret Bila, yanlış yapıldığını düşündüğünü yineleyerek, bir haberin gazeteye konulup konulmaması konusunda Ankara temsilcileri ya da muhabirlerin karar verme yetkisine sahip olmadığını, buna İstanbul'da yazı işleri heyetinin karar verdiğini söyledi.
Bir çok alanın uzman muhabirleri bulunduğunu, bunların yıllarca oluşturdukları hem resmi hem gayri resmi kaynaklar bulunduğuna işaret eden Bila, ''İlke olarak haber kaynağının sorulmaması bizim işimizde de geçerlidir. Biz de muhabir arkadaşlarımıza eğer habere güveniyor ve iki kaynaktan doğrulatarak geldiğine inanıyorsak haber kaynağını açıklama konusunda zorlayamayız'' diye konuştu.
Bila, ''dinleyerek'' haber elde etme yöntemleri ve teknolojileri bulunmadığını, böyle bir şeyi kullanmayı da etik bulmadığını belirterek, diğer basın kuruluşlarının da kullanmadığı kanaatinde olduğunu söyledi. Bila, ''Basın etik ilkelerine ve yasaya aykırı. Bizim geleneğimizde olan bir yöntem değildir. Milliyet adına, 'dinleyerek haber alıp, üretmiyoruz' diyebilirim'' şeklinde konuştu.
Bila, Milliyet 'in santralinin dinlendiği konusunda bir iddianın gündeme geldiğini ama bunun kanıtlanarak, takip edilen bir iddia olmadığını kaydetti.
Andıçlama hadisesinin yasadışı uygulama olduğunu ifade eden Bila, ''Rahmetli Birand'la ilgili Şemdin Sakık'ın ifadelerine ek yapılmak suretiyle basın tarihimize geçen andıçlama olayında ben de aynı görevde bulunuyordum. Ama Milliyet Gazetesi böyle bir haberi manşet yapmadı. Milliyet haber bürosuna böyle bir haber de gelmedi. Ama bu konu diğer gazeteler tarafından kullanıldı'' dedi.
TUTUKLU GAZETECİLER
Gazetecilerin faaliyetlerinden dolayı tutuklanmalarının kabul edilemez olduğunu ifade eden Bila, Türkiye'ye yöneltilen önemli eleştirilerden birinin de bu olduğunu anımsattı. Demokratik bir ülkede, kitap ya da haber yazmanın suç olmaması gerektiğine işaret eden Bila, ''Türkiye bu bakımdan mevzuatını gözden geçirmelidir'' dedi.
Bila, ''İmralı zabıtlarına'' ilişkin haberin hatırlatılması üzerine, gazetecinin haber kaynağını açıklamasının mesleğin etik ilkelerine uygun olmayacağını söyledi.
DİNLEYENLER VE YAYIMLAYANLAR
Zaman Gazetesi Yazarı ve Aksiyon Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Bülent Korucu, yasadışı dinlemelerde dinleyenler ve yayımlayanlar olarak iki tarafın olduğunu söyledi.
Yasadışı dinleme yapanların tespit edilerek cezalandırılması gerektiğini vurgulayan Korucu, dinleme yapanları bulamayanların kolayı seçerek kayıtları yayımlayan medyayı suçladığını belirtti.
Bir kaydın yayımlanmasında kamu yararına bakılması gerektiğini savunan Korucu, şunları kaydetti:
''Bir haber kamu zararını önlediği ölçüde kamu yararına sahiptir. Gazeteler ve gazeteciler gizliliğin peşindedir. Suç dediğimiz şeyde gizlidir zaten. İhaleye fesat karıştırma işi gizlidir mesela. Hiçbir çete 'usulsüzlük' yapıyoruz diye gazeteye ilan vermez.''
Bir gazeteci olarak kimlerin dinleme yaptığını bilemeyeceğini, bunun ilgili kurumların çabalarıyla açığa çıkartılacağını ifade eden Korucu, çözümün dinleyenlerin bulunarak cezalandırmasıyla mümkün olacağını söyledi.
Zaman Gazetesi olarak Ergenekon ve Balyoz davalarıyla ilgili kayıtları yayımlamadıklarına dikkati çeken Korucu, bunları yayınlamadıkları için kendilerini gazetecilik mesleğinin gerisinde kalmış gibi hissettiklerini dile getirdi.
DİNLENİYORUZ ALGISI HAKİM KANAAT
Sabah Gazetesisi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu da yasadışı dinleme veya izleme faaliyeti sonucu elde edilen materyallerin servis edilme biçiminde çok profesyonel bir mekanizmanın işlediği kanaatinde olduğunu dile getirdi.
Müderrisoğlu, kendileri gibi hem hukuki hem etik filtresi olan merkez kuruluşların, bu tür bilgi, belge veya iddialara çok çabuk girmediğini belirterek, her hal ve şartta doğruluğu, hukukiliği ve kamu yararını esas almaya gayret ettiklerini, siyasi, ticari veya bürokratik muhtemel tasarımların da parçası olmamaya özen gösterdiklerini kaydetti.
Gerek medya kuruluşlarında gerekse medya mensuplarında, ''nasıl olsa dinleniyoruz'' algısının hakim kanaat olduğunu ifade eden Müderrisoğlu, ''Bizler çok farklı konularda, çok farklı insanlarla, çok farklı günlerde zaman zaman da en hassas konuları konuşuyoruz. Her zaman yazı konusu da olmuyor. Kaynağınızın size olan güvenini sonuna kadar korumanız lazım'' dedi.
SONUÇLARI DEĞERLENDİRİYORUZ
Daha sonra komisyon üyelerinin sorularını yanıtlayan Müderrisoğlu, her türlü bilginin gizli kalmadığı bir ortamda çalışıldığını belirterek, hukukun herkese lazım olduğunu, konjonktüre dayanarak kişileri haber yapmadıklarını ifade etti. Müderrisoğlu, ''Haber yapanlar bunu seçiyor olabilirler ama merkez medya bakımından gerçekten çok net söyleyeyim, haberin doğruluğunu, hukukiliğini, eldeki malzemenin ortaya çıkaracağı sonuçları çok titiz değerlendiriyoruz'' diye konuştu.
KİM BU MEDYA İÇİNDEKİ İSTİHBARATÇILAR
BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, ''Medya içinde istihbaratçılar var'' ifadesi üzerine Müderrisoğlu, ''Biliyorsanız söyleyin, biz de öğrenelim. 23 yıldır gazeteciğim. Mesleğe girdiğimiz günden beri duyarız. Hep söylenir ama 'ben buyum' diyene rastlamadım. Şunu söyleyeyim, buna ihtiyaç duyan bir medya ortamında değiliz. O kadar aleni ve süratle işler yapıyoruz ki, bilginin tekel içinde olduğu, belli merkezlerde yönlendirildiği süreçler söz konusu değil'' dedi.
Müderrisoğlu, servis edildiği söylenen belgelerin sonuçlarına ve kazandığı hukuki değere bakmak gerektiğine işaret ederek, şunları söyledi:
''Kamuoyuna yansıyan bana ulaşmış bir belge olmadı. Kurumun içinde bazı arkadaşlarımıza ulaşan bilgi ve belgeler olduğunu biliyorum. Oturup değerlendirmesi yapıldı. Bize de kanaatler soruldu. Biz kişilerin özel hayatlarını, ailesini ilgilendirecek konularda genel duyarlılığa sahibiz, bunları yayınlamamayı tercih ettik. Bunları dağıtanlar, o ihtirasın, kimlerin yayınlayacağını da biliyorlar. Belki bu nedenle bize gelmiyorlar.''