BIST 10.021
DOLAR 35,22
EURO 36,78
ALTIN 2.974,06
HABER /  POLİTİKA  /  CHP

Bu kampın sonu Yüce Divan'dır!

CHP lideri, Suriyelilerin kaldığı Apaydın Kampı’nın askeri olduğunu ve Meclis kararı alınmadan kurulduğunu söyledi...

Abone ol

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Hatay’daki Apaydın Kampı’nın askeri kamp olduğunun Dışişleri Bakanı Davutoğlu tarafından itiraf edildiğini söyledi ve “Anayasaya aykırı, bu bile Yüce Divanlık yapar. Meclis açılınca bu konuyu dile getireceğiz” dedi.

Kılıçdaroğlu, Suriye’yle ilgili Başbakan Tayyip Erdoğan’a yazdığı mektuba jet hızıyla gelen yanıta “Kaba, düzeysiz” diye tepki gösterdi. Sosyalist Enternasyonal’in toplantısına katılmak için dün Güney Afrika’nın 3 başkentinden biri olan Cape Town’a giden Kılıçdaroğlu, yolculuğu sırasında gazetecilerle sohbet etti. Toplantıda başkan yardımcılığına seçilmesi beklenen Kılıçdaroğlu, “Bizim için önemli, hem Türkiye’nin hem dünyanın sorunlarını tartışacağımız meşru bir zemin orası, orada yönetim kadrosu içinde yer almak da yine bizim önemsediğimiz bir olay” dedi. Kılıçdaroğlu BDP’nin asil üyeliğinin ise Enternasyonal’in gündeminde olmadığını söyledi. CHP liderinin sorulara verdiği yanıtlar özetle şöyle:

YANIT HAYRETE DÜŞÜRDÜ

Biz Suriye konusunda Türkiye’nin alması gerek rolü belirlemek için uzun bir çalışma yaptık, Yazarlar, ilim insanları eski diplomatlarla bir araya geldik bir beyin fırtınası yaptık, çözüm önerisi çıktı ortaya. Bu öneriyi sayın Başbakan’a aktardık. Gönderdiğim mektup diplomatik olmanın ötesinde samimi ve içten bir mektup. Başbakan’ın verdiği yanıt ise beni hayrete düşürdü. Son derece kaba bir üslup kullanılmış. Bizim önerimiz eksik bulunabilir ama sayın Başbakan kendisi de bir öneri getirebilir ve bu öneriyi kamuoyuyla paylaşabilir.

AHLAKLI OLMALI

Başbakan’ın kullandığı dil yakışıksız bir dildir, bir öneri götürüyoruz, ahlakla bunu tartıyor, önerinin ahlakla tartılması için önce kendisinin ahlaklı olması lazım. Benim kendisine yazdığım mektubu, sayın Başbakan bize verdiği yanıtı milletin vicdanına havale ediyorum.

ERDOĞAN’IN MEKTUBU

Biz nasıl bir mektup yazmışız, o nasıl bir üslup kullanmış, son derece kaba düzeysiz bir dil. Merak ediyorum o mektubu kim kaleme aldı? Dışişleri’ne ihtimal vermiyorum, onlar deneyimlidir. Çözüm önerisine nasıl yanıt vereceğini bilir. Başbakan’ın yakınındakiler hazırlamışlarsa, yanıtı hazırlayan kişiyi çeksin konuşsun. Ahlakını sorgulasın. Başbakan’ın kaleminden çıkmadığı çok açık. Zaten zamanı da yok, imzalaması o üslubu paylaştığını gösteriyor, onun için muhatabımız Başbakan’dır.

EGEMENLERİN TAŞERONU AKP

Ortadoğu’da haritanın yeniden çizilmesini isteyenler kimlerse, orada insan yaşamını hiçe sayanlar kimlerse, onun taşeronluğunu yapıyor AKP hükümeti. Taşeron kendisine verilen görevi yapar, kendisi düşünce üretemez. Bir görünen tablo var, bir de görünmeyen ama asıl gerçeği yansıtan tablo var. Görünen tablo şu: ‘Demokrasi ve özgürlükler için gidiyoruz...’ Ama gerçeği yansıtmıyor, çünkü Batı’nın egemen güçleri ‘Enerji kaynaklarını kontrol etmek için, oraya doğalgaz, petrol için gidiyoruz’ diyemezler. Onlar için bölgedeki insan yaşamı önemli değil, Irak gibi.

SİLAHLI EĞİTİM VERİYORUZ

Hatay’daki vekillerimizin alınmadığı kampa gitmeyi düşünmüyorum. Bölgeye gideceğim. Davutoğlu itiraf etti ‘askeri kamp’ dedi, Apaydın için. Orada ne olur, silah olur orada. Yine çok akıllıca olmayan bir gerekçe söylendi ‘Kimlikleri kamuoyuna açıklanmasın diye’ dediler. Kimlikler, görüntüler olmasın denebilir, gazeteci almazsınız milletvekili yine gider, ama korkulan bir şey var. Türkiye’nin öğrenmesi istenmeyen bir tablo var, büyük olasılıkla silahlı eğitimlerin verildiği bir bölge.

YÜCE DİVANLIK

(“Askeri kamp dediniz, bir TBMM tezkeresi mi gerekir?” Sorusu üzerine) Anayasaya aykırı. Zaten Yüce Divan’lık bir olay, parlamentonun açılmasını bekliyoruz, itirafları yaptılar, askeri kamp olduğunu söylediler. Bir milletvekili nasıl kendi topraklarındaki kampa giremiyor? İncirlik’e giremeyebilir, çünkü parlamentodan çıkan bir karar vardır ama Hatay’daki kamp için bir karar yok, orada bir askeri birlik var, ne olduğunu biz bilmiyoruz ve yabancılar var, röportaj da yapıyorlar. Ama bir milletvekili, bakın CHP demiyorum, AKP de olur, MHP de olur, giremiyor.

BATAKLIĞIN İÇİNDEYİZ

Şu anda bataklığın içindeyiz. Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti, alınan kararların evrensel hukuka uygun olması demek. Siz kendi topraklarınızda başka ülkeye müdahale için silahlı adam yetiştiriyorsunuz. Sizin hukuk devleti olduğunuz tartışma konusu olursa, Türkiye’nin saygınlığına gölge vurur. Suriye demek sadece Suriye anlamına gelmez, Rusya, Irak, İran, Çin demek, siz Suriye’yi Libya gibi ele alıp değerlendiremezsiniz. Siz bir süreç analizi yaptınız mı? Ben Dışişleri Bakanlığı’nın böyle bir analiz yaptığına inanmıyorum. Sadece birilerinin aktardığı bilgiler çerçevesinde çaba harcayan bir Dışişleri Bakanlığı görüyoruz. ‘Efendim şuraya gittim, buraya gittim, gömleğimi bile değiştiremedim’ diyor Davutoğlu. Egemen güçlerin düşüncelerini bir yerlere aktarmak için gidiyor.

1639’DAN BERİ İLK KEZ

Batı’nın egemen güçleri Türkiye’nin İran’a gitmesini istemez. Gitmesi lazım. Bizim Kasrı Şirin’den bu yana, 1639’dan bu yana sorun yaşamadık. Şimdi sorun yaşıyoruz, Kürecik birinci sorundu, Suriye şimdi ikinci olacak. Esat sonrası Suriye ne olacak diye Türkiye analiz de yapmıyor. Erbil’de toplantı yapıldı birkaç yıl önce, Suriye de konuşuldu. Dışişleri Bakanı’nın haberi var mı? Samimi söylüyorum yoktur. İşte çapsız adamla yola çıkarsanız, ortaya çıkan politika da çapsız olur. Başbakan sormalı ‘Bu gelişmelerden kim karlı çıktı’ diye. ‘Biz karlıyız’ diyorsa, karımızın ne olduğunu söylesin.

ŞENER İÇİN NE DEDİ?

CHP lideri Kılıçdaroğlu, eski bir AKP’li olan, daha sonra Türkiye Partisi’ni kuran Abdüllatif Şener’e yeşil ışık yaktı. Kılıçdaroğlu, İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın Şener’i CHP’ye davet etmesiyle ilgili şöyle konuştu: “Aytun Bey aradı, bilgi verdi, sonra davet etti. Sayın Şener de döneminde saygın bir bakandı. Gelirse memnun oluruz. AKP’den ayrılmasının arkasında onun kamuoyuna açıkladığı pek çok gerekçe var, yolsuzluklar bunun başında yer alıyor. Gelirse partimize memnun oluruz” dedi. “Siz arar mısınız?” sorusuna da Kılıçdaroğlu, “Bakalım” karşılığını verdi.

KOMİSYON APAYDIN'A GİDECEK Mİ?

CHP’lilerin alınmadığı Hatay’daki Apaydın Kampı’na TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu için vize çıktı.

Önceki akşam MGK toplantısından sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile yaptığı görüşmede, komisyonun kampa girmesi uygun bulundu. Bakan Davutoğlu, dün New York’a hareketinden önce yaptığı açıklamada, komisyonun Bakanlığa başvuracağını belirterek “Biz Başbakanımızla da istişare ederek bu talebi olumlu karşıladık. TBMM’nin ilgili komisyonu ve sorumluluk içinde davranacağına inandığımız bütün o komisyon üyelerinin Apaydın Kampı dahil her yere ulaşımları sağlanabilir” dedi. CHP’li bazı milletvekillerinin Apaydın Kampı’na girişine izin verilmemesiyle ilgili soruya karşılık Davutoğlu, hükümetin bir alanı kapatıyor gibi bir yaklaşım yaratılmasının yanlış olduğunu, CHP’li milletvekillerinin son taleplerinin bir emrivaki şeklinde yapıldığını belirterek, “Zaten hassas bir süreçten geçerken bütün milletvekilleri ve bütün sivil toplum kuruluşlarından öncelikle beklentimiz, sorumluluk içinde davranmaları ve bu kritik geçiş sürecinde insani kaygıları ve Türkiye’nin milli çıkarlarını öne almalarıdır” diye konuştu. Davutoğlu, usulüne göre yapılan müracaatlara hiçbir zaman kayıtsız kalmadıklarını da söyleyerek, bu çerçevede TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun yapacakları başvuruya da olumlu yanıt vereceklerini ifade etti. Komisyon, Davutoğlu’nun açıklamasının ardından Dışişleri’ne resmi başvurusunu yaptı.

ÖRTBAS ETMEK İSTİYORLAR

Kampa alınmayan isimlerden olan CHP Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş ise Davutoğlu’nun açıkladığı formülü eleştirdi. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun kampı ziyaretiyle kamuoyunda oluşan rahatsızlığın örtbas edilmek ve yatıştırılmak istendiğini ifade eden Güneş, sığınmacıların hiçbir şekilde savaşa taraf olamayacağını, Suriye’de kurşun sıkmış birisinin Türkiye’ye giremeyeceğini belirtti. Güneş, şunları söyledi: “Biz kampa girmek istedik, fakat izin verilmedi. İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün’ün birden bire aklına sığınma kamplarına gitmek gelmiş. Hatay Valisi, ‘Sadece ben girebiliyorum, Hataylı Adalet Bakanı bile giremez’ derken, şimdi ne oldu da insan hakları komisyonu gidebiliyor?