BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Bu kafa 40 yıllık tinercide yok!

Son 3 gündür gazetelerde okuduğum, ekranlarda izlediğim haberlerdeki uçuk kaçık fikirleri hiç değiştirmeden sinemada gösterime soksalar, yemin ediyorum gişe rekorları kırar.

Son 3 gündür gazetelerde okuduğum, ekranlarda izlediğim haberlerdeki uçuk kaçık fikirleri hiç değiştirmeden sinemada gösterime soksalar, yemin ediyorum gişe rekorları kırar.

Hatta komedi dalında almadık ödül bırakmaz. Anlattığımda haksız olmadığıma siz de kanaat getireceksiniz.

Önceki gün babamla beraber Murat Bardakçı'nın Habertürk'te ekrana gelen Tarihin Arka Odası isimli programını izliyoruz. Ekrandaki besteci Erol Sayın isimli beyefendi konuşmaya başlayınca ikimiz birden afalladık!

Noktasına virgülüne dokunmadan söylediklerini aynen aktarıyorum:

"Bir gün Atatürk'ün ruhunu çağırdık. Kıbrıs'la ilgili bir soru soracaktık. Bize celallendi, ‘Ne siz bulunduğumuz yere çıkabilirsiniz ne de ben sizin olduğunuz yere inebilirim. Rahatsız etmeyin’ dedi. Adeta kovaladı bizi, tersledi. Biz de korktuk bir daha çağırmadık.."

Ama surat ifadesi nasıl ciddi, etrafındakilere nasıl "Şok oldunuz deee mi?" bakışı fırlatıyor anlatamam! Yani sanki çağırdığı taksici fırça atmış gibi gayet rahat bir şekilde, anlatıyor da anlatıyor!

Babam önce bi kafasını kaşıdı, sonra sakalını sıvazladı. Gülerek, "Ne oldu baba?" dedim.

"Yahu Allah bunun ocağını yıkmasın! Bu nasıl bir yalandı böyle?" deyince dakikalarca nefessiz güldüm inanın!..

Haksız mı şimdi adam?

Besteci de olsanız, hayal dünyanızın bu kadar geniş olması normal bir durum değil.

İşin garibi ne biliyor musunuz?

Toplumun inançlı kesimini eğitimsiz, kültürsüz diye aşağılayan entel kesimin bu programa gelen yorumlarını internet sitelerinden takip ettim.

Ciddi ciddi inanmışlar!

Haberi okuyanlar, sosyal medya üzerinden bana da soruyor, "Böyle bir şey olabilir mi?" diye...

Olabilir tabi!!..

Besbelli ki adamı çağırdığı cin çarpmış! Onların çarpması iyi kafa yapıyor. İnanmıyorsanız, gidin 40 yıllık tinerciye sorun, "Ben böyle kafa görmedim. Cindir o cin" der!

Allah'tan program kısa sürdü. Hani dayım biraz daha imkan bulsa, "Zaman zaman çağırıyoruz. Beraber pişti, okey falan oynuyoruz. Ama biri taş çalınca celalleniyor, iskartaya vuruyor" diyecek.

O derece yani!

Kendilerine naçizane bir başka öneride bulunacağım. Dayı biliyorsun bu ülkede en geç gelen şey ambulans. İddiaya girerim sen 112'yi ara, onlar bile ışın hızında gelir ama sadece senin icin!  Gelmezse ben de ne olayım..

Ha dayı unutuyordum!

Ruh çağırma şekli artık değişti!

Bundan böyle eğer yine ruh çağırma seansları yapacaksanız, otekialem@com.tc'ye mail atıyorsunuz. Bu sistem daha garantili üstelik. Karşıdaki gelmezse, seni öyle ya da böyle muhakkak yanına alıyorlar!

***

Radikal yazarı Mescid'e sızarsa...

Radikal ekinde yazan Nazan Özcan Hugga'ya gitmiş ve oradaki izlenimlerini köşesine taşımış. Yazısının bir yerinde gördüğü Mescid'i şöyle anlatıyor:

"Sinsice tuvaletin hemen yanından kadınlar mescidine sızıyorum. Hedef iftar öncesi namaz kılan bir-iki kadınla konuşabilmek. Aaaaa, mescitte kimse yok! Kapının karşısında iki-üç musluk, apdes için. Yerler halı, iki – üç ferace de duvara asılmış, raflara terlik ve başörtüsü koyulmuş. Namaz kılınacak yer, en fazla üç kadını alır. Gene mi "negatif ayrımcılık" diyerek, erkek mescidinin kapısından kafamı uzatıyorum, Evet, sinir!"

Ufo gören masum köylüden sonra Mescid gören masum yazarla karşı karşıyayız!

Ezan okunmadan, Namaz kılanı arıyor hanımefendi inanabiliyor musunuz?

Gerçi biz alışığız.

"Sigara yasağı niye getirildi biliyor musunuz. Daha çok insan camilere gitsin"
diyenleri, "Hac mevsimi yine Kurban Bayramı'na denk geldi" diye durum tespiti yapanları, Cuma'yı evinde kaza niyetine kılanları, elektrik trafolarını gizli cami zannedip kameralarla basanları, "Müezzin Ezan'ı minareye girerek okudu" diye müthiş gözlemde bulunanları ve hatta, "Müezzin Ramazan gibi maneviyatı yüksek bir ayda Ezan'ı neden 20 saniyede okuyup hızlıca bitiriyor" diyen dahileri görmüştük..

Bu yeni bir tür!

Garibim, kendisine oynanan şakayı anlamamış!

Nazan ablacım...

Siz bilmezsiniz...

Bizim bu dinci kesim genelde "apdes" alıyor. Sonra Mescid'e girip halıların altına saklanıyor. Giren yabancıları da "ce'eeee" diye şakalıyorlar. Gülmece güldürmece, kakara- kikiri derken hoop kayboluyorlar bu sefer de "Trafihe" gidiyorlar.

Siz erken kaçtığınız için eğlenceden mahrum kalmışsınız!

Aramızda kalsın ama bunların çok tuhaf inanışları var! "Apdes"e "Abdest", "Trafih"e "Teravih" diyorlar. Gecenin karanlığında "Savur" diye bir şey yiyolar! Her yıl bu ayda genelde 16-17 saat aç kalıyor, akşam ezandan sonra Namaz kılıyorlar!

Tuhaf geldi di mi?

Ya, öyle işte!

Bi de ablacığım siz durumu yanlış anlamışsınız. Mescid veya camiler sızma yeri değil ki.. Bunun için barlara diskoteklere ve meyhanelere gidiliyor genelde.

Apdessiz!

***

Levent Üzümcü Peygamber'e mi hakaret etti?

Sabah önüme bir haber koydular. Haber dedikleri, Levent Üzümcü'nün Hazreti Muhammed hakkında söylediği iddia edilen hakaret sözleri:

Üzümcü Erdoğan'ı eleştirdiği twitinde, "Aranda 1600 yıl fark olan bir adamla aynı zaman diliminde yaşamanın zorluğuna ilaç olur mu demokrasi?" demiş.

Eğer Üzümcü 1600 yıl önce kimin yaşadığını tam hesaplayamamışsa, bilmesini isterim ki o dönem galiba Firavun dönemiydi. O'nun çocuğunun demokraSİSİ'ni de şu an Mısır'da sindire sindire yaşıyoruz zaten.

Yok eğer derdi İslamiyet ve Hazreti Muhammed ise o zaman sormak lazım beyefendiye?

Yahudi veya Hrıstiyan olsak, yılda sayıları yüzbinleri bulan Müslümanları öldürsek acaba demokrasi gelir mi bu topraklara?

Ya da Mısır'daki "baltacılar"ın Türkiye'deki versiyonu olan vandallarla bir olup yaksak, yıksak, yağmalasak, darbecilik oynasak demokratik olur muyuz?

Yoksa hep beraber Atatürk'ün ruhunu mu çağırsak acaba?

Hı?