Bu kadarına da yuh artık!
Türkiye'de iş bulamayan Dr. Ali Erdemir, ABD'ye döndü ve dünyanın en başarılı 100 bilim insanı arasına girdi.
Abone olRadikal gazetesinden Betül Kotan'ın haberine göre Amerika’da tripoloji konusunda yaptığı doktoranın ardından Türkiye’de bir milletvekili tarafından İngilizcesi iyi diye otel resepsiyonunda çalışması önerilen Dr. Ali Erdemir, Amerika’da sürtünmesiz kaplama ve nano ölçekte yapay elmas gibi icatlarıyla bilim dünyasında çığır açtı.
21. yüzyılın en başarılı 100 bilim adamı arasında adı geçen Dr. Ali Erdemir, sürtünme katsayısını binde bire düşürmeyi başararak teflondan 40 kat daha kaygan bir yüzey ve dünyanın enerji sorununa alternatif üretti. Buluşlarıyla tam dört kez Bilim Nobeli olarak kabul edilen R&D 100 ödülüne layık görülen Erdemir, Bilim Oscar’ı olarak adlandırılan Discover Magazine Ödülü’nün de sahibi. 3 bin 500 bilim adamının çalıştığı Argon Laboratuvarı’nda 22 yıldır çalışmalarını sürdüren Erdemir, laboratuvarın en seçkin 36 bilim adamı arasında.
Buluşlarıyla endüstride milyarlarca dolarlık tasarruf sağlanabileceğini belirten uzmanlar, böylece dünyanın enerji sorununun da çözülebileceğine işaret ediyor. Otomotiv sektöründen, silah sanayiye, uzay teknolojisinden beyaz eşya endüstrisine her sektörün ilgi odağı olan Erdemir, mütevazı yapısıyla da tanıyanları kendisine hayran bırakıyor.
Tripoloji, Türkiye’nin çok aşina olduğu bir bilim kolu değil. Bize biraz anlatır mısınız?
Sürtünmeye maruz hareket halinde olan bütün yüzeylerde ortaya çıkan değişikliklerin bilim ve teknolojisi olarak tarif ediliyor. Bunun içerisine aşınma, yağlama teknolojileri, sürtünme konuları giriyor. Çok geniş kapsamlı bir bilim kolu ama kimse farkında değil.
Çok sayıda ödül sahibisiniz...
1987’de Argon laboratuvarına başladığımda bana verilen ilk görev yeni katı yağlayıcıların keşfedilmesiyle ilgiliydi. Neticede bor asidinin yağlayıcılık özelliğini keşfettik. İlk buluş o oldu. Aslında o maddenin yağlayıcı olabileceğini çocukken farkettik. Toros dağlarında bor madeni çok olurdu, onlarla oynardık. Yağmurlu havalarda yüzey bayağı kaygan, sedef gibi bir kıvama gelirdi. Daha sonra Argon laboratuvarında bunun nedeninin yüzeyde oluşan bir asid tabakasından kaynaklandığını anladık. Buluşum bilim çevresini çok heyecanlandırdı, Araştırma Geliştirme ödülüne layık görüldüm. Daha sonra bu buluşun türevleriyle de ödüller aldık.
Yapay elmas da yine sizin önemli buluşlarınız arasında sayılıyor
Biz elmas ve elmasa benzer kaplamalar konusunda çalışmalarımızı 90’larda başladık. O konuda elde ettiğimiz iki önemli bilimsel netice var. Birincisi elması nano ölçeklerde üretebilmek, nano yapılı elmas. Bunun elektron, veya x ışınlarıyla analizlerini yaptığınız zaman gerçekten doğal elmastan hiç bir farkı olmadığını görüyorsunuz. Şu anda birçok alanda kullanılabiliyor.
İkinci bilimsel sonuç, elmasa benzer bir kaplamanın, belki dünyada şu anda en düşük sürtünme katsayısını veren bir türevini keşfettik. Hem bilimsel hem teknolojik bakımdan bu buluş çok daha büyük yankılar uyandırdı.
Motor yakan buluş!
Teflondan 30-40 kat daha kaygan olan bir malzeme diye anılıyor. Bu malzeme için sürtünme katsayısı sıfıra indi dendi.
Sıfıra inmesi imkânsız ama sıfıra çok yaklaştı. 0.001, 0.005 gibi. Bu değerler hiç farkedilemeyecek değerler. Sürtünmesiz kaplamanın geliştirilmesi herkesi heyecanlandırdı, inanılamadı. Sürtünmesiz kaplamanın ömrü ne kadar tayin etmek için bir deney yaptık. Onun ölçümünü yapan bir alet var, o alet 32 gün sürekli çalıştı. 32’nci günde, alet durdu. Biz ‘Bizim kaplama hapı yuttu’ dedik. Ancak, test aletinin motorunun yandığı tespit edildi. Bizim kaplamaya birşey olmamıştı.
Sürtünmesiz kaplama özellikle hangi sektörlerde kullanılabilir?
Bilgisayar konusunda çığ açacak bir potansiyeli var. Bir firmayla çok yakın çalışmalar yürütüyoruz. Bu bilgisayarların içerisinde hafızanın kaydedildiği hardisk var, onun içerisinde daire şeklinde ince diskler bulunur, bilgiler oraya kaydedilir. O yüzeylerde çok ince bir karbon kaplama var, onu bizim kaplamadan yapıp aradaki boşluğu tamamen kaldırmak istiyorlar. Amaç, devamlı temas halinde kaydetme. O durumda diske kaydedilme hızı 10 misli artıyor. Aslında bu malzemeyi bütün mekanik sistemlerde kullansak, dünyanın enerji problemini çözmüş oluruz.
Enerji tasarrufu da sizin uzmanlık alanlarınızdan biri...
Çalıştığım laboratuvarın en önemli işlevlerinden biri enerji tasarrufunu artırıcı yeni teknolojilerin geliştirilip endüstriye mal edilmesi. Örneğin bazı arabaların enerji tasarrufu çok iyidir. Onların sürtünmeye maruz dişlilerinin tasarımını çok iyi yapmışlardır. Bir de yüzeylerinde sürtünme katsayısı düşük olan veya yağlayıcılık özelliği çok yüksek olan maddeler kullanılır. Dolayısıyla az bir enerji harcayarak çok uçun bir mesafe gidilebilir.
‘Döndüm, yedi yıl önceki pozisyonu teklif ettiler’
Amerika’ya doğru yola çıkma hikâyenizi anlatır mısınız?
İTÜ’den mezun olduktan sonra İskenderun Demir Çelik işletmelerindeki Ar-Ge merkezinde çalıştım. Onların bursuyla mastır için Amerika’ya gittim. Doktora için de Türkiye’ye veya kuruma maddi külfet olmadan, NASA’nın bursunu kazandım. Herkese verilmeyen çok prestijli bir burstu. Ama Demir Çelik Kurumu karşı çıktı, ‘Senin doktora yapmana ilgi duymuyoruz, dön’ dediler. Doktoranın sonunda daha faydalı olacağımı söyledim ve gittim, Amerika’da doktoramı tamamladım, 1986’da askerlik için Türkiye’ye geldim. Kesin dönüş yapmıştım kendimce elimde diplomam alanımda iş aramaya başladım.
İş için çok kapı çaldınız mı?
Askerlikten sonra ilk müracaat ettiğim yer, Demir Çelik oldu. Ancak beni yedi yıl önceki pozisyonumda çalıştırmak istediler. Tam bir hayal kırıklığıydı, Amerika’da kazandığım deneyime acıdım. Çok sayıda iş görüşmesi yaptım. Neticede benim edindiğim deneyimlerle ilgili herhangi bir araştırma yeri bulamadım. İş aradığım dört-beş ay içerisinde bir kanıya vardım ki, burada gerçekten bir yerden başlasan bile imkanların kısıtlı olması dolayısıyla birşey başarman imkânsız.
O dönem, iş bulamayınca bir milletvekilinden yardım istemişsiniz. Size İngilizceniz iyi diye bir otelin lobisinde çalışmayı teklif etmiş, doğru mu?
(Gülüyor) Evet, hikâye doğru. 1986’nın sonlarına doğru... O dönemde bir gereklilikti, iş için politikacının, milletvekilinin kapısını çalmak. Ben de açıkçası il başkanlarına, milletvekillerine gittim. ‘Ana dilin gibi İngilizce biliyorsun, doçent olarak çalışsan eline para geçmez, git bir otelde İngilizceni kullan’ dendi. Bu hikâye beni Türkiye’den kaçıran hikâyelerden birisi oldu. Çünkü benim emellerim büyüktü. Baktım, bu emellerim gerçek olmuyor, ‘tekrar dönerim’ diyerek, bir kez daha Amerika’ya gittim. Argon’dan teklif aldım. Üç-beş sene çalışırız demiştik, 22 sene oldu.
Bildiğimiz kadarıyla üç çocuğunuz var. Onlar da sizin gibi bilime meraklı mı?
Büyük oğlum Altan, 26 yaşında, işletme okudu, bir bankada çalışıyor. Kenan, 23 yaşında, güzel sanatlarda okuyor. Candan ise henüz 13 yaşında. Vallahi hiç bilime meraklı değiller. Onları biraz korkuttum bilim konusunda. Argon’da çalıştığım sırada çocuklarıma gerektiği kadar zaman ayıramadım.
Türkiye’nin gündemini takip ediyor musunuz?
Türkiye’de gündem o kadar yoğun ve hızlı ki, bugünkü gündem, yarınkini unutturuyor. Bilhassa bu son bir sene içinde olanlar inanılacak gibi değil. Dünyada olup bitenleri bıraktık, Türkiye’yi izliyoruz. Hanımla da bu yüzden arada bir tartışıyoruz, hep Türk haber kanallarını izlememe sitem ediyor. Ama Türkiye’de olup bitenler, tüm dünyada olup bitenlerden yüz misli enteresan. Türkiye’de bir olay patlak verdiği zaman iki kutup oluşuyor. Oysa zıt politik görüşlere sahip kişiler arasında bile belirli bir seviyeye kadar medeni bağlar olmalı.
Türkiye’den hiç teklif aldınız mı? İyi bir teklif gelse, dönmeyi düşünür müsünüz?
Ciddi bir teklif almadım beklemiyorum da zaten. Ancak tüm yurtdışında yaşayanların kalbinin, kafasının bir köşesinde bir gün dönme hayali mutlaka var. Ama orada kurulmuş bir sistemim, uluslararası bir yerim var. Bu da bizi daha verimli hale getiriyor. O tarz, Türkiye’de devam ettirilebilir mi, ettirilemez mi bilmiyorum.