BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  GÜNCEL

Bu iddialar TSK'yı fena sarsacak!

Eşinin başı kapalı diye, içki içmedi diye ve hatta namaz kılıyor diye TSK'dan ihraç edildiğini iddia eden yüzbaşı Yavuz Ay, bakın daha neler söyledi?

Abone ol

TSK'dan atılan Yüzbaşı M. Yavuz Ay, Yeni Akit gazetesine çarpıcı açıklamalar yaptı. Komutanının, 'şefaat için senden 4 şey isteyeceğim' diyerek kendisinden, eşinin başını açmasını ve içki içmesini istediğini iddia etti. İddialar bununla da kalmadı. Yüzbaşı Yavuz Ay, istenilenleri gerçekleştirmediği için TSK'dan ihraç edildiğini de sözlerine ekledi.

Yeni Akit gazetesinin haberine göre, Balyoz Darbe Planı davasının sanığı olan ve 16 Aralık 2010 tarihinde Silivri’de hakim karşısına çıkacak olan emekli Albay Musa İstek’in, görev yaptığı dönemde, bayramlaşmaya gittiği askerlerin evlerinde bile fişleme yaptığı ortaya çıktı.

KURMAY YARBAY BAYRAM ZİYARETİNDE FİŞLEME YAPMIŞ!

Kurmay Yarbay Musa İstek, Tabur Komutanı iken, Ramazan Bayramı’nda, Tankçı Astsubay Mustafa Geçgel’in evini ziyaret etmiş. Ziyarette; Yüzbaşı M. Yavuz Ay’ın eşinin kadınlarla birlikte oturduğunu eşi vasıtasıyla öğrenen Musa İstek, M.Yavuz Ay’dan savunma bile istemiş. Konya  Personel Okul Komutanı emekli Tümgeneral Mehmet Kenzi Suner de Üsteğmen M.Yavuz Ay’ın, eşinin başörtülü olmasından rahatsız olmuş. M.Yavuz Ay’ı ikaz eden Mehmet Kenzi Suner, “Ailenizin tutum ve davranışları ile sembol haline gelen giyinmesinde bir değişiklik olmamıştır. Sizi son bir defa daha ikaz ediyorum” demiş.

1977 senesinde Kara Harp Okulu’na giren M.Yavuz Ay, eşinin başörtülü olması, kendisinin namaz kılması ve içki içmemesi gerekçesiyle 1996 yılında Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararı ile TSK’dan ihraç edilmiş. Kıyafetinden rahatsız oldukları Üsteğmen M.Yavuz Ay’ın eşi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın müftülüklerde görevlendirdiği kadrolu bir personel olarak görev yapmaktaydı.

BAYRAM ZİYARETİNDE BAŞÖRTÜLÜ AVI!

Balyoz sanığı emekli Albay Musa İstek, Kars Sarıkamış’ta Tabur Komutanı olduğu dönemde akıllara durgunluk verecek icraata imza atmış.

Kurmay Yarbay Musa İstek, Ramazan Bayramı’nda ziyaretine gittiği Tnk. Astsb. Mustafa Geçgel’in evinde eşi vasıtasıyla istihbarat çalışmasında bulunmuş. Musa İstek, eşinin verdiği bilgiler doğrultusunda haremlik-selamlık oturan askeri personelin eşlerini çıkarmış. Yüzbaşı  M.Yavuz Ay’ın, eşinin kadınlarla oturduğu bilgisine ulaşan Musa İstek, M.Yavuz Ay’dan savunma istemiş. Musa İstek tarafından 13 Mart 1995 tarihinde M.Yavuz Ay’a gönderilen yazıda aynen şu ifadeler yer almış:

“1- Şeker Bayramı’nın üçüncü günü (5 Mart 1995) bayram ziyaretinde bulunmak üzere taburumuz personelinden Tnk. Astsb. Mustafa Geçgel’in evine ziyarete geldiğimde sizi salonda otururken gördüm ve bayramlaştık ancak eşinizin arka odalardan birinde hanımlarla birlikte oturduğunu eşimden öğrendim. Evinizde ve ziyaret için gittiğiniz yerlerde haremlik ve selamlık oturmayı bir yaşam tarzı olarak benimsediğinizi görmüş bulunuyorum.

2- Astsb. Mustafa Geçgel’in evinde haremlik ve selamlık (erkeklerin bir odada, hanımların ayrı bir odada oturma şekli) bir oturma tarzını benimsediğiniz bu konuda düşüncelerinizi 21 Mart 1995 günü saat: 17:00’a kadar açıklamanızı rica ederim.”

Konya Personel Okul Komutanı emekli Tümgeneral Mehmet Kenzi Suner de, Alay Komutanı olduğu dönemde M.Yavuz Ay’ın şahsına “Kişiye Özel” bir ikaz yazısı göndermiş.

TSK KRİTERLERİ: EŞİNİN BAŞINI AÇACAKSIN, RAKI İÇECEKSİN, DANS EDİP EĞLENECEKSİN, AİLENLE KOMUTANIN EVİNE ZİYARETE GİDECEKSİN…

“1990 yılında Edirne’de görev yaparken Tümen komutanı tarafından Alay komutanının yanında sorgulandım. Tümgeneral İlhan Akoğuz, kibirli bir yüz, aşağılayıcı bir ifadeyle konuşmaya başladı: “Harbiye’de bir sürü komünisti attığımı biliyor musun? Seni de atarım. Bir üsteğmen daha eksilmiş olur. Dosyana baktırdım. Başarılı bir subaysın. Tümenimin en  başarılı Bölük Komutanlarından birisin. Anlamıyorum, bu gençlere ne oluyor, başarılı bir subay nasıl namaz kılar? Üstelik eşin başörtülüymüş, lojmanlarda dini ders veriyormuş. Hiç olacak iş mi? Bak bu konuşmalarımızdan eşine bahsetme. Sana yardımcı olurum, harp akademisine girmeni sağlarım. Oğlum bu işlerle uğraşacağına general olmak için çalışsana!

Senden dört şey istiyorum. Bunları yerine getir, sana şefaat edeyim. Dosyanı temizlerim. Önünü açarım. Bir: Eşin başını açacak.. İki: Benimle rakı içeceksin.. Üç: Eşinle birlikte orduevine eğlenceye geleceksin.. Dört: Çoluk çocuk evime ziyarete geleceksin… Bugüne kadar hiç eğlenceye gelmemişsin. Bir siz mi Müslümansınız? Biz neyiz, …mıyız? Evime gelmezsen merkez komutanını gönderir, zorla getirtirim. Seni modern olmaya davet ediyorum.”

İSLAMİ HAYAT TARZI SEBEBİYLE RESMİ YAZIYLA İKAZ...
AYRINTILAR DİĞER SAYFADA...
TIKLAYIN!...

[PAGE]

“Tümen Komutanı gelmeden tahminen iki hafta önce Alay Komutanı M. Kenzi Suner, beni yanına çağırtmıştı. Alay Karargâh binası önünde bir akşam üstü konuşmuştuk. Daha doğrusu o konuşmuş, ben dinlemiştim: “Sen beni tanımazsın. Benim ailem de dindardır. Ben de geceleri çok düşünür, bazen ağlarım. Dürüst, çok başarılı bir subaysın. Ben, eşinin başını açmasını nasıl söylerim?... Ama emekli olana kadar idare edin, yoksa çok sıkıntı çekersiniz.”

EŞİNİN BAŞÖRTÜLÜ OLMASI ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNE AYKIRI!

Konya Personel Okul Komutanı Emekli Tümgeneral Mehmet Kenzi Suner de, Alay Komutanı olduğu dönemde 29 Mart 1990 tarihinde M.Yavuz Ay’ın şahsına “Kişiye Özel” bir ikaz yazısı göndermiş. Mehmet Kenzi Suner’e göre, M.Yavuz Ay’ın eşinin başörtülü olması Atatürkçülükle bağdaşmıyor! 
Mehmet Kenzi Suner’in, M.Yavuz Ay’a gönderdiği yazı aynen şöyle:

“1. Sizi daha önce odama çağırarak dini inançlarınız konusunda karşılıklı görüşmüş ve bu yönde tutum ve davranışlarınıza dikkat etmenizi ikaz etmiştim.

2. Ayrıca konu ile ilgili olarak Tüm.K. tarafından da ikaz edildiniz. Özellikle bu görüşme sırasında “ATATÜRKÇÜLÜK” ile ilgili konular söz konusu edildiğinde müsbet cevap vermediğiniz gibi fikirlerinizi açıklamaktan da kaçınmıştınız.

3. O tarihten beri Kıt’a içi tutum ve davranışlarınızı yakından takip etmekteyim. Bu yönde etrafınızı etkileyici bir faaliyetiniz olmamakla birlikte, yetiştirilmek üzere size emanet edilen askerlere “ATATÜRKÇÜLÜK RUHUNUN” aşılanması yönünde zayıf kaldığınızı üzülerek görmekteyim. Kıt’ada sadece disiplin tesis etmek veya onlara sadece harp sanatını öğretmek yeterli değildir. “ATATÜRKÇÜ” düşüncelere sahip özellikle LAİKLİK” prensibine bağlı asker yetiştirmediğiniz sürece, öğrettiğiniz harp sanatının Türkiye Cumhuriyetinin aleyhine kullanılacağını unutmayınız.

4. Karşılıklı görüşmeler sırasında, aile yaşantınız da, temsil ettiğiniz Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görüşlerine uygun olması, bazı dinci grupları temsil eden görünüşten vazgeçmesi ve oturduğunuz lojmanda dini ders vermemesi konusunda ikaz edilmiştir. Ailenizin tutum ve davranışları ile sembol haline gelen giyinmesinde de bir değişiklik olmamıştır.

5. Sizi son bir defa daha yukarıda belirttiğim konularda ikaz ediyorum. Rica ederim.”

M.Yavuz Ay: "KÖTÜ ÖRNEK (!) OLACAĞIMDAN KORKUYORLARDI"

YAŞ’zede Binbaşı M.Yavuz Ay, Kara Harp Okulu’na 1977 senesinde girdiğini, 1996 yılında YAŞ kararı ile ordudan atıldığını söyledi. Ay, “Tank sınıfının 7.’si olarak mezun olmama, mesleki başarılarım olmasına rağmen sicilimi bozdular. Sınavlarını kazanmama rağmen önemli hiçbir kursa göndermediler. Atılmamın en önemli sebebi işimi iyi yapmamdı. Kötü örnek(!) olacağımdan korkuyorlardı” dedi.

M.Yavuz Ay, şunları söyledi:

İBADET ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ YOK EDİLDİ, İBADET EDENLER EZİLDİ, CEZALANDIRILDI

“Harp okulunda binalarda namaz kılmayı yasaklamışlardı. Namazı camide kılacaksınız dediler ama her zaman oraya gitmemiz mümkün değildi. Ama iman ettiğim Allah’ın emirleri vardı, onları yerine getirmem gerekiyordu. Ama onlar, ‘Namaz kılmayın demiyoruz ama mesaiden sonra kılın’ diyorlardı. Tam dört yıl arka cebimde bir naylon parçası, merdiven altlarında, bodrumlarda, yemekhanenin arka odalarında, “yasak yerde namaz kılmaktan 4 ya da 7 gün hapis cezası alma” pahasına namaz kıldım. Yaz dönemine, eğitim kampları dönemine denk gelen Ramazan aylarında da oruca yasaklama getirildi. Gece sahura kalkanlar tespit edilirse cezalandırılıyordu, ayrılan yemekler dökülüyordu. Orucun serbest olduğu dönemler de oldu. Ama farklı şiddet ve baskı mekanizmaları kurdular. 60 derece sıcağın altında ağırlaştırılmış adeta eziyete dönüştürülmüş eğitim ve tatbikat uygulamalarıyla birçok arkadaşımızın oruç tutmasını engellediler. Bine yakın öğrencinin yarısı oruç tutmak istemişti. Seksen civarında oruç tutan arkadaşımız kalmıştı. ‘Bu kadar az bir kitleye yemek çıkarılamaz’ dediler. Oruç tutan kimi öğrencilere herkesin huzurunda su içirildi. Oruçlular zorla denize sokuldu.”