Bu hainlik cezasız mı kalacak?
Çok yumuşak, her yöne esneyebilen maddeden yapılmış özel tasarım olan "Dönemin Savcısı" Zekeriya Öz yeniden sahnede...
Çok yumuşak, her yöne esneyebilen maddeden yapılmış
özel tasarım olan "Dönemin Savcısı" Zekeriya Öz
yeniden sahnede...
"Her yöne esneyebilen maddeden yapılmış özel
tasarım" diyorum çünkü bunlarda her kılığa girme var.
Ergenekon operasyonlarını yaparken bıyıksızdı. Oturduğu koltuk
altından çekilince birden milliyetçi kesilip ülkücü bıyığı bıraktı.
Sonrasında onu solcu bıyığını uzatmaya çalışırken gördük.
Şimdilerde ise açık açık PKK yandaşlığı yapmakla meşgul...
Dün twitter üzerinden bir mesaj yayınlamış.
Diyor ki "Gezi olaylarına PKK müdahil olsaydı şu an hükümet
edenlerin bu makamda oturma şansı olmayacaktı. PKK kimden emir
aldıysa katılmadı!"
Bunu yazan şahıs, bu ülkede süper savcılık yapan, altında özel
zırhlı aracıyla caka satan, hoşuna gitmeyeni içeri atan, paşaları
bile vatana ihanet suçuyla yargılatan biri...
Öncelikle şunu itiraf edelim...
Bunlardan haberimiz yokmuş gibi davranıp faturayı birilerine
kesmeye gerek yok! Maalesef bu şahsın altına imza attığı her hukuk
cinayetinde bizim de payımız var. Hükümet, hükümeti destekleyen
seçmenler, o dönem feryat figan edenleri duymayan benim de dahil
olduğum gazeteciler ve daha kim varsa...
Hepimiz suçluyuz ve bu şahsın canını yaktığı herkesin vebali bizim
boynumuzda olacak. Eğer haklarını helal etmezlerse bu veballe Allah
huzuruna çıkacağımızı da bilelim.
Düşünün ki koca ülkeyi bu adamın iki dudağının arasından çıkacak
bir cümleye ve ihanetle dolup taşan yüreğindeki adaletsizliğe
teslim etmişiz.
Öyle bir ihanet ki PKK şimdilerde estirdiği terörü o dönemde
uygulamamış diye neredeyse kahrından ölecek.
Son bir yılda katıldığım bütün konferanslarda "Benim için
PKK neyse paralel yapı da odur. Hatta bana göre paralel yapı
PKK'dan daha sinsi bir düşmandır" diyorum.
Nedeni işte bu tür hainlerin ihanetidir.
Gezi olaylarında polis gezi olaylarından darbe çıkarmaya çalışan
yüzlerce, binlerce şehir iblisini yakalayıp bu hainlerin başında
bulunduğu adalete teslim etti. Bu hainlerin yaptığı tek iş ise,
şehir iblislerini serbest bırakmak oldu.
Şimdi ise, "PKK o eylemlere katılsaydı kesin darbe olur,
hükümet giderdi" diye üzülüyor, vatana ihanet eksik kalmış
diye hayıflanıyor! Rüya talimatlarında bir kesinti olmuş olmalı ki
gerçekleştirememişler işte...
PKK gezi eylemlerine katılmayınca kendisi PKK'ya katılmış!
Bu mesaj; darbenin, ihanetin ve kaos arzusunun belgesidir. Bu
alçakça mesajı yazan kişiyi adalet huzurunda hakettiği şekilde
cezalandırmayan devlet, terör belası içinde çırpınmaya da,
bölünmeye de ve dahi batmaya da mahkumdur!
Daha da açık yazayım...
Bu şahıstan bu hainliğin hesabını sormayan devlete ve bu adamı tükürüğe boğmayan o devletin halkına milyon kere yazıklar olsun!
Eğer ki devlet PKK'lı ve DHKP-C'yle beraber
"paralel yapı" adı verilen bu sinsi terör örgütünü
de yok etmezse bilinsin ki bu topraklarda huzuru bulamayacağız.
Yine bilinsin ki bir ayaklanma daha çıkarsa bu terör örgütleri
birleşip başaramadıkları darbeyi hep birlikte yapmaya
kalkışacak.
Ben şahsen paralel yapıyla hakettiği şekilde mücadele edildiğine
inanmıyorum. Bugüne kadar yapılan şey, paralel yapıya mensup polis,
savcı, hakim ve askerlerin tespit edildikten sonra Doğu -
Güneydoğu'ya sürgüne gönderilmeleri oldu.
Yani terör örgütü PKK'ya, bir başka terör örgütü ile adeta takviye
yapıldı.
Bugün o bölgelerde yollar kesiliyor ve araçlar yakılıyorsa, masum
insanlar katlediliyorsa yapılan bu saçma takviyenin büyük katkısı
var.
Oysa yapılması gereken bu kişilerin meslekten ihraç edilmeleriydi,
ama yapılmadı. Bugünden sonra yapılması gereken şey şu. İhanet
içinde olan polis, asker, savcı ve hakimleri doğru Karadeniz
Bölgesi'ne göndereceksiniz.
Orada aynı ihaneti gerçekleştirecek cesareti bulabilecekler mi
görün bakalım...
*****
Terör demişken...
Son dönemlerde PKK tarafından gerçekleştirilen saldırılarda bazı
"uzman erbaşlar" da şehit olmaya başladı. Daha
önce Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde görev yapan üç askerimiz,
çarşı iznindeyken haince kurulan pusu sonucu sokak ortasında şehit
edilmişti. Yüksekova'da 5 askerimiz benzer şekilde sivil
kıyafetleri ile çarşıda dolaşırken şehit edilmişti. Bir hafta önce
ise Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde görev yapan Piyade Uzman Çavuş
Ziya Sarpkaya uğradığı silahlı saldırı sonucu şehit oldu.
Olayda bir hata, bir kusur var mı diye merak edip araştırınca içimi
dehşetle dolduran bir bilgiye rastladım.
Bilgi dediğim, Uzman Erbaşları temsil eden UZDER isimli Derneği'in
açıklaması... Meselenin detayını okuyunca eminim ki sizler de
dehşete düşeceksiniz.
3269 sayılı Uzman Erbaş kanununun 13'üncü maddesine göre Uzman
Erbaşlar 1 yılını doldurmadan bedelini ödese bile silah sahibi
olamıyor.
Diyelim ki bir yılın sonunda müracaat etti ve silah alma hakkı
kazandı. O zaman ne oluyor biliyor musunuz?
Bulunduğu birlik içerisinde o silahı takıp taşıyamıyor. Üstelik son
gelen emirde ki bu yeni bir emir, birlikler içinde silahın kılıfını
dahi taşıyamıyor.
Asıl korkunç olan şurası...
Birlik içinde silah taşımayan uzman erbaşlara, TSK sınırlarının
dışına çıkıldığında da silah taşıma izni verilmiyor. Türk Silahlı
Kuvvetleri mensubu olan herkes PKK'nın açık hedefi olmasına rağmen
devlet kendi uzman erbaşına sokakta silah taşıma izni vermiyor.
Selahattin Demirtaş sivil halka, "Kendi önleminizi
alın" diye silahlanma çağrısı yaparken TSK kendi
sözleşmeli persanelini silahsız bir şekilde adeta hedef olarak
sokağa salıyor!
Konuyu UZDER Başkanı Yakup Toprak ile enine boyuna konuştuk.
Yaşananlara isyan ediyor ve bu sorunun bir an önce çözülmesi
gerektiğini söylüyor.
Umarım yetkililer duyar ve bir an önce bu saçmasapan uygulamayı
ortadan kaldırır.
Dipnot: Bir sonraki yazımızda inşallah kısa adı
UETD olan Avrupalı Türk demokrat Birliği isimli teşkilatın içinde
yaşanan ihanetleri ve başkan Süleyman Çelik imzalı rezillikleri
yazacağım...