BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  POLİTİKA

Bu gemi parmak sallamakla yürümez!

Yenişafak yazarı Ali Bayramoğlu'ndan Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un konuşmasını böyle eleştirdi...

Abone ol

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Ali Bayramoğlu, bugünkü , Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un konuşmasına değindi. Bayramoğlu yazısında !Başbuğ Paşa, bu gemi, kaş çatmakla, parmak sallamakla yürümez artık…' diyor.

İşte Bayramoğlu'nun yazısı:

Başbuğ Paşa, bu gemi, kaş çatmakla, parmak sallamakla yürümez artık

Taraf Gazetesi'nde yayınlanan metinleri okudukça, çeşitli internet sitelerinde yayınlanan ses kayıtlarını dinledikçe her hangi bir şüphe kalmıyor.

Darbe planlaması ve tatbikatı yapan bir ordu, 1. Ordu Komutanlığı var karşımızda.

Okumayanlar için iki küçük örnek verelim:

1 Ordu Komutanı Çetin Doğan plan seminerinde şöyle diyor ilk gün:

"Milli birliğin ve beraberliğin oluşmasında evvela inandırıcı, milli birliği sağlayıcı bir hükümetin varlığı gerekir (…) ulusal birliğimizi evvela inandırıcı bir milli mutabakat, buraya öyle yazmışım, milli mutabakat hükümeti kurulması sureti ile…'

Kapanışta ise şunları söylüyor:

"Arkadaşlar bu plan seminerini, (…) dikkatlerimizi nerelerde yoğunlaştırmamız gerektiğini ortaya koymak için yaptığımı herhalde hepiniz anlamışsınızdır. Yani buradaki Yunanistan meselesi tali bir meseledir… Söylediğimiz her söz, atacağımız her adım evvela laik demokratik cumhuriyetin korunması ve kollanılması için olmalıdır."

Bu iki konuşma arasında, laik demokratik cumhuriyetin korunması ve kollanılması eyleminin tatbikatını yapıyor 1. Ordu.

Yani EMASYA Planları üzerinden tutuklamalar, tasfiyeler, provokasyon eylemleri, 200.000 kişinin göz altına alınmasıyla "darbe tatbikatı" yapılıyor.

Böylesi hiç görülmedi. Böyle bir vesika hiç ortaya çıkmadı. Taraf Gazetesi'ne bu açıdan çok şey borçludur bu ülke…

Ne Emekli general Çetin Doğan ne Genelkurmay karargâhı böyle plan seminerinin varlığını yalanlayabiliyor. Karargâh Taraf Gazetesi'nin belgelerini çürütecek en küçük adımı dahi atamıyor ve çaresizliğini ya da bahanesini şöyle ifade ediyor: O dokümanlar imha edilmiş… İtiraz ettikleri, ses yükselttikleri tek konu, "camilerin bombalanması ve ordunun kendi uçağını düşüreceği iddiaları…"

Bu gelişmeler karşısında yaşananları sulandırmaya kimse cesaret edemiyor.

Bu da kendi başına önemli bir gelişmedir.

Kritik noktanın altını hemen çizelim:

2003 darbe tatbikatı ve planları, bu tarihi öncesine ve sonrasına bağlıyor.

Çetin Doğan'ın başkanı olduğu "Batı Çalışma Grubu binlerce memuru fişlemişti. Bu fişler ve Doğan zihniyeti 28 Şubat'ı 2003'e bağlamaktadır."

Diğer taraftan "EMASYA yapılarına aktarıldığı anlaşılan bu fişler ve iç güvenlik doktrini, halkı hedef alan müdahale planları bugün 2010 kışında, sivilleşme istikametinde en önemli adımların atıldığı anda bile hala varlığını sürdürmektedir."

Bu durumda demokrasi ve demokratikleşmenin hedefi bellidir:

EMASYA Protokolü başta olmak üzere, yasalar yanında yönetmelik ve protokoller üzerinden askerin sivil otoriteye tabi olmasını engelleyen ya da askeri otoriteye özerklik veren tüm düzenlemelerin elden geçirilmesi…

Dün Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u dinledik…

"Ordu zorda"… Özetle bu çıkıyordu Başbuğ'un konuşmasından…

Başbuğ'un "TSK'nin bir sabrı vardır, rahatsızız, vicdansızlar, Allah Allah diye eğitim veren bir ordu Allah'ın evini bombalar mı" gibi sözlerinin yanında, "bu tür girişimleri tüm orduya mal etmemek" gerekir gibi imalarını, "demokrasilerde hükümet seçimle gelir seçimle gider" gibi vurgularını, "bu konuşma planlı değildi konuşsanız sorun oluyor, konuşmazsanız da olmuyor" gibi arada kalmış ruh halini gösterir ifadelerini dikkate almak gerekir.

Şunu görüyoruz:

Çetin Doğan, "evet yaptık ne var, bizim görevimiz bu ve olan kurallara uygun" tarzıyla, bir meydan okuyucu tavrıyla eski karargâh mantığına işaret ediyor. Başbuğ ise daha yasalcı bir tavır içinde geri çekiliyor, geri çekilirken ordusunu korumaya ve geçmişi örtbas etmeye gayret ediyor.

Bu açıdan "Darbe lafından hicap duyarım", "demokrasilerde hükümet seçimle gelir seçimle gider" sözlerini Genelkurmay Başkanı'nın Taraf Gazetesi'nin yayınları üzerine olsa da, sarfetmesi, sarfetmek zorunda kalması önemlidir.

Ama yeterli değildir…

Yeterli olan o Genelkurmay Başkanı'nın savunmaya çekilmek yerine, hızla kendi içinde temizlik yapmaya başlaması ve bunu açık olarak ilan etmesidir…

İnandırıcılığın yolu budur.

Son söz...

Başbuğ Paşa bilsin ki, bu gemi "zamanlamaya bakın, kim sızdırıyor acaba" demekle, gazeteciye, gazeteye, demokratlara kaş çatmakla, parmak sallamakla yürümez artık...

Asker sorununda sona doğru hızla ilerliyoruz…