Amerikalı siyaset uzmanı Joseph Nye, BRIC ülkelerinin büyüyen ekonomik gücünü ve ABD'nin hakim konumuna etkilerini BBC için değerlendirdi.
Abone olBrezilya, Rusya, Hindistan ve Çin'den oluşan BRIC ülkeleri son on yılda küresel gündemde kendilerine giderek büyüyen bir yer edinse de, bazı uzmanlar bu ülkelerin bir arada, tek bir blok olarak algılanması fikrine karşı.
Harvard Üniversitesi öğretim görevlilerinden Joseph Nye, neoliberalizm akımının öncülerinden ve ülkelerin siyasi, ekonomik ve kültürel çekim gücüne vurgu yapan “yumuşak güç” tanımının yaratıcısı, ABD’nin dünya sahnesinde gerilemediği tezinin destekçisi.
Bir dönem Amerikan hükümeti bünyesinde de görev yapmış olan Nye, bu ülkelerin tam bir kenetlenmeye gidebileceğini, ya da ABD'nin dünyadaki gücüne alternatif yaratacak bir blok haline gelebileceğini düşünmüyor.
Nye, BBC için BRIC ülkelerini değerlendirdi.
Rusya BRIC grubuna aykırı
Nye: BRIC ülkelerini büyük bir güç haline gelebilecek şekilde, bütünlüklü bir örgütlenme olarak görmüyorum. Bence tek tek bakıldığında Çin, Hindistan ve Brezilya çok önemli roller üstlenebilir.
Ancak hep belirtegeldiğim gibi Rusya aslında bu gruba ait değil. Rusya, yükselen değil, gerileyen bir güç. Dahası, ayrıntılara indiğinizde, ülkelerin çıkarları aslında sanıldığından hayli farklı.
BBC: Peki bu ülkeler tek başlarına ABD'nin dünyadaki hakimiyetine meydan okuyabilecek bir noktaya gelebilir mi?
Nye: Olabilir, örneğin Çin'in Asya'nın doğusunda oynadığı rol, sıklıkla ABD'nin Güney Çin Denizi'ndeki varlığı açısından, rekabet olarak görülüyor.
Brezilya'ya bakarsanız, ülke Güney Amerika'da kendi nüfuz alanını oluşturmak istiyor, ABD'ninkini yansıtmak değil.
Ancak ‘ABD'ye karşı bir ittifak, bir blok yaratabilirler mi’ derseniz hayır, pek mümkün değil. Kendi aralarında da çıkarları açısından derinlere uzanan farklar var: Aynı Hindistan ve Çin arasındakiler gibi: Hindistan, Çin'in yükselen gücünü dengeleyebilmek için ABD ile iyi ilişkiler içinde olma fikrinden çok memnun.
BBC: Peki başka bir yükselen ekonomiler grubunun kenetlenmiş bir blok oluşturması, bu şekilde ABD’nin hâkim konumuna rakip olması mümkün olabilir mi?
Nye: Bu, ABD'ye rakip olmaktan ne kastettiğinize bağlı. Örneğin, bir grup ülkenin Birleşmiş Milletler'de bir araya gelip ABD'nin desteklediği bir karar tasarısının geçmemesini sağlamasını kastediyorsanız; elbette. Bu zaten şu anda da oluyor.
Ancak eğer, diğer uca uzanıp ‘bir grup ülke Amerikan gücünü dengeleyecek bir askeri ittifak yaratabilir mi?’ diye soruyorsanız; Amerikalılar dünyanın askeri harcamasının neredeyse yarısını yapıyor. Herhangi bir grubun bu düzeyde bir askeri harcamayla boy ölçüşebilecek, askeri yönden Amerikalıları dengeleyebilecek bir düzeye yaklaşacağını öngörmek bile güç. Dolayısıyla rakip olmaktan ne anladığımız önem taşıyor. Bir açıdan bakarsanız, bu şimdiden mevcut, bir başka açıdan ise, hiç olası görünmüyor.
Çin için engel otokrasi
BBC: BRIC ülkelerinin gündeme gelişi büyük oranda ekonomik nedenlere dayanıyor. Sizce ekonomideki başarıları "yumuşak güç" uygulayabilmelerinin de önünü açar mı?
Nye: Bu ülkelerin çoğu zaten tek başlarına belirli düzeyde yumuşak güç sahibi ve bunu daha da artırmak istiyorlar. Çin'de Hu Jintao, ülkesinin 'yumuşak gücünü artırması' gerektiğini söyledi; dolayısıyla şimdi buna milyarlarca dolar yatırıyorlar.
Ancak burada, Brezilya'nın Hindistan gibi bir avantajı var: O da demokrasi olması. Bu sayede yumuşak güç yaratılması için sivil toplumun unsurları kullanılabiliyor. Örneğin, Hindistan'ın Bollywood filmi sektörü, hayli etkileyici.
Çin'in ise otokratik olma sorunu var. Yani yumuşak gücü geliştirmeyi ne kadar isterlerse istesinler, sonuçta asıllarına dönüyorlar. Bunun iyi bir örneği, Liu Xiaobo'nun tutuklanıp (ödülünü almak üzere) Nobel Barış Ödülü törenine gitmesinin engellenmesi. Dolayısıyla dünyanın dört bir yanında insanlar, Oslo'daki törende boş bir sandalye gördü. İşte bu tavır, yumuşak gücü inşa etmez, aksine altını oyar.
Euro çökerse, yatırımcı dolara döner
BBC: Avrupa Birliği'nde süregiden kriz bir boşluk yaratırsa, bu gibi ülkelerce doldurulabilir mi?
Nye: Bana sorarsanız, yükselişteki ülkeler, euro konusunda ne olursa olsun, zaten nüfuzlarını artıracak. Kastettiğim şu; Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkeler, euro varlığını sürdürse de sürdürmese de dünya üretimindeki paylarını büyütecek.
Ancak euro sistemi çökerse, bence bunun öncelikli etkisi doları güçlendirmek olacaktır; renminbiyi ya da gelişmekte olan başka bir ülkenin para birimini değil… Yani, eğer euro çökerse, bu herhalde, sığınacak bir liman arayan yatırımcıların gelişmekte olan ülkelerin para birimi yerine ABD dolarına daha fazla yönelmesi anlamına gelecektir.
BBC: BRIC ülkeleri için nasıl bir gelecek görüyorsunuz?
Nye: Bence gevşek bir diplomatik eşgüdüm örgütlenmesi olduğu sürece BRIC'ler için bir gelecek var. Belirli meseleler üzerinde, toplanıp görüş alışverişinde bulunarak, eşgüdümlü bir tavır aramak, işlerine gelebilir.
Ancak benim BRIC ülkeleri kapsamında gördüğüm sorun, ilk aşamayı geçtiğinizde, ülkelerin birbirinden hayli farklı çıkarları olduğunu görüyorsunuz.
Örneğin, Brezilya ve Çin'in renminbinin değerlenmesi konusunda görüşleri uyuşmuyor. Brezilya, Çin'in para biriminin değerini düşük tutma siyasetinden rahatsız. Bunu çok yüksek sesle dile getirmiyorlar, çünkü BRIC toplantılarında havayı zehirlemek istemiyorlar. Ancak burada çıkarlar arasında büyük ve hakiki ayrımlar var.
BBC: Sizce bu ülkeler arasındaki gerilimler, örneğin Hindistan ve Brezilya'nın BM Güvenlik Konseyi'ndeki üyelik talepleri gibi meseleler, grubun dağılmasına yol açabilir mi?
Nye: Hayır, grubun dağılacağını sanmıyorum, çünkü bazı diplomatik amaçlar için elverişli bir ortam yaratıyor. Ancak bence, Güvenlik Konseyi'ne üyelik örneğiniz bu grubun tam da neden daha fazla gelişemeyeceğine iyi bir örnek teşkil ediyor.
Joseph S. Nye, ABD'de Bill Clinton döneminde, Uluslararası Güvenlikten Sorumlu Savunma Bakan Yardımcısı ve Ulusal İstihbarat Konseyi Başkanı olarak görev yaptı. 2004'te Yumuşak Güç (Soft Power: The Means to Success in World Politics; Understanding International Conflict ) ve Güç Oyunu (The Power Game: A Washington Novel) kitaplarını yazdı. Son kitabı ise bu yıl yayınlanan Gücün Geleceği (The Future of Power) oldu.