Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bozdağ, din istismarına dikkat çekerek, "Buralara çıkıp televizyonlarda din anlatanlara da buradan sesleniyorum, kendinizi bu tüccarlara kullandırmayın." dedi.
Abone olBaşbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bozdağ, İslam dini üzerinden vatandaşların istismar edildiğini belirterek, "Sahte bal satıyorlar, arasında din anlatıyorlar. Sahte bazı maddeler satıyorlar, arasında başka şeyler anlatıyorlar. Cinsel bazı objeler satıyorlar, arkasından önünden din anlatan insanlar. Buralara çıkıp televizyonlarda din anlatanlara da buradan sesleniyorum, kendinizi bu tüccarlara kullandırmayın." dedi.
Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığınca Haymana ilçesinde düzenlenen 34. İl Müftüleri İstişare Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Diyanet İşleri Başkanlığının Anayasa'da yer alan, Cumhuriyetin hemen sonrasında kurulmuş olan, Osmanlı Devleti'nde de farklı bir şekilde varlığını sürdüren kadim teşkilatlardan biri olduğunu söyledi.
Bugün Diyanet işleri Başkanlığı üzerinde pek çok tartışmanın yapıldığını, bu tartışmaları yapanların bir kısmının, Diyanete gerçekten karşı olduğunu, memleketin dört bir yanından sağlıklı bir biçimde din hizmetinin verilmesinin rahatsızlığını yaşadığını belirten Bozdağ, Diyanetten "alan daralttığı" için rahatsız olanların da bulunduğunu ifade etti.
Diyanet İşleri Başkanlığının; birliğin, dirliğin çimentosu kuruluşlardan bir tanesi olduğunu vurgulayan Bozdağ, "Sadece bugün değil, Türkiye Cumhuriyeti devleti varolduğu sürece Diyanet İşleri Teşkilatı muhafaza edilmeli ve yaşatılmalıdır. Herkesin de bu teşkilata sahip çıkması, daha başarılı olması için yol gösterilmesi gerekiyorsa elbette yolunu da göstermesi, tavsiyelerde bulunması son derece önemlidir." diye konuştu.
Bozdağ, Diyanet İşleri Teşkilatına, imamlara, vaizlere ve diğerlerine karşı bir mücadele içerisinde olunduğu zaman en büyük zararın, bu teşkilat ile toplumun birlik ve beraberliğine verilmiş olacağını kaydetti.
Diyanet İşleri Başkanlığının, bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak, milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, toplumu din konusunda doğru bir biçimde aydınlatma, ibadet yerlerini yönetmeyle görevli bir teşkilat olduğunu anımsatan Bozdağ, Başkanlığın, özel kanunla ve Anayasa'da verilen görevleri yerine getirmekle vazifeli olduğunu ifade etti.
Başkanlığın bugüne kadar bu görevleri bir şekilde yerine getirdiğini, çok iyi işler yaptığı gibi, eksik bıraktığı, belki yanlış yaptığı işlerin de olduğunu belirten Bozdağ, "Bunlar üzerinden kendimize bir öz eleştiri yapıp 'gelecekte daha iyiyi, daha doğruyu, daha faydalıyı nasıl yaparız' üzerinde kafa yormamızda büyük fayda var. Bu toplantılar, bu anlamda Diyanet İşleri Başkanlığının sunduğu hizmetlerin, her yönüyle ele alınması ve daha iyi yapılması konusunda bize büyük destekler sağlayacaktır." dedi.
"Uyaracak olan Diyanet İşleri Başkanlığı"
Diyanet İşleri Başkanlığının kendisine yüklenen görevleri başarılı bir şekilde yerine getirmesi için öncelikle kendi mensuplarını iyi yetiştirmesi gerektiğine işaret eden Bozdağ, şunları kaydetti:
"Bugün Diyanet İşleri Teşkilatı gibi Türkiyemizin bütün il, ilçe, belde ve köylerinde teşkilatlanmış pek az devlet kurumu vardır. Bu açıdan baktığımızda çok güçlü bir teşkilat olduğunuzu görüyorum. Bununla da biz iftihar ediyoruz ama 'böylesine büyük, bu kadar çalışanı olan bir teşkilat, toplumumuz içerisindeki yanlışların çoğalmasına engel olma, doğruların güç bulmasına katkı sağlama konusunda beklenen faydayı tam sağlıyor mu' dersek, burada tam sağladığını söyleyemeyiz. Diyanet İşleri Başkanlığı personeli, dini konularda esasında ak sütün içerisindeki ak kılı herkesten önce fark edecek ve fark ettirecek bir keskin bakışa mutlaka sahip olmak zorundadır. Eğer FETÖ'yü herkesle beraber, hatta çoğu insandan sonra Diyanet İşleri Teşkilatı fark etmek zorunda kaldıysa, bu bizim çok ama çok büyük bir eksikliğimizdir. Dini, itikadi sapkınlıklar konusunda esas ölçü nedir? Onu en iyi bilen kimdir? Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Herkesi daha tehlike oluşmadan önce uyaracak kim? Yine Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Ben, o anlamda Diyanet İşleri Başkanlığımızın bütün Türkiye'nin dört bir yanında dini konularda olup bitenleri yakından takip etmesinin, doğal görevi olduğuna inanıyorum."
Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığının, bir gazetede çıkan yazıyı, kitabı, yapılan sohbetleri, televizyon ve radyo yayınlarını görüp incelemesi gerektiğine işaret ederek, "Bakıyorsunuz sahte bal satıyorlar, arasında din anlatıyorlar. Sahte bazı maddeler satıyorlar, arasında başka şeyler anlatıyorlar. Cinsel bazı objeler satıyorlar, arkasından, önünden, sonundan din anlatan insanlar çıkıyor. Buralara çıkıp televizyonlarda din anlatanlara da buradan sesleniyorum, kendinizi bu tüccarlara kullandırmayın." diye konuştu.
"Cevabının verilmesi lazım"
Televizyonların takip edilmesi gerektiğine yürekten inandığını dile getiren Bozdağ, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı, Diyanetin ilgili birimleri, müftülükler ve cami görevlilerinin, Türkiye'nin dört bir yanında olup bitenleri herkesten önce görmek, anlamak, değerlendirmek ve sonuçları üzerine hareket etmekle mükellef olduğunu söyledi.
Bozdağ, Din İşleri Yüksek Kurulunun, dini yayınlar konusundaki değerlendirmelerini artırmak ve yasal dayanağa kavuşturmak için ellerinden gelen çalışmaları yapacaklarını vurguladı.
Hem internette hem de başka alanlarda yapılan yayınlar hakkında Diyanetin zaman zaman raporlar yayımlamasında fayda olacağına işaret eden Bozdağ, şunları ifade etti:
"Dini tekleştirmek, tek bakış açısını insanlara dayatmak değil ama bu alanlarda ortaya çıkan olumsuzluklarla ilgili Diyanet İşleri Başkanlığı raporlar hazırlayabilir. FETÖ, DEAŞ raporu gibi başka raporlar da hazırlayabilir, kamuoyuna bu raporları takdim edebilir. Öyle insanlar çıkmış kitaplar yazıyorlar, ben okuyunca 'Allah Allah, bu kitapları yazmış insanlar ama bizim ilahiyatçılarımız nerede?' diye soruyorum. Niye bunlara reddiye yazmazlar? Niye kritik yapmazlar? Neden Din İşleri Yüksek Kurulumuz, Diyanet İşleri Başkanlığımız, Diyanet Vakfımız bu tür reddiyeleri, cevapları yazanlara destekler oluşturmaz? Oluşturmamız lazım. Bunların cevabının da her yerde verilmesi lazım."
"Dinimize göre bir sözümüz var"
Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığının, Diyanet Vakfıyla işbirliği içinde yayınlanan her şeyi değerlendirebileceğini, bunları gerektiğinde rapora dökerek Türkiye kamuoyuyla paylaşabileceğini, bazı kitapların yazılmasını temin edebileceğini, ilahiyat fakülteleriyle işbirliği yapabileceğini söyledi.
Bu konuda en büyük desteğin verilmesi için gereğinin yapılacağına inandığını belirten Bozdağ, İslam'ın son din, Hazreti Muhammed'in son peygamber olduğunu hatırlattı.
İslam'ın kıyamete kadar yaşayacağını, gelecek sorunlara çözüm olacağını, değişimlere, gelişmelere ve bunların doğurduğu taleplere en güzel cevabı vereceğini dile getiren Bozdağ, "Bugün internet, televizyon, uçak var, başka pek çok geçmişte olmayan şeyler var. Öyleyse bütün bu çıkan yeniliklere karşı da bizim söyleyecek elbette sözümüz var. Neye göre? Dinimizi göre bir sözümüz var." dedi.
Bozdağ, insanların dinini doğru öğrenirken nelere dikkat edeceğinin Kur'an ve sünnette yer aldığını ifade etti.
"İçtihatla çözümler ortaya konulmalı"
Konuşmasında, bazı ayetlerden de örnekler veren Bozdağ, herhangi bir sorunla karşılaşıldığında, çözümün, Kur'an ve sünnete bakılarak ortaya konulması gerektiğine işaret etti.
İnsanların kıyamete kadar pek çok sorunla karşılaşacağını belirten Bozdağ, "Eğer sahih sünnet varsa, Kuran'da ayet varsa, orada içtihada izin de yoktur, ayrıca kafa yormaya da gerek yoktur." dedi.
"Açık ve kesin bir çözüm yoksa, o zaman işte size iş düşüyor. İlim emrine iş düşüyor" diyen Bozdağ, bu durumda, içtihatla çözümlerin ortaya konulması gerektiğini söyledi.
İçtihat kapısının kapatılmasının "dini dondurmak" anlamına geleceğini ifade eden Bozdağ, "Nasıl kıyamete kadar bu kapıyı kapatırsak yaşayacağız? Son din olmanın vasfı, kıyamete kadar her türlü soruna, her türlü ihtiyaca cevap vermekten geçiyor. Bunun yolu da içtihadın sürekliliğini ortaya koymaktır." diye konuştu.
28 Şubat'ı hatırlattı
İçtihat etmenin, dinde reform yapmak olmadığını vurgulayan Bozdağ, şunları kaydetti:
"Yaptığı açıklamalardan dolayı Cumhurbaşkanımızın şahsına dönük pek çok edep ve ahlak sınırlarını aşan saldırılar ve tartışmalar yapılıyor. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, milletin önünde hayatı yaşayan birisidir. Aklının erdiği günden beri imanının gereğini yapmak için gecesini gündüzüne katan bir lider. Türkiye'de Müslümanların, muhafazakarların, mütedeyyin insanların karşılaştığı onca sorunla hayatı mücadeleyle geçmiş, milletimizin reyiyle iktidar olduktan sonra da bu sorunları bir bir çözen adımları atmıştır."
Bozdağ, 28 Şubat'ta hafızlığın bittiğini, 400 civarında hafızın kaldığını anımsatarak, hafızlığın önünün açıldığını belirtti. 12 yaşını doldurmadan yaz Kur'an kursuna, 16 yaşını doldurmadan örgün Kur'an kursuna devamı yasaklayan kanunun kalktığını belirten Bozdağ, kesintisiz eğitimle kapatılan imam hatiplerin ve meslek liselerinin orta kısımlarının açıldığını kaydetti.
İmam hatip lisesi mezunlarının ilahiyat fakültelerinin dışında başka yüksek öğrenim kurumlarına giremediğini hatırlatan Bozdağ, katsayı engelinin kaldırıldığını, bütün fakültelerin kapısının açıldığını dile getirdi.
Bozdağ, Türkiye'de bugün 100 civarında ilahiyat fakültesi olduğunu, üniversitelerde, ortaöğretimde başörtüsü sorununun çözüldüğünü, kamuda başörtülü bir kadının istihdamının mümkün hale geldiğini anlattı. Bozdağ, "Şimdi, orduda subayımız, mahkemede hakimimiz, üniversitede hocamız, hastanede doktorumuz her alanda başı açık, örtülü çalışan kardeşlerimiz var mı? Var." dedi.
"FETÖ ve PKK hesapları var"
Kuran öğreniminin ortaöğretimde seçmeli ders haline getirildiğini belirten Bozdağ, şöyle konuştu:
"Şimdi kalkmışlar, dört bir yandan başka şeyler söylüyorlar. Ayrıca bugün imam hatip mezunlarının hem askeri okullara, harp okullarına hem de polis akademisine ve polislik mesleğine girebilme imkanı var. Hangi meslek olursa olsun, sınava giriyor, başarıyorsa o mesleklere bugün girebiliyorlar. Bütün bunları sağlayan lider, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. Cumhurbaşkanımızın bütün kaygısı, bazı kendini bilmezlerin yaptığı açıklama ve değerlendirmelerle İslam'a ve Müslümanlara zarar verme endişesindendir. İslama zarar vermemek, İslam'ın şanına uygun davranmak herkesin, her Müslümanın dikkat etmesi gereken bir husustur ama şimdi oradan kalkıyorlar ve Sayın Cumhurbaşkanımıza saldırıya geçiyorlar bazı çevreler."
Sosyal medyada yer alan FETÖ ve PKK terör örgütüne ait hesaplara dikkati çeken Bozdağ, bunların Müslüman, mütedeyyin görüntüsü altında saldırılar yaptığını vurguladı.
Bu terör örgütleriyle irtibatı olmayan bazı kişilerin de benzer saldırılarda bulunduğunu belirten Bozdağ, "Cumhurbaşkanımızın imanını, ihlasını, amelini, Kuran'a ve sünnete sadakatini, Allah ve Resulüne olan sevgisini ve bağlılığını, gerektiğinde bunlar için canını feda etmekten çekinmeyecek bir imana sahip olduğunu kimse tartışamaz. Kimsenin bunu tartışmaya hakkı yoktur." diye konuştu.