BIST 9.660
DOLAR 34,59
EURO 36,30
ALTIN 2.916,94

Böyle morarma düşman başına...

Allah kimseyi Yılmaz Özdil'in düştüğü duruma düşürmesin. Böyle bir morarmayı düşmanıma bile dilemem vallahi...

Allah kimseyi Yılmaz Özdil'in düştüğü duruma düşürmesin. Böyle bir morarmayı düşmanıma bile dilemem vallahi...

Çünkü böyle bir apışmayı onlar bile haketmiyor.

Halk TV ekranına çıkıp, "Bizim kuşağımızın pırıl pırıl bir Cumhuriyeti vardı. Pırıl pırıl komutanları vardı. Ben Hulusi Akar’la değil savaşa, gezmeye bile gitmem abi" diyordu. 

Alay ediyor, dalga geçiyordu.

O dalga geçtikçe, kendisini dinleyen bir salon dolusu angut, hahaha hihihi diyerek yapılan alçaklığa ortak oluyordu. 

Niye alçaklık diyorum?

Yedi düveli bir araya gelip canımıza okumak istediği, 3 büyük terör örgütünün aynı anda ülkemize saldırdığı, ordumuzun savaş halinde, memleketin bütün kadrolarının teyakkuz halinde olduğu dönemde bu sözler söyleniyor, bu sözler üzerine kakara kikiriler yapılıyordu.

Allah biliyor ya, kanıma dokunmuştu.

Savaşta olan bir ordunun genelkurmay başkanını toplantı konusu yapıp yavşak yavşak konuşmalar yapmak beni çok yaralamıştı. 

Üstünden çok zaman geçmedi...

Zeytin Dalı harekatının başlamasından bir kaç gün sonrasıydı. İnternet sitelerinde haber okurken gözüme bir kaç fotoğraf karesi takıldı.

Fotoğrafın birinde Yılmaz Efendi'nin "Beraber gezmeye bile gitmem abi" dediği Hulusi Paşam askerlerinin arasında oturmuş, Afrin'e yapılan operasyonu harekat merkezinden yönetiyordu.

Diğer fotoğraf karesinde yine Hulusi Paşa...

Sınırın sıfır noktasında, askerlerinin tam ortasında. Birazdan cepheye gidecek olan askerlerinin yanaklarını okşuyor, onlara moral veriyor. 

O an koşup sarılasım geldi. "Paşam aldırma. Biz seninle gezmeye değil, ölmeye geliriz inan buna. Vallahi biz senden razıyız, Allah da senden razı olsun" diyesim geldi. 

Ve bundan üç gün önce...

Önüme yeni bir fotoğraf karesi düştü...

Hulusi Paşa bu kez bindiği helikopterin camından Afrin'e bakıyor. Operasyon yapılan bölgeleri bir şahin gibi havadan izliyor.

Yaşadığı gurur, yüzüne gülümseme olarak yansıyor.

O an yaşadığım mutluluğu anlatamam. O an içimde kopan fırtınayı tarif edemem. Sadece, "Sen ne büyüksün Allah'ım! Senin ilahi adaletine kurban olayım" dedim izlerken...

Kendi insanına, "'Bidon kafalı' diye hakaret eden, 'Göbeğini kaşıyan adam' diye aşağılayan bir zavallıyı, cepheden cepheye koşan bu şerefli komutana yoldaş etmediğin için sana milyon kere şükürler olsun" dedim.

Çok değil..

Bundan 15 yıl önce bu satırları yazsa, o çok övdüğü eski komutanlar sözlerini geri alıncaya kadar Yılmaz Özdil'e postal yalatırlardı.

Ama Hulusi Paşa tek kelam etmedi.

"Bazı insanlara verilecek en büyük ceza onları cevapsız bırakmak ve başarılı olmaktır" denir ya hani...

Hulusu Paşa bunu yaptı işte...

Önce Fırat Kalkanı, ardından da Zeytindalı Harekatı'nda tarihe geçecek başarıya imza atarak bu yazar bozuntusuna unutamayacağı bir ders verdi. 

Bu başarı unutulmayacak!

Aylar yılları, yıllar asırları kovalayacak. Tarih kitapları bugünleri anlatırken, Hulusi Akar Paşa'dan şöyle bahsedecek:

"Türk Ordusu Cumhuriyet Tarihinde ilk defa dünyaya meydan okuyarak yanı başındaki düşman ülkeye operasyon yaptı. Yapılan bu çifte operasyonda onbinlerce teröristi imha eden ordunun  başında Hulusi Akar isimli kahraman bir komutan vardı."

Aynı tarih kitapları Yılmaz Özdil'den nasıl bahsedecek acaba merak ediyorum?

"Hayatını Kordon'da içki içmekle, boş zamanlarını başörtüsü, kömür yazıları yazmakla ve milletine hakaret etmekle geçiren bir sefil yazar" olarak bahsedecek büyük ihtimalle...

Ve belki de kitabın sonuna şöyle bir not düşülecek.

"Hulusi Paşa görev süresini hudutta, cephede geçiren bir komutan oldu. Ülkesinin bekası için mücadele etti, bir gün keyfine bakmadı. Bir gün yanına birilerini alıp gezmeye tozmaya gitmedi.

Türk milleti onu, köpek gezdirirken hiç görmedi!"


SOSYAL MEDYADA TAKİP İÇİN:

Twitter:       twitter.com/slymnoz
Facebook: facebook.com/suleymanozisik
İnstagram: instagram.com/suleymanozi