BIST 9.662
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.964,21
HABER /  EKONOMİ

Borsadan çıkan para belli oldu

Taksim Gezi Parkı eylemleriyle birlikte yabancıların borsadan çıkardıkları paranın miktarını Babacan açıkladı.

Abone ol

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, yabancı yatırımcıların Türkiye’de sadece hisse senetlerinde 75 milyar dolar gibi bir varlığının olduğunu ancak son 3 haftada net anlamda dışarı çıkan miktarın 1 milyar 200 milyon dolar olduğunu söyledi.

İş Hayatı Dayanışma Derneği'nin (İŞHAD) 20. kuruluş yılı kapsamında verilen yemekte konuşan Babacan, son günlerde yaşanan olaylara değinerek, bu günlerin de gelip geçeceğini ifade etti. Babacan, "Bizim 10 yılda tuğla tuğla inşaa ettiğimiz bu güven ve istikrar ortamını kimsenin bozmasına izin vermeyiz. Bizim Türkiye’nin gelmiş olduğu bu nokta, Türkiye Cumhuriyeti olan vatandaşı herkesin onur duyması gereken bir nokta. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin sevinmesi gereken bir nokta" diye konuştu.

Herkesin bu dönemde, bu olaylardan bir şeyler öğrendiğini dile getiren Babacan, şunları kaydetti:

“Bundan sonraki dönemlerde Türkiye'nin demokrasisi, Türkiye'nin sosyal yapısı, bu olanlardan güçlenerek çıkacak. Yeter ki iyi niyet muhafaza edilsin ve insanlar birbirini anlamaya çalışsın.”

"Kulaklarımız, gönüllerimiz, kalplerimiz açık olsun. Bu olduktan sonra Türkiye her türlü zorluğu açar” diyen Babacan, kendi içindeki birlik beraberliğini, kendi içindeki kardeşliğini koruyan Türkiye’nin dünyanın her yerinde güçlü bir Türkiye olacağını ifade etti.

Dünya ve Türkiye ekonomisinde yaşanan son gelişmelere de değinen Babacan, gelişmiş ülkelerde sorunların olduğunu ama gelişmekte olan ülkelerde de problemlerin devam ettiğinin görüldüğünü anlattı. Babacan, şunları söyledi:

"Bizim kendi iç piyasamızdaki bazı göstergeler, borsa endeksi olsun ya da tahvillerin ikinci el piyasasındaki faizleri olsun, bizdeki bu hareketler belli ölçülerde gelişmekte olan pek çok ülkelerde 22 Mayıs tarihinden bu yana yaşanıyor. Niye 22 Mayıs? Çünkü 22 Mayıs, Fed'in (ABD Merkez Bankası) politika değişikliği sinyalini verdiği tarih. Dolayısıyla bizim borsadaki ve diğer piyasa göstergelerindeki hareketlerin bir bölümü, hatta yaklaşık 3'te 2'si diyebiliriz, aslında dışardaki olanlarla alakalı. Tüm dünya piyasalarında ve tüm gelişmekte olan ülkelerde benzer hareketler söz konusu.”

Güney Afrika'da, Meksika'da, Kore'de 22 Mayıs’tan bu yana genelde piyasa göstergelerinde bir bozulma olduğunu ama Türkiye’nin, kendi içimizde yaşananlar sebebiyle, diğer gelişmekte olan ülkelerden bir miktar daha olumsuz şekilde ayrıştığını belirten Babacan, şöyle devam etti:

“Kendi içimizde yaşananlara baktığımızda şimdi borsa endeksinin 27 Mayıs’tan bu yana, yani son 3 haftadır gidişatına baktığınızda toplam yabancıların borsadan çıkış rakamı yaklaşık 1 milyar 200 milyon dolar. 75 milyar dolar gibi sadece hisse senetlerinde yabancıların Türkiye’de bir varlığı var ve net anlamda dışarı çıkan 1 milyar 200 milyon dolar."

Türkiye’yi çok yakından tanımayan ve sürekli bir dezenformasyon kampanyasına tabi olmuş yatırımcıların hareketleri olduğunu söyleyen Babacan, uzun vadeli olarak gelen ve Türkiye'nin geleceğine güvenen yatırımcılarda hiçbir hareket olmadığını ve onun içindir ki bu borsa içindeki hareketlerden başından beri hiç endişeli olmadıklarını ifade etti.

Babacan, sözlerine şöyle devam etti:

"Düşünün ki 1.000 konutluk bir site ve bu 1.000 konutluk sitedeki 5, 6 tane ev el değiştiriyor. Ortalama bi ev diyelim ki 500 bin liraysa piyasa değeri, son 4, 5 eve bakıyorsunuz son birkaç hafta içinde 300 bin liraya satılmış. Şimdi bu bütün o sitedeki evlerin fiyatının 300 bine indiğini göstermez. Çünkü borsa endeksi dediğiniz son alışverişteki fiyatı gösteren bir endekstir. Ama o son alışverişte dediğim gibi nispeten sığ, özellikle yabancılar açısından dışarı çıkışın da nispeten az olduğu bir hareket. Dolayısıyla biz başından beri bu konuda endişeli olmadık. Dezenformasyon varsa daha doğru kararlar almak için çaba içerisinde olduk.”

HEPSİNİ TAKİBE ALDIK

Bu dönem içerisinde, hem içimizde hem uluslararası finans merkezlerinde Türkiye ile ilgili, olan bitenleri tamamen yanlış aktaran, anlatan insanlar olduğunu vurgulayan Babacan, şunları kaydetti:

“Bunların hepsini takibe aldık. Çok açık örnek, diyor ki bu hükümet mecburi eğitim süresini 4 yıla düşürdü. Eğitim sisteminde bambaşka şeyler düşünüldü. 8 yıldan 12 yıla çıkarttık biz geçen sene. Bu bizzat geçen hafta yatırımcılara verilen bilgi. Bir başka bilgi, telefon açıyor diyor ki Türkiye’de iç savaş çıktı. İnanmıyorsan aç BBC'ye bak. Bir başka bilgi Türkiye’de artık alkol kullanımı tamamen yasaklandı. İnanın bu bilgiler veriliyor. Amerika'nın ortalarında kendi çiftliğinden Türk hisse senedi aldıysa, öbür taraftan Japonya’da kendi halinde bir yatırımcı Türkiye’yi uzaktan takip ediyor. Bunlara böyle e-maille, telefonla fiilen bir kampanya şeklinde dezenformasyon yaptığınızda etkileniyorlar."

Babacan, yalancının mumunun yatsıya kadar yanacağı atasözünü hatırlatarak, "Ve aynı kişiler bir daha arandığında, bir daha o e-mailleri attığında, bir daha dezenformasyon kampanyasına kalkışırsa, herhalde gerçek yatırımcılar, iyi niyetli yatırımcılar, Türkiye ile ilgili kanaatlerini kolay kolay değiştirmezler. Tabi ki olaylara baktığınızda sadece görüntü sadece fotoğrafla onun yanına yanlış bilgiler eklemek çok zor değil. Ama gene dönüyoruz dolaşıyoruz iş hepimize düşüyor. Hükümet olarak bize, iş dünyası olarak sizlere..." ifadelerini kullandı.

Anlatmaktan bıkmayacaklarını, yorulmayacaklarını vurgulayan Babacan, dünyanın her yerinde Türkiye'nin doğrularını ve gerçeklerini olduğu gibi anlatacaklarını dile getirdi.

"Eksiklerimiz yok değil, var. Bunların farkındayız" diyen Babacan, problemlerin tamamının aşılmadığını ama Türkiye'nin gerçeklerini olduğu gibi, doğru bir şekilde anlatmanın, aktarmanın herkese düşen çok çok önemli bir görev olduğunu ifade etti.

SURİYE AÇISINDAN ÖNÜMÜZDEKİ AYLAR ÖNEMLİ OLACAK

Türkiye'nin bu kadar ön plana çıkmasının, Suriye'de devam eden katliamı, dünya kamuoyunda bir miktar geri plana ittiğine işaret eden Babacan, “100 bine yakın insan hayatını kaybetti. Artık uluslararası raporlarla da kanıtlanmış kimyasal silah kullanımına gidecek şekilde bir insanlık suçu işleniyor” dedi.

Suriye'deki bu rejimin kendi vatandaşlarına, kendi insanlarına yaptığı uygulamalar karşısında maalesef uluslararası toplumun bu sınavdan geçemediğini ifade eden Babacan, sözlerine şöyle devam etti:

“Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi 2 üyesi, Birleşmiş Milletler'in her türlü çabasını engelledi. Veto yetkileri var, 5 ülkenin veto yetkisi var. İki ülke bunu sürekli kullandı. Suriye'ye dışarıdan inen silahlı kişiler, nakit, her türlü silah yardımı, rejimin hala varlığını sürdürmesini sağlıyor.”

Suriye açısından önümüzdeki ayların önemli olacağını vurgulayan Babacan, dünya kamuoyunun bu meseleye mutlaka daha çok eğilmesi gerektiğini kaydetti.

Babacan, "Her yerde temel haklar, demokrasi diyen Avrupalı dostlarımızın, batıdaki diğer ülkelerin Türkiye'yle ilgilendikleri kadar biraz da Suriye ile ilgilendiklerini görmek istiyoruz" diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'de olanlarla ilgili hepsi ayağa kalktı, Avrupa Parlamentosu toplandı. Suriye'de 100 bine yakın insan ölüyor da siz bunu görmemezlikten nasıl geliyorsunuz? Bir yandan onlara gözünü kapat. Bir yandan Türkiye'yle ilgili yanlış temelsiz tespitler raporlar... Ümit ediyoruz ki kasıt yoktur ama insanı aklına her türlü şey geliyor.”

Irak’taki gelişmelere de değinen Babacan, “Irak’ın bütünlüğünün, siyasi birliğinin mutlaka korunması gerekiyor. Dünyanın ikinci büyük petrol rezervine sahip olan böyle bir ülke üzerinde maalesef çok oyunlar var. Biz komşumuzun istikrar içerisinde olmasını istiyoruz. Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki ülkeler, Mısır, Tunus, Libya ve Yemen bu ülkelerin demokrasi çabalarına mutlaka destek vermemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin bu ülkeler için 2 milyar 800 milyon dolarlık bir destek paketi açtığını ve bugüne kadar nakit gönderilen yardımın 1 milyar 400 milyon doları bulduğunu bildiren Babacan, hem siyasi reformlarında hem ekonomik reformlarında bu ülkelere destek verdiklerini söyledi.

Babacan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Çünkü Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da hukukun üstünlüğünün gerçek anlamda egemen olması, insanların temel haklarının mutlaka gözetiliyor olması, bu ülkelerin gerçek anlamda demokrasiye olan yolculuğu, bunlar hep desteklenmesi gereken süreçler. Fakat açık söylüyorum; biz kendimizi çok yalnız hissediyoruz. Demokrasi ve insan hakları konusunda bayrağı hiç kimseye kaptırmamaya çalışan Avrupalı dostlarımız bir bakıyoruz Kuzey Afrika’da, Ortadoğu’da aynı meseleler söz konusu olunca aynı hassasiyetleri göstermiyorlar. Ama biz doğru bildiğimizden şaşmayacağız. İlkeli davranacağız, prensipli davranacağız. Ve hep doğrunun yanında olduktan sonra, prensipli davrandıktan sonra hep hukuk zemininde hareket ettikten sonra ve hukuki meşruiyeti, vicdani meşruiyeti her zaman gözettiğimiz sürece hedefe başarıya mutlaka ulaşacağız."