BIST 9.900
DOLAR 34,10
EURO 38,09
ALTIN 2.875,03
HABER /  GÜNCEL

"Borsa kapatılsın" çağrısı

TEB'in Baş Ekonomisti Selim Somçağ, Türkiye’de borsanın bir tehdit aracı olarak kullanıldığını söyledi.

Abone ol

Tezkerenin reddinin ardından Türkiye’nin borsa tehdidiyle teslim alınmaya çalışıldığına dikkat çeken Somçağ, “Türkiye’de bugün borsa kapansa değişen bir şey olmaz” diye konuştu. “Borsayı ülkelere IMF-DB dikte etmiştir. Türkiye’de borsanın kuruluşundan itibaren geçen 17 senede faydası olmadı, zararı oldu” diyen Somçağ, borsayı ve işleyişini şöyle özetledi: Hissedarlar kümesteki kazlar Türkiye’de şirketlerin halka açılma oranları yüzde 15-20 civarında. Yani aile şirketleri. Eğer yüzde 50’den fazlası arz edilirse kontrol ailenin elinden gider. ABD’deki gibi gerçek anonim şirketlerde hissedarlar yönetimde bulunur. Bu hissedarların profesyonel yöneticileri yerinde tutmaya devam etmeleri için şirketlerin iyi performans göstermeleri lazım. ABD’deki borsanın böyle bir disiplin edici etkisi olabilir, tartışmalı ama bu söylenebilir. Türkiye gibi azınlık hisselerin halka açıldığı şirketlerde böyle bir etki de yok. Şirketin yüzde 15-20’sini satmışsın geçmiş performansına bağlı olarak sonra istersen batır. O yüzde 15-20’nin hiç bir hakkı yok. Onlar kümesteki kazlar oluyor. Siyasi ve ideolojik bir yapı Bugün borsa kapansa hiçbir şey olmaz. Yani makro ekonomik olarak maliye, para politikaları, kur politikası, büyüme açısından borsanın ciddi önemi yok. Bu bir illüzyon. Ama siyasi ve ideolojik bir işlevi var. Borsa, Türkiye’de batı finans kapitali tarafından kurduruldu. Bunların organları olan DB ve IMF’nin telkiniyle kuruduruldu. Çünkü bu tür ülkelerin ellerinde çok fazla sermaye birikimi var bunu değerlendirecek imkânlar kısıtlı. Dolayısıyla 80’lerden itibaren Türkiye, Meksika, Brezilya, Arjantin, Güney Kore gibi orta gelişmişlik düzeyindeki ülkelere saldırmaya başladılar. “Borsa kurun, devlet borçlanması yapın, yabancı sermaye gelecek, ülkeniz daha hızlı kalkınacak” dediler. Yabancılar kontrol ediyor Son krize kadar borsadaki kâğıtların toplamının, piyasa kapitalizasyonu diyoruz buna, yarısı yabancıların elindeydi. Ve borsayı bunlar istedikleri şekilde yönlendirebilirler. En büyük grup bunlar oldukları için borsada en önemli şey de yabancılar alıyor mu satıyor mu? Çünkü bunların hareket boyutları büyük ve ne tarafa yönelirlerse borsa onları takip ediyor. Bu da şu gerçekle karşılaşmamızı sağlıyor: Borsanın ne yöne hareket edeceği Avrupa ve ABD finans sermayesi tarafından belirleniyor. Borsanın iyi olması için bunların memnun olması lazım.Türkiye’nin ekonomisi ve siyaseti borsanın önemli olduğu varsayımıyla hareket ediyor. Ve siyasi iktidarlar üzerinde bir baskı oluşturuluyor. Düşerse ekonomi batmaz Borsa düşerse ne olur? Borsanın düşmesiyle işsizlik mi artar? Enflasyon mu yükselir? Milli gelir mi düşer? Türkiye’de borsanın bu değişkenleri etkileme gücü sıfır, hiçbir gücü yok. Sadece belli sayıda spekülatörü ilgilendirir. Bu kadar basit ama çok önemli şekline sokulmuş vaziyette. Hükümetlerce alınan makro ekonomik kararların bir sınama mercii olarak, turnusol kağıdı olarak görülmesi son derece aptalca. İç borç piyasası ve devlet tahvili, bono piyasası için bir ölçüde düşünülebilir bu sınama. Çünkü oradaki büyüklükler gerçekten bütün ekonomiyi, maliye politikasını, enflasyonu etkiliyebilir. Fakat borsanın böyle bir özelliği yok, spekaülasyona çok daha fazla açık. En etkili şantaj aracı Tezkere geçince ABD’den para yardımı gelecek, piyasaları rahatlatacak, döviz-faiz düşecek, borsa çıkacak beklentisiyle kumar oynandı. Bu kadar önemli bir konuda, borsa çıkacak faiz düşecek diye karar alınmaz. Tezkere reddedilince borsa birden düştü, döviz arttı. Bu da borsanın Türkiye üzerinde önemli bir şantaj aracı haline geldiğini gösteriyor. Halbuki tüm bunların çözümü var. Borsa hiç önemli değil. Onu göz ardı edebilirsiniz ekonomiyi etkilemez. İkincisi iç borç piyasası. İç borçlar öyle bir boyutlara vardı ki çaresi konsolidasyondur, ABD’den gelecek paralarla bu iş düzelmez. Bankacılık sistemi ve kamu borcunun geldiği noktada konsolidasyondur bu işin çaresi. IMF çözümü engelliyor 2001’den beri böyle. Ama çeşitli güç odakları bu gerçek çözümü erteliyorlar ama gerçek çözümden kaçıldıkça reel ekonomi, üretim düşüklüğü, fakirlik, Türkiye’de yatırım yapılamaması gibi şeyler yaşanıyor. Ekonomi gereksiz yere kan kaybediyor. Borçların bu şekilde çok daha uzun süre dönmesinin mümkün olmadığı son derece net. Dalgalı kur uygulamasına son vermek lazım. Merkez Bankası’nın elinde bunu yapacak imkânlar var, ama IMF tarafından önleniyor. Öyle olduğu zaman ABD’den gelecek bir iki milyar üzerine spekülasyon yapılması da engellenir. Ama boş bir tehditle Türkiye teslim alınmak isteniyor. Kaynak : Evrensel