BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Bombaları bulan polislerden çelişkili ifadeler

14 Aralık operasyonunun gerekçesi olan Taşhiyecilere yönelik kurulduğu iddia edilen kumpasın ayrıntıları ortaya çıkıyor.

Abone ol

Paralel Yapı'nın emniyet ve medya uzantılarına yönelik son operasyonu getiren süreçteki soruşturmanın dönemin Tahşiye Yayınevi'nin sahibi Mehmet Nuri Turan'ın şikayeti üzerine başlatıldığı ortaya çıktı.

ALAKASIZ ÜÇ ÖRGÜT TAHŞİYECİLERİ DESTEKLEMİŞ
Anadolu Ajansı'na konuşan Tahşiye Yayınevi'nin eski sahibi Mehmet Nuri Turan, "24 Nisan 2009'da Emniyet İstihbarat Şube Başkanı Ali Fuat Yılmazer bizim hakkımızda bir rapor verdi emniyet müdürlüğüne. Bizlerin El Kaide, Hizbullah ve İBDA-C'yi desteklediğimize dair bir rapordu bu. Birbirlerinden alakasız üç örgüte birden bizi destekçi yaptı. Orada 20 kişinin ismi vardı. Bunlardan 7'si hakkında herhangi bir işlem yapılmadı. Fakat 6 Mayıs 2009'da savcı Kadir Altınışık vasıtasıyla mahkemeden dinleme kararı alındı.

Ali Fuat Yılmazer'in taşhiyecilerle ilgili raporu vermesinden 15 gün önce Fethullah Gülen, sohbetinde tahşiyecileri eleştirmişti. O konuşma için için tıklayın

O ZAMANA KADAR İHBAR YA DA ŞİKAYET YOKTU
Böylece soruşturma başladı ve büyütüldü" dedi. Dosyadan görebildiği kadarıyla soruşturmanın 2009 yılının eylül ayına kadar 'radikal Tahşiye grubu' ismiyle devam ettiğini, sonradan Tahşiye'nin tescilli bir marka olduğunun anlaşılması üzerine, 'radikal Mehmet Doğan grubu'na çevrildiğini aktaran Turan, "Hakkımızdaki ihbar mektubu da yine eylül ayında yazılmış, dosyayı güçlendirmek için. Çünkü ortada herhangi bir ihbar ve şikayet benzeri bir şey yokken bir soruşturma başlatılmış" diye konuştu. Dosyanın içini doldurmak için uydurma bir ihbar mektubunun yazıldığını ve 22 Ocak 2010'da saat 05.00'de gözaltına alındığını anlatan Turan, "Suç aleti olarak da iki tane ruhsatlı silahımı aldılar. Halen silahlarım adli emanettedir. Aynı gün bilmediğimiz bir evde bulunan bombaların üzerinde sanıklardan hiçbirinin parmak izi yoktu. Çıkan parmak izleri polislere aitti. Sonra da yok yere 17 ay hapis yattık" ifadesini de kullandı.

MEKTUPLAR İŞLEME KONULMADI
Mehmet Nuri Turan, Fethullah Gülen, medya organları, çalışanları ve dönemin sorumlularıyla ilgili yaptığı şikayet sürecini de "Söz konusu dava kapsamında, cezaevinde tutukluyken dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'a bir mektup yazdım. Mektup işleme konulmadı. Turan, "Çünkü o dönemde, 'mektup komisyonuna bakanların paralelci olduğu' söylendi bize. Daha sonra 2014 yılının ilkbahar aylarında, ben emniyete bir mail attım; 'böyle bir mektubumun olduğunu, neden takip edilmediğine' dair. Sonra emniyet beni davet etti. Ben de emniyette iki kere ifade verdim ve müşteki olduğumu söyledim. Emniyet, savcılık adına işlem yaptı. Doğrudan Gülen'den şikayetçi oldum. Emrini yerine getirenlerin tespit edilerek yargılanmasını istedim. Dönemin sorumlusu herkesten şikayetçiyim. O dönem yapılan yayınlarla ilgili şikayetçi oldum" sözleriyle anlattı. Turan, çağrılması halinde savcılığa gidip ifade verebileceğini de aktararak, "gizlisi saklısı" bulunmadığını söyledi.

3 POLİSİN PARMAK İZİ BOMBALARDA
Öte yandan Sabah gazetesi 14 Aralık operasyonunun en önemli dayanaklarından olan "Parmak İzi Raporu"na da ulaştı. Rapora göre, 22 Ocak 2010'da Tahşiyeci Cemaatine yönelik operasyonda yapılan aramada bulunduğu ileri sürülen 3 adet bombanın üzerinde, aramayı yapan 3 polis memuruna ait 9 parmak izi tespit edildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nün hazırladığı 17 Mart 2010 tarihli rapora göre; İstanbul Bahçelievler Şiyavuş Paşa Mahallesi Barbaros Caddesi 3'üncü Sokak'ta Turgut Yıldırım'a ait evde arama yapıldı. Aramada, üç adet el bombası ve çok sayıda mermi ele geçtiği ileri sürüldü.

POLİSLERDEN ÇELİŞKİLİ İFADELER
Tahşiyeci Cemaatine yönelik operasyondan sonra açılan dava, İstanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Bu davanın 9 Mart 2011 tarihli celsesinde, davanın sanıklarından Turgut Yıldırım'ın evinde arama yapan polis memurları Cemal Aslan, Kadir Gümüş ve Ahmet Keser ile evin bulunduğu apartmanın yöneticisi ve mahalle muhtarı tanık olarak dinlendi. Bu duruşmada polis memurları bomba üzerindeki parmak izleri ile bombaların bulunuş şekline ait çelişkili ifadeler verdiler. İşte o çelişkilerden bazıları:

Polis memurlarından Cemal Aslan ifadesinde, bombaların arama başladıktan 1-2 saat sonra bulunduğunu anlattı. Aynı soru kendisine yeniden sorulduğunda, "tam olarak hatırlamadığını" söyledi. "Bombalar ne zaman bulundu" sorusu Kadir Gümüş'e de sorulduğunda yanıtı, "aramaya başladıktan 15-20 dakika sonra bombalar bulundu" şeklinde oldu. Bu çelişki üzerine Gümüş'e yeniden aynı soru soruldu. Bu kez durumu fark edip "hatırlamıyorum" dedi.

Bir başka çelişki de polislerin bombalar bulunduktan sonraki davranışlara ilişkin oldu. Tanık polis memuru Cemal Aslan ifadesinde önce "Bulduğumuz mühimmatı tutanağa geçirmek için poşetten çıkarıp yan yana dizdik. Arama kameraya alındı" dedi. Aslan, "patlama ihtimaline karşı neden ellediniz?" diye sorulunca bu kez ifadesini değiştirerek "Uzmanlar gelene kadar ne olduğuna bakmak için poşeti elimize aldık ve bir kenara koyduk. Poşetten çıkarmadık" dedi. Aslan bu ifadeyi verirken, bombalar bulununca çağrılan teknik ekipteki polis memuru Ahmet Keser geldiğinde bombaların dizili olduğunu, "Bir çekyatın üzerinde el bombaları olduğunu gördüm. Bunları çektim. Hatırladığım kadarıyla mermiler daha sonra bulundu" diye anlattı.

AMELİYAT ELDİVENİYLE...
Polis memurları, bombalar üzerindeki parmak izlerinin, kullandıkları eldivenlerin ya yıpranmış olması ya da o sırada takılı bulunmamasına bağladı. Polis Cemal Aslan ifadesinde aramada ameliyat eldiveni kullandıklarını anlatırken, "Ameliyat sırasında kullandığımız eldiven bir süre sonra yıpranıyor. O nedenle çıkarmış olabilirim" dedi. Kadir Gümüş, aramada kendisi ve diğer arkadaşlarının elinde eldiven olduğunu anlattı. O da diğer arkadaşı gibi eldivenin yırtılmış olabileceğini, yazı yazmak için eldiveni çıkarmış olabileceğini söyledi.