BIST 9.636
DOLAR 34,64
EURO 36,37
ALTIN 2.928,96
HABER /  GÜNCEL

Bombacının evinde utanç var!

Gazeteci Savaş Ay, İstanbul'daki patlamalarda bombacı olduğu öne sürülen Gökhan Elaltuntaş'ın ailesiyle görüştü. Savaş Ay, izlenimlerini Sabah'a yazdı.

Abone ol

Bingöl'de bombacı Gökhan Elaltuntaş'ın evine gittim. Baba Şefik Bey, "Özür dilemek için Hahambaşı'nı ziyaret etmek istiyorum. Elçi ol" deyince şaşırıp, sarsıldım... "Elçiye zeval olmaz" deyip kabul ettim Neve Şalom Sinagogu'nu bombalayan Gökhan Elaltuntaş'ın babası Şefik Bey, bana, "Oğlum adına özür, ölenlere de baş sağlığı dilemek için Hahambaşı'nı ziyaret etmek istiyorum. Ona sarılıp, ailem adına, oğlum adına af diliyorum. Ne olur bizi bağışlayın" demek istiyorum dedi ve aracı olmamı istedi. Sarsıldım, şaşırdım, sonunda da "elçiye zeval olmaz" diyerek kabul ettim mesajı iletmeyi... ONLAR DA BENİ ARIYORMUŞ Bayramın birinci günü Bingöl'deyim. Sinagog bombacılarından Gökhan Elaltuntaş'ın ailesiyle, özellikle de olayı öğrendiği andan itibaren şoka giren, kimselere görünmeyip, hiç kimseyle konuşmayan annesini razı edip söyleşmek için uğraşıyorum. Kentin hatırlı kişileri aracılık ediyor bu görüşmenin gerçekleşmesi için. Sonra şaşırarak öğreniyorum ki; meğer onlar da beni arıyorlarmış, İstanbul telefonlarımdan. Aile meclisi karar almış ve "Olup biteni Sabah'tan Savaş Ay'a anlatalım. Duygularımızı ve üzüntümüzü onun kanalıyla aktaralım bütün dünyaya" demişler. Aileden ilk buluşmayı ölen bombacı Gökhan'ın ağabeyi Fatih Elaltuntaş'la (25) sağlıyoruz. Beni görür görmez, boynuma sarılıp hıçkırarak ağlıyor. Ağzından dökülen ilk sözler ise şöyle "Abi bittik biz, mahvolduk. Kardeşimin ölümünü, cenazesini, taziye günlerini filan bir kenara koyduk. Benim pırlanta gibi kardeşimi bu hale getirenlerin ortaya çıkmasını arzuluyoruz bir an önce." Genç adamın ağlaması yüreğimi parçalıyor elbette. Onu sakinleştirmeye çalışmam da boş bir çaba. Az sonra Fatih Altuntaş'ın aracına binip taziyeye gelen erkeklerin bulunduğu amca Rıfat Elaltuntaş'ın evine gidiyoruz. TIKLIM TIKLIM BİR EV Bingöl'ün "hali vakti yerinde" yurttaşlarımızın oturduğu Karşıyaka, Düzağaç Mahallesi'ndeki ev, Gökhan'ın büyüdüğü baba evinin hemen arka sokağında. İkinci kata çıktığımızda kapı önünde onlarca çift erkek ayakkabısıyla karşılaşıyorum. İçeri girince görüyorum ki, ev tam bir ana baba günü. Az sonra baba Şefik Altuntaş bitkin, perişan bir halde ve iki kişinin kolunda zorlukla yürüyerek geliyor bulunduğum odaya. O da oğlu Fatih gibi sarılıp uzun uzun ağlıyor, göğsüme yaslanıp. Patlamadan hemen sonra olay yerine gittiğim, oradaki korkunç insan manzaralarını gördüğüm için bir film şeridi geçiyor kafamın içinden sanki. Ve şimdi göğsüme yaslanıp ağlayan adamın öz be öz oğluydu işte bu acıları yaşatan... BİN KEZ ÖLSEYDİ DE...' Bu tarifi mümkünsüz ruh halinden, yine Şefik Beyin sözleri kurtarıyor beni. Diyor ki Baba Elaltuntaş "Savaş efendi kardeşim. Oğlum keşke bin defa öleydi. Ama bir kez bile böyle ölmeyeydi. Biz vatanına, milletine, devletine, bayrağına, Kuran'ına saygılı, sevgili bir aileyiz. Aklımız fikrimiz almıyor ki, bu çocuk bunu nasıl yapar. Senden bir tek arzumuz var Savaş efendi. Ne olursun elçilik et. Ne yaparsan yap, bizi en başta Musevi kardeşlerimizin Hahambaşı olan hoca efendiyle görüştür. Onunda boynuna sarılayım. Elini eteğini öpüp, oğlum adına özür, ölenleri için başsağlığı dileyeyim. Sonra da bütün aileleri görüp yapayım aynı şeyleri. Biz bu acıyla yaşayamayız, kahroluruz helallik almadan..." O an bir sessizlik oluyor odada. Nasıl tepki verecekler diye bakıyorum, kimsede çıt yok. Ama bakışlarla, duruşlarla anlatıyorlar ki; hepsinin oluru var bu son derece duygusal teklife. Sadece "Peki iletirim sayın Hahambaşı'na. Elçiye zeval olmaz çünkü. Ama acı daha çok sıcak. Herkes çok yaralı yüreklerden. Tepkileri ne olur bilemem" diyebildim. Sonra oturup saatlerce konuştum herkesle. Oğullarını anlatırken ortaya çıkan portre, yaptığı katliamla asla bağdaşmıyor. BOMBACININ EVİ Şimdi yine ev haline, ama bu kez kadın taziyecilerin doldurduğu, Gökhan'ın esas evine götüreyim sizi. İntihar Bombacısı Gökhan Elaltıntaş'ın büyüdüğü evdeyim. 3 oda, bir salon mütevazı bir ev burası. Duvarlarda birkaç dua, ayet var. Yani herkesin evinde rastlanması son derece normal bir görüntü. Aşırılık hissettirecek hiçbir şey yok. Evde yaklaşık 50 kadar kadın-kız var. Çoğu Gökhan'ın akrabası. Anne Sabite Elaltuntaş ve iki kızı az sonra gelip oturuyorlar. O ana kadar ağzını bıçak açmayan kadın, metin görünme gayretine rağmen, konuşmaya başlayınca göz yaşı dökmeye de başlıyor. ANNE MEZAR BAŞINDA Diyor ki "Ben bu olaya hala inanmıyorum. Benim oğlum böyle bir şeyi yapmış olamaz. Bu sabah bayramdır diye mezarı başına gittim. Ve bağırdım ona. Seni affetmem, hakkımı sütümü helal etmem dedim. Sonra yine dayanamadım, dedim ki; 'oğlum seni bu yollara kim düşürdü? Biz senin düğününü yapacaktık 1 hafta içinde. Damatlığını bile almış koymuştuk dolaba. Seni kim kandırdı böyle'dedim." Konuşurken tansiyonu düşen kadın, daha fazla dayanamadı. Ve baygınlık geçirdi ansızın. Yine telaşla ve göz yaşları içinde alıp yan odaya götürdüler. Bingöl'deki ihalelerin çoğu Elaltuntaş Ailesi'ne verilmiş Elaltuntaş ailesinin, Bingöl ve çevre illerde pek çok devlet ihalesine girdiği ve müteahhit firma olarak ihalelerin çoğunu kazandığı anlaşıldı. İnşaat malzemeleri ve elektrik teçhizatı konusunda iş yapan baba Şefik Elaltuntaş ve oğlu Fatih Elaltuntaş Milli Eğitim, İl Özel İdare, Bayındırlık Müdürlüğü ve bazı askeri karakol inşaatları için açılan ihaleleri kazanan firma olarak gözüküyor... Barış ve kardeşlik hepimizin arzusu DiyarbakIr'a döner dönmez aradım Hahambaşı'nı. Baba Şefik Elaltuntaş'ın önerisini ilettim, çekine çekine. Ancak sözleri ve son derece insancıl ses tonu biraz rahatlattı beni Hahambaşı'nın... Dedi ki "Barış ve kardeşlik hepimizin arzusudur. Böyle bir duygu içinde olmalarından bir insan olarak elbette memnun oldum. Ancak şu an için olayın tüm acısı devam ediyor. Zaten bu benim tek başıma karar vereceğim bir durum değildir. Mümkünse bayram ertesi cemaatimizin ileri gelenleriyle de görüşüp yanıtımızı bildiririz." Savaş AY