Birleşmiş Milletler Soruşturma Komisyonu'nun Mavi Marmara raporu, 2 Eylül'e kadar BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'a sunulacak
Abone olDiplomatik kaynaklara göre, 9 Türk vatandaşının ölümüyle sonuçlanan Mavi Marmara baskınını soruşturmak üzere oluşturulan BM Komisyonun hazırlayacağı rapor, söz konusu sorunun çözüm sürecinde kilit rol oynayacak. Başkanlığını Yeni Zelanda'nın eski başbakanı Geoffrey Palmer'in, başkan yardımcılığını Kolombiya'nın eski Devlet Başkanı Alvaro Uribe'nin yaptığı Soruşturma Komisyonu tarafından hazırlanacak rapor, en geç 2 Eylül tarihine kadar Genel Sekreter Ki-mun'a sunulacak.
Rapor, Ki-mun'un yapacağı değerlendirme sonrasında kamuoyuna açıklanacak. BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'un bu süreçte de uzlaşı arayışlarını sürdürmesi bekleniyor. Daha önce Türk ve İsrail taraflarının uzlaşıya varamaması üzerine Genel Sekreter Ki-mun'a sunulma süreci ertelenen rapor, söz konusu saldırıyla ilgili olarak Türkiye'nin İsrail'e karşı sergileyeceği tutumda önemli rol üslenecek.
Raporun hazırlanması ve Ban Ki-mun'a sunulması noktasındaki gecikme, sorunun çözümüne ilişkin hukuki arayışlardan kaynaklanıyor. Süreçteki gecikme, raporun yayınlanmayacağı anlamına gelmiyor. Çalışmalar sırasında özellikle hayatını kaybeden Türk vatandaşları konusunda önemli girişimlerde bulunan Türkiye'nin öncelikli taleplerinin ''özür ve tazminat'' olduğu biliniyor.
Raporun yayınlanmasının ardından Türkiye ve İsrail arasındaki anlaşmazlığın sürmesi halinde, konunun uluslararası hukuk makamlarına taşınması ve sorunun İsrail ablukasının geçerliliğine kadar gitmesinin büyük olasılık taşıdığı ifade ediliyor. Komisyon çalışması neticesinde hazırlanacak raporun uzlaşıyla çıkıp çıkmayacağı ve niteliği, Türkiye'nin bu konuda takınacağı tutumun şekillenmesinde önemli rol oynayacak.
KIBRIS SORUNU
Öte yandan dünya kamuoyu, Rumların, Kıbrıs konusunda son dönemde ürettiği senaryoların, kapsamlı çözümden uzaklaşmak adına üretildiği görüşünde birleşiyor.
Müzakereler devam ederken Rumların takındığı tutumun süreci nasıl etkileyeceği merakla beklenirken, Türk tarafının adadaki doğal kaynakların her iki halka ait olduğu ve bunların paylaşımının kapsamlı çözümden sonra değerlendirilmesi gerektiğini düşündüğü biliniyor. Kıbrıs sorunun kapsamlı bir çözüme kavuşturulması noktasında, gelinen sürecin iyi değerlendirilmesi durumunda, 2012 yılı başında bu konuda önemli gelişmeler olabilir. Bu noktada Rum tarafının benimseyeceği tavır hayati önem taşıyor. Rum tarafının, 2012 yılında AB Dönem Başkanlığını üslenecek olması ve 2013 yılında başkanlık seçimlerine hazırlanması ise durumu daha komplike hale getiriyor.