Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'in BM Kıbrıs Barış Gücü'nün faaliyetlerine ilişkin raporunu ve dün alınan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararını, 'Kıbrıs Türk tarafıyla iş birliği yapmamak için uydurulan bahaneler çöktü.' şeklinde yorumladı.
Abone olKKTC Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı, BM Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan, BM Genel Sekreteri Guterres'in Kıbrıs'taki BM Barış Gücü'nün faaliyetlerine ilişkin raporu ve barış gücünün görev süresini 6 ay uzatan 2483 (2019) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına ilişkin açıklama yayımladı.
Statükonun değişmesi noktasında çok yerinde bir mesaj
Açıklamada, raporda Guterres'in KKTC ve Rum kesiminin yanı sıra yerel ve uluslararası aktörlere iş birliği çağrısı yapması, statükonun değişmesi noktasında çok yerinde bir mesaj olarak değerlendirildi.
BM'nin raporda yer alan ifadeleri, "Kıbrıs Türk tarafıyla iş birliği yapmamak için uydurulan bahaneler çöktü." şeklinde yorumlanan açıklamada, bu konuda verilen mesajların yerinde olduğu belirtildi.
'İş birliğine duyulan ihtiyaç ortaya koydu'
Açıklamada, raporda iki tarafa yapılan iş birliği çağrısının, Kıbrıs'ta müzakere yoluyla ulaşılacak bir anlaşma için Ada'daki iki tarafın ve uluslararası aktörlerin doğrudan iletişim içinde olmasına ve iş birliği yapmasına duyulan ihtiyacı ortaya koyduğu kaydedildi.
Bu yolla, Rum liderliğinin yıllardır yaslandığı ilkel propaganda araçlarından birinin daha elinden alındığına değinilen açıklamada, iki taraf arasında doğrudan iletişim ve iş birliği eksikliği yüzünden süreçlerin 51 yıldır sonuçsuz kaldığının altı çizildi.
"İletişim ve işbirliğine hazırız"
Açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Uluslararası aktörlerin bu çağrıya uygun şekilde Kıbrıs Türk tarafıyla doğrudan iletişim ve iş birliğine girerek, Kıbrıs Rum Yönetimi'ni de bu yönde teşvik etmesi, gelinen aşamada BM'nin de beklentisi haline gelmiştir. Kuşkusuzdur ki ancak doğrudan iletişim ve iş birliğiyle iki taraf arasındaki güvensizlik aşılabilecek ve karşılıklı bağımlılık yaratılabilecektir. Biz Kıbrıs Türk tarafı olarak, söz konusu BM çağrıları çerçevesinde doğrudan iletişim ve iş birliğine hazır olduğumuzu bir kez daha vurgulamak isteriz. Hem raporda hem de kararda, bir öncekilerde de olduğu üzere, doğrudan iletişim ve iş birliği mekanizmalarına atıfta bulunulmakta ve tüm adayı ilgilendiren konuların ele alınmasına yardımcı olacak mekanizmaların kurulması ve geliştirilmesi için çağrı yapılmaktadır. Bu bağlamda, BM Genel Sekreteri'nin yaptığı iş birliği mekanizması çağrısı ertesinde, Bakanlığımızın inisiyatifiyle zanlı ve suçluların BM'nin de yardımıyla karşılıklı olarak diğer tarafa verilmesi gibi çok önemli bir konuda doğrudan iş birliği yapılabilmiştir. BM Genel Sekreteri'nin çağrısıyla hali hazırda başlayan iş birliği mekanizmalarının geliştirilmesi sürecine Bakanlık olarak kararlı bir şekilde katkı koymaya devam edeceğiz."
Ada etrafındaki hidrokarbon kaynakları konusunda Kıbrıs Rum tarafının, Kıbrıs Türklerinin hak ve iradesini yok sayarak sürdürdüğü tek taraflı provokatif faaliyetlerinin yarattığı gerilimin Ada ve bölgedeki barış ve istikrarı tehdit ettiğine işaret edilen açıklamada, rapor ve kararda konuya dair yer alan ifadelerin oldukça yüzeysel olduğuna dikkat çekildi.
"İfadeler sonuç odaklı ve net değil"
Kıbrıs Türk tarafının 2011, 2012 ve son olarak Temmuz 2019'da iş birliği içeren üç öneri yaptığı ve tümünün Kıbrıs Rum liderliğince reddedildiği hatırlatılan açıklamada, KKTC'nin BM ve ilgili tüm taraflardan beklentisinin, hidrokarbon kaynaklarına ilişkin gerilimi ortadan kaldıracak tek yolun diplomasi ve iş birliği olduğu gerçeğini Kıbrıs Rum liderliğine geç olmadan net bir şekilde telkin etmeleri olduğu belirtildi.
Açıklamada şunlar kaydedildi: "Ne yazık ki kararda, Kıbrıs sorununa ilişkin yer alan ifadeler, Ada'da müzakere yoluyla bir anlaşmaya ulaşılmasını tetikleyecek, sonuç odaklı ve net ifadeler değildir. 51 yıldır sonuç alınamayan süreçler, iki taraf arasında adanın geleceğine dair ortak vizyon konusunda anlaşılmadan bir müzakereye girilmesinin zaman kaybından başka bir şey olmayacağını ve çabaların bir kez daha sonuçsuz kalacağını defaten göstermiştir. Rapor ve kararın diğer bazı noktalarıyla ilgili ciddi itirazlarımız olduğunu ve bu itirazları hem Bakanlığımız hem de New York Temsilciliğimiz vasıtasıyla, BM Genel Sekreteri ve Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, ilgili tüm taraflarla en detaylı şekilde paylaşmakta olduğumuzu kamuoyumuzun dikkatine getiririz."